“Toplumsal ilerleme ve toplumsal güç kültürel zenginliğe bağlıdır. Zenginlik ve güç olmak, devlet sahibi olmak ve imparatorluklar kurmakta değil; kültür yaratmaktadır. Devlet ve iktidar insanlıktan çıkmak, ahlaki topluma ters düşmektir.”
Demokratik alanın güçlü bir şekilde örgütlenmesi devleti demokratik teamüllere esnek hale getirir. Bu durum devletin azalması anlamına gelir. Ne kadar az devlet o kadar çok demokrasi söylemi bu hakikati ifade etmektedir.
Bütün Alevi süreklerinin ortak aklı olan “Zalimin talim ettiği yola mihnet eylememek” her türlü iktidarcı, devletçi, tekçi anlayışa karşı; kendi tarihsel hakikati, kökleri, kültürü, kutsalları ile ikrarlaşmasıdır.” Bu ilkeden hareketle denilebilir ki; eğer Alevilik maruz kaldığı onca saldırılara rağmen halen varlığını sürdürüyorsa bunun asıl nedeni, temelinde çok güçlü bir kültürün olması ve bu kültürün devamlılığını sağlayan coğrafyasından kopmamasıdır. Alevilik göçebe kabilelerin değil, yerleşik toplulukların inancıdır. Pirin taliplere gitmesi düsturu, “jiyar – ziyaret inancı ve kadın kültürünün güçlü olması bunu göstermektedir. ”
Günümüzde devletçi uygarlık güçlerinin rıza toplumu süreklerine yönelik katliamlara varan saldırılarının karşısında öz savunmanın ne kadar hayati olduğu biliniyor. Toplumdaki en büyük öz savunma, kendi toplumsallığını inşa etmesidir. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, toplumsal olarak kendi kendine yetmesidir; Nahak anlayıştan zihnen, ruhen, bedenen uzak olmasıdır. Zikri pak, zihni pak, ruhu pak, Pir u pak olmak kendini korumaktır. Devletçi uygarlık güçlerinin topyekün imha araçları ile insanlığı ve doğayı tehdit ettiği, toplumsallığı esas alan bütün direniş hattını- ortadan kaldırmaya çalıştığı bir dönemde rıza toplumu süreklerinin kendilerini nasıl koruyacaklarını, varlıklarını, birliklerini, komünal değerlerini nasıl devam ettireceklerini bir daha düşünmeleri, tartışmaları gerekiyor.
Rıza toplumuna ait bütün direniş damarları bir bir yok edilmeye çalışılıyor. Toplum, kontrol ve denetim altına alınmaya, ehlileştirilmeye, terbiye edilmeye, verilenle yetinmeye razı olma durumuna getirilmeye çalışılıyor. Ana kadına ait bütün değerlerin çeşitli oyun ve hilelerle görünmez kılındığı günümüzde, zulmün olduğu yerde “Ya Heq, Ya Xızır” diyerek direnmek haktır. “Tarihte tüm hakikat arayışı içinde olan, yeniyi yaratan bütün bilgeler, filozoflar, bilim insanları ve öncüler aynı zamanda büyük inanç sahibidirler. İnançtan yoksun büyük hakikat arayışı mümkün değildir. Çünkü inanmayan inandıramaz. Her arayış büyük bedeller üzerinden yükselir.” Tarihte hakikat ve özgürlük arayışını devriye edenler rıza toplumu sürekleridir. Başka bir ifade ile devletçi hiyerarşik uygarlık dışı kalmış süreklerdir. Her hakikat arayışı kom kültürünü korumaya, güncellemeye yöneliktir.
Toplumsal varlık, kimliğini koruma halidir. Bir toplumun kimliği zaman ve mekandan bağımsız ele alınamaz. Toplumun dili, kültürü, tarihi, varoluş mekanı gibi kimliksel özellikler ile sosyal, siyasal, ekonomik gibi temel yaşamsal ihtiyaçlarını sağlaması çok önemlidir. Temel yaşamsal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanması sürecinde engel teşkil eden nahak zihniyete karşı birlik sağlanması, meşru direnme hakkının kullanılması toplumsal savunmayı oluşturur. Toplumun kendi öz yaşamı konusunda özgür tercihte bulunacağı örgütlenmeyi yapması önemli bir varlık ilkesidir.
Alevi toplumu iktidarcı zihniyetlerden beklenti içinde olmamalı. Tarihsel hafızasında, kültürel direniş hattında, Pir kelamında, Ana kadının kemaletinde feyz alarak kendi sorunlarını çözme gücüne erişebilir. Söz konusu komün gücü büyük bir potansiyeli içinde barındırır. Kendi sorunlarını yerel ve merkezi iktidarcı güçlere, tekçi anlayışlara havale etmeden çözme gücüne ulaşmış toplumlar kendi varlığını, birliğini, dirliğini, güvenliğini sağlamış toplumlardır. “Günümüzde Alevilik bir yol ayrımına gelip dayanmıştır. Ya öz değerleri ile köklü demokratik bir reform ya asimile olup başka inanç ve kültürler içinde erime mümkündür.”
Aleviliğe yönelik kültürel ve fiziki soykırım siyaseti daha çok Cumhuriyet modernitesi döneminde başlamıştır. Devletin muteber vatandaş tanımına uymayan Aleviler, özellikle Reya Heq Kürt Aleviler Dersim merkezli olmak üzere sistemli bir şekilde toplum kırımına uğramışlar. Bu katliamlar hala devam ediyor. Özellikle Munzur Üniversitesi ve Dersim’deki cemevi asimilasyonu sistemli bir şekilde devam ettirmektedir. Birer ideolojik aygıt olarak görev yapan bu kurumlar “karşıt Aleviliği” inşa ederek, uzun sürece yayılacak, taksitle Reya Heq Kürt Aleviliğini öldürme misyonunu üstlenmişlerdir. Resmi düzeyde inkar, imha ve katliamlarla yüzleşilmezse, katliamların devam etme olasılığı yüksektir.
“İnkar ve kabul edilmeyen bir suç, onun potansiyel olarak yeniden işleneceği anlamına gelir. Kabul etmemek, yüzleşmemek aynı zamanda inkar etmektir. İşlediğiniz suçu kabul etmezseniz, ben bu katliamı yeniden yapabilirim, bu suçu bir daha işleme potansiyelim güçlüdür anlamına gelir.” Bu tarihi hakikat bilince çıkarılmalıdır. Alevi mücadelesi cemevlerini yaptırma ve yaşatma mücadelesine indirgenirse mevcut mekanlar, bu mekanlarda Xızır ile eş tutulan, mihman edilen “etkili – yetkili” görevliler Alevilere ve Aleviliğe yönelik saldırıları engelleyemez. Onlarca Alevi bürokrat, belediye başkanı, milletvekilinin, hatta devlet bakanının olduğu dönemlerde Maraş, Çorum, Sivas katliamı oldu, engelleyebildiler mi?
Alevi toplumu an itibariyle, özellikle kültürel soykırım eşiğine gelmiş bir durumdadır. Bu sürece gelmekte oto asimilasyon da son derece etkilidir. Bütün Alevi sürekleri bulundukları mekanlarda, rıza toplumu sürekleri ile emek, barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren güçlerle birlik meydanı kurup, ikrar vererek birlik oluştururlarsa, üçüncü alan içerisinde kendi hakikatlerine niyaz olurlarsa güçlü bir güvenlik hattı oluştururlar. İktidarı ve rantı esas alan, birliği parçalamaya yönelik faaliyet yürüten, toplumu kendine bağlayan iç ve dış iktidar odaklarına, bu inancı arsıza, hırsıza, nursuza düşüren, dünya malına meyleyen, her türlü Hınzır Paşa’lığı yapan anlayışlara karşı ikrarlı duruş sergilemek önemli bir savunma hattıdır. Yol düşkünlerine karşı gerçekleştirilecek her türlü gayret, dayanışma, birlik sağlama, meydan açma, tutum belirleme, ret ve kabul ölçülerini netleştirme, yerinde ve zamanında çözüm alıcı müdahalelerde bulunma, yol taşını yol kuşuna atmama, asla umudunu yitirmeme, en zor anda Xızır aklı ile buluşma ve bu çerçevede bir bilinç kazanma, kazandırma en büyük savunma hattıdır. Aslolan ocağa ikrar, yola talip, birlik meydanında yerini bilmektir.
Yaşanan süreçlere rıza gösterenlerin yaşananlarda, yaşanmakta olanlarda ve yarın yaşanacaklarda vebali ve sorumluluğu vardır. Cümlemiz önce kendimizle yüzleşmek, eksiğimizi görmek, özümüzü dara almak ve sürece cevap olmakla mükellefiz.
Alevi süreklerinin meselesi iktidara gelme, güçlü olma, makam ve mevkilerde görev alma değil, Hak bilen ile Hak’tan cüda olma meselesidir. En nihayetinde “kendini bilen Hakkı bilir”
Kendini bilenlere aşk olsun.