Kadınlar, boşandığı eşi tarafından katledilen Emine Bulut için sokaklarda ‘Ölmek istemiyoruz’ diye haykırıyor. AKP sözcüsünden gelen ‘Üzerimize düşeni yapacağız’ sözlerini inandırıcı bulmayan kadınlar, 18 yıllık iktidarı sorumlu tutuyor
Emine Bulut’un katledilmesinin ardından kadınlar, sokaklara çıkarak “Ölmek istemiyoruz” diye haykırıyor. AKP Sözcüsünden gelen “Üzerimize düşeni yapacağız” sözlerini inandırıcı bulmayan kadınlar, ölümlerden iktidar sorumlu tutuyor.
Kırıkkale’de boşandığı eşi Fedai Baran’ın henüz 10 yaşındaki kızının gözleri önünde katlettiği Emine Bulut’un ölmeden önce sarf ettiği “Ölmek istemiyorum” haykırışı, gündeme oturdu. Kadın örgütleri başta olmak üzere birçok siyasi çevre, akademisyen, aydın ve sanatçı işlenen cinayeti kınayan açıklamalarda bulundu.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in konuya ilişkin yaptığı “Üzerimize düşeni yapacağız” söylemi ise, eylemci kadınlar tarafından tepkiyle karşılandı. Farklı kentlerde katliamı protesto eden kadınların, “İktidardakiler konuştukça kadın cinayetleri artıyor, artık sussunlar” şeklindeki tepkileri, AKP dönemindeki kadın katliamları karnesini yeniden tartışmaya açtı.
15 bin 205 kadın katledildi
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun hazırladığı “2018 Türkiye’de Kadın Yaşam Hakkı İhlalleri” raporuna göre, AKP iktidara geldiği günden Mart 2019 tarihine kadar toplamda 15 bin 34 kadın öldürüldü. Yine Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun sadece bu yılın Mart-Temmuz ayları arasında yaşanan kadın cinayetlerine ilişkin hazırladığı rapora göre Mart’ta 27, Nisan’da 36, Mayıs’ta 37, Haziran’da 40 ve Temmuz’da 31 olmak üzere toplamda 171 kadın erkekler tarafından öldürüldü. AKP’nin 18 yıllık iktidarı sürecindeki rakam ise, 15 bin 205 kadın cinayeti.
Kadın düşmanı söylemler
İşlenen kadın cinayetleri kadar tartışılan bir diğer konu, işlenen her cinayetin ardından iktidar kanadından gelen kadınları dışlayıcı söylemler.
20 Mart 2009’da dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Eskişehir’de katıldığı “Küresel Mali Kriz ve Türkiye Ekonomisi” başlıklı bir konferansta yaptığı konuşmada, “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek” dedi.
Temmuz 2009’de partisinin Ankara İl Kongresi’nde Münevver Karabulut cinayeti hakkında “Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya” sözünü sarf eden dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, Temmuz 2010’da kadın örgütleriyle yaptığı toplantıda, “Ben zaten kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” ifadesini kullandı.
Erdoğan, Mart 2011’de Türk Metal Sendikası’nın 16’ncı Kadın Kurultayı’nda yaptığı konuşmasında ise, bu kez “Kadına şiddet abartılıyor” diyecekti.
Tarihler 2012’yi gösterdiğinde bu kez dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kürtaj tartışmaları hakkında “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar” ifadelerini kullanırken, dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de, “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün. Anası ölsün” demekten geri durmadı.
Yine dönemin Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve AKP Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün de, Mayıs 2012’de verdiği bir röportajda, “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran kurbanından daha masum” gibi izahı zor sözler sarf etti.
2013 yılında ise, kamuoyu “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik” şeklindeki sözleri Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı koltuğunda oturan isim olan Fatma Şahin’den işitecekti.
İktidar kanadında gelen kadını dışlayıcı bu söylemler ilerili yıllarda da devam etti. 28 Temmuz 2014 tarihinde Başbakan Yardımcısı olan Bülent Arınç, AKP Bursa İl Başkanlığı tarafından düzenlenen bayramlaşma yemeğinde şunları söyledi: “Kadınsa, o da iffetli olacak. Mahrem-namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak.”
Mart 2015’te “Haydi Kızlar Okula” kampanyasının çalışmaları görüşmelerinde AKP İl Genel Meclis Üyesi Erhan Ekmekçi, “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor” diyerek, kadını tanımlama biçimini ortaya koydu.
Kadın kazanımlarına en son saldırı ise, yine AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Haliç Kongre Merkezi’ndeki bir toplantıda konuşan Erdoğan’ın “İstanbul Sözleşmesi nas değildir, feshedilebilir” şeklindeki söylemleri diğerleri gibi hala hafızalarda.
‘Eski koca, sinirli adam cinayeti değil’
Yıllardır kadın mücadelesi alanında çalışmalar yürüten Ankara Kadın Platformu üyesi Avukat İlke Işık, hükümetin 18 yıllık kadın düşmanı bu yaklaşım ve söylemlerini değerlendirdi.
Işık, “Emine Bulut’un öldürülmesi de bir kez daha ortaya çıkardı ki 18 yıllık AKP iktidarının kadınları aile içine sıkıştırma ısrarı, boşanmama üzerine yaptığı kurgu, ısrarla kadınlara eşit olmadıklarına dair ürettiği bütün politik argüman ve siyasetini bunun üzerinde kurmasının sonuçlarını görüyoruz” dedi.
Emine Bulut için bugün sokaklara çıkan kadınların da aynı şeyleri söylediklerini ifade eden Işık, “Bu bir ‘eski koca’ veya ‘sinirli adam’ cinayeti değil. Yıllardır aynı şeyi söylüyoruz. Bu gayet siyasi iktidarın yıllardır ısrarla körüklediği erkek şiddetin sonucu. Kadınları korumasız bırakmanın, kadınlara eşit haklarınız olmayacak, boşanmayacaksınız aile içinde kalacaksınız politikalarının sonucu. Bu söylemlerden dolayı bu ülkede boşanmak durumunda kalan milyonlarca kadın; şiddetin ve cinayetin kurbanı olabilir. Hala ‘nafakayı sınırlandıracağız, İstanbul Sözleşmesi’nden imzayı çekeceğiz’ derseniz, Bulut gibi birçok kadının ölümünden siz sorumlusunuzdur” ifadelerini kullandı.
‘Ölmek istemiyoruz’
Ülkedeki bütün kadınlar olarak kararlı olduklarını ve haklarını koruyacaklarını vurgulayan Işık, son olarak şunları söyledi: “Emine’nin de dediği gibi ‘ölmek istemiyoruz’. Hepimizin hissiyatı budur. Söz konusu olan yaşam hakkıdır. Ölmemek için, yaşamak için yasal haklarımıza sahip çıkağız ve erkek egemen iktidara karşı mücadele edeceğiz.”
MA/ Zemo Ağgöz