Türkiye gerçekten de ilginç bir ülke. Türkiye’de siyaset doğru yapılmıyor. Demokrasi güçleri ve muhalefet ne Türk devlet şekillenmesini doğru anlıyor ne de şu an iktidarda olan hükümeti. Bu hükümet AKP-MHP ittifakına dayanıyor. Tüm Kürt ve demokrasi düşmanları da bu iktidarı destekliyor. Bu iktidara faşist deniliyor, diktatörlük deniliyor, ama bu iktidara karşı siyasi tutum bu çerçevede olmuyor. Mücadele yol ve yöntemleri de, araçları da buna göre belirlenmiyor.
Muhalefet partileri ve siyasi güçler, iktidarın şu uygulaması insanlık dışı, hukuk dışı diyorlar. Bunlar nasıl böyle yapılır, şöyle yapılır diyorlar. Cenazeye böyle saldırılmaz, mezarlıklara saldırı yapılmaz, halka şöyle davranılmaz, sivil toplum örgütlerine böyle yaklaşılmaz, diyorlar. Tamam bunların teşhir değeri var. Ancak bu teşhir halkı örgütlemeye ve mücadeleye dönüşmezse, hiçbir değeri olmaz. Zaten AKP-MHP iktidarı tüm uygulamalarının ne anlama geldiğini bilerek yapıyor. Söz konusu yol ve yöntemleri bilinçli kullanıyor. Bizzat Beştepe’deki sarayda belirleniyor.
Bu iktidara faşist ve diktatörlük, diyenler en başta da tüm demokrasi güçleriyle ittifak yapmak zorunda. Sadece demokratik güçlerin ittifakı bu iktidarın uygulamalarını püskürtebilir. Faşist ve diktatörlük tespitinin yapıldığı ülkelerde bu temelde no pasaran, faşizme geçit yok, denilmiştir. Tüm demokrasi güçleri bir araya gelmiştir. Bu iktidara karşı mücadele şikayet üslubuyla olmaz. Sadece mikrofon ve kamera karşısında konuşmakla olmaz. Toplumu, halkı, kadını ve gençliği örgütlemeyle olur. Mitingler, yürüyüşler, protestolar demokrasi mücadelesinin en temel araçları değil midir? Bunu da örgütlü kılınmış toplum yapar.
Bu iktidar ne yaptığını biliyor. Toplum üzerinde baskı kurduğunu, buna karşı tepkilerin gelişeceğini görüyor. Şimdiden halkın tepkilerini bastırmak için gerekçeler yaratıyor. Darbe gündemi bunun için yaratılmıştır. AKP-MHP ittifakı yeni siyasi darbeler yapmazsa, buna karşı tepki koyacak halkı bastırmazsa, iktidarda kalamaz. Darbe gündemi yaratarak, kendi yapacakları darbenin üstünü örtmeye çalışıyorlar. AKP-MHP yeni bir darbe planlamıştır. Bu iktidarı tanıyan vasat bir siyasetçi bile bunu anlar. Darbeciler başkalarını darbecilikle suçluyor. Aslında yapacakları darbeye karşı direnileceğini hesaplayarak, bu gündemi ortaya atmışlar ve bunun üzerinden her türlü tehdidi yapmaktadırlar.
Muhalefet bu darbeyi nasıl önleyecektir ya da bu darbeye karşı nasıl direnecektir. Herhalde biz darbeci değiliz diyerek, savunmaya geçerek bu darbe karşılanamaz. Bu yaklaşım darbe karşısında ezilmekle sonuçlanır. AKP-MHP ittifakı birlikte muhalefeti savunmada tutmak için darbe gündemini yaratmışlardır. Tüm baskıcı iktidarlar, diktatörler bu yöntemi kullanırlar. Çünkü onlar için sürekli muhalefeti ve toplumu baskı altında tutmak için gerekçeler lazımdır.
Mevcut iktidar ve bu iktidarın temel direği haline gelmiş MHP’nin politikaları taşları bağlama, köpekleri serbest bırakmadır. Ülke Tv’de, bir trol kadının konuşmaları aslında bu iktidarın temel politikasıdır. AKP yardakçısı ve şakşakçısı bu kadını eleştirmeleri, bu iktidarın gerçek yüzünü teşhir etmesinden dolayıdır. Çünkü diktatörler ve baskıcı iktidarlar demagojiyle, yalanla gerçek yüzlerini gizlerler. Bu kadın gerçek yüzlerini ortaya koyduğu için iktidar tarafından rahatsızlık duyulmuştur. Darbe gündemi, muhalefete sürekli saldıran bu zihniyeti ve onun uyguladığı politikaları örtmek içindir. Ancak şimdiye kadarki tüm baskılara rağmen halk ve muhalefet tam teslim alınamadığı için şimdi daha açık bir saldırıya geçilmiştir.
Mevcut iktidar, halka ve muhalefete daha açık saldırı dönemine girmiştir. Herkes bunu böyle bilmelidir. Barolara ve odalara yönelik saldırı da bunun bir parçasıdır. Artık bazı kurumlar ve kişiler açık hedef alınarak irade kırma kampanyası başlatılmıştır. Bu iktidara faşist diyorlar, diktatörlük diyorlar, bu tespitleri meclis kürsüsünde de dillendiriyorlar. Tespitler bu ise, o zaman diktatörler de da kendi fıtratına göre politika yürütür ve uygulama yaparlar. Peki buna karşı demokrasi güçleri ne yapacak? Esas cevabı aranan soru budur.
Koronavirüs gündemi de AKP-MHP ittifakı tarafından gerçekten de Allah’ın lütfu olarak değerlendirilmek isteniyor. Koronavirüs gündemi, “cambaza bak cambaza”, haline getirilmiştir.
Yeni darbe yapılmıştır; bu darbenin hedefinin hangi siyasi güçler ve toplumsal kesimler olacağı da bellidir. Bizden söylemesi. Sonradan bu kadarını da beklemiyorduk, denilmesin.