Demokrasi kavramı devleti değil toplumu işaret eder, tıpkı adalet ve ahlak kavramı gibi. Devlet dışı ya da devlete rağmen varlığını devam ettiren toplumların vermiş olduğu özgür yaşam mücadelesinin birikimidir demokrasi. Demokrasinin öznesi toplumdur. Toplumu bireye kurban eden birey merkezli politikalar insanı kendi toplumuna ve doğasına yabancılaştırmıştır.
Toplumsallaşmanın demokratik başladığını söyleyebiliriz. Kom olma, cem olma, kişinin kendisi, toplumu ve kainatla yar olması demokrasinin olduğu anlamına gelir. Komün ruhunun oluşumunda demokrasi kültürü zaten vardır. İnsanın Serpiyan olması (ayakları üzerinde durması), çar anasır ile ikrarlı ilişki geliştirmesi, tür olarak ele, dile, göze nazar etmesi, yaşama organizeli katılması, bu katılım sürecinde doğa ve toplumun hakikatine ters düşmeden yaşaması demokratik kültürün kendisidir. Bu toplumsallığın içerisinde kemalete kavuşup edep erkan ile yaşayan ikrarlı, özgür canlardan oluşan kültür doğal toplum kültürüdür. Bir doğal toplum kültürü olarak demokrasi ana – kadın kemaletinin izdüşümüdür. Bu kültürde, toplum ve doğa üzerine hakimiyet kurulmaz, toplum karşıtı, bireyci, devletçi, iktidarcı özelliklere yer verilmez.
Hiyerarşik devletçi toplum sistemi, çoklu iktidarlardan oluşur. Bu çoklu iktidar toplumun demokratik kültürünü, tarihsel ve toplumsal hafızasını dumura uğratır, muğlaklaştırır, kriz yaratır, kaosu derinleştirir. Devlet aklı, binlerce yıldır komüne ait demokratik değerleri yok etmek için her türlü zor ve ideolojik aygıtları derinlemesine kullanır. Çoklu iktidarlar sorunların sebebi iken, “sorunları ben çözerim, demokrasiyi ben getiririm” iddiasında bulunması bir sapmadır. Özellikle kapitalist modernist zihin kodlarına sahip olan despotik iktidar aktörleri, toplum adına siyaset yaptıklarını, demokrasi mücadelesi verdikleri algısını oluştururlar. Alevilerin bu despotik iktidar aygıtlarını tanımaları için dünya kadar yaşanmışlıkları vardır. Bilinmelidir ki resmi ideolojiyi aşamayan, rıza toplumu perspektifini esas almayan; bürokrasiye, kişilere bağımlı, devlet eksenli siyaseti esas alan, iktidar olgusuyla ilişkili siyaset anlayışı Alevi hakikatine ve demokrasi kültürüne uymaz.
Alevi zihin dünyasında demokrasi kültürü toplumun kendi vicdan ve zihniyet gücüyle ilişkilidir. Özellikle seçimlere az bir zaman kala Alevilerin kendi vicdan ve zihniyet güçlerini görünür kılmaları gerekiyor. Cem erkanı vicdan meydanıdır. Bu meydanda her canın ne yapacağı bellidir. Hiç kimse etkisiz eleman değildir. Her can bu meydanda birbirini fark eder, zulme karşı direnir, hakkı olanı alır.
Aleviler bilmeliler ki, 2023 seçimleri Cumhurbaşkanı seçmeyle sınırlı değildir. Yapısal krizin derinleştiği, cumhuriyetin birinci yüzyıl fikriyatının mevcut sorunları çözemediği gerçekliği ile karşı karşıyayız. Ne Türkiye’deki resmi siyaset anlayışı ne de bölge rejimleri sorunların çözümü konusunda alternatif oluşturmaktan uzaktırlar. Geriye Türkiye’nin demokrasi güçleri kalmaktadır. Emek ve demokrasi güçlerinin yürüttüğü mücadelenin halkla, sistem karşıtı güçlerle bütünleşmesi, buluşması durumunda güçlü temsiliyetin yanı sıra bir sistem değişikliği ihtiyacının gündeme gelmesi, seçimin bir Cumhurbaşkanı seçiminden öte bir şey olduğu anlamına gelir.
Mevcut yapısıyla cumhuriyetin birinci yüzyılı parlamenter sistem yüzyılıdır. Parlamenter sistem yüzyıl denendi. Tekçi zihniyetin ideolojik kimliği ile var olan devlet eksenli siyaset anlayışının “muteber” olmayan kesimlere neler yaptıklarını bilmeyen yoktur. Sistemsel bir değişiklik denenmişin yeniden denenmesi midir? Yüzyıldır denenmiş olanı yeniden denemek, farklı sonuç beklemek ne kadar hakikatçidir? Aleviler emek ve demokrasi güçleri ile ikrarlaşarak sisteme alternatif özgürlük, eşitlik ve komünaliteyi esas alan bir zihniyetin şekillenmesini hızlandırabilirler. Aleviliğin tarihsel hafızası, hakikat ve özgürlük arayışı demokratik siyasete ivme kazandıracaktır.
Aleviler arsıza, hırsıza, nursuza, düşküne karşı ne yapacaklarını bütünlüklü olarak açığa çıkarmak zorundalar. Seçim süreçleri farkedilmeyi hızlandırmalıdır. Ne yapacağını bilen Nahak zihniyete karşı, Aleviler de ne yapacaklarını, kimlerle, nasıl tavır takınacaklarını bütünlüklü olarak açığa çıkarmakla sorumlular. Alevi süreklerinin tarihsel hakikatlerinden aldıkları manevi gücü açığa çıkarmaları demokratik siyasete, emek ve demokrasi güçlerine ivme kazandırır. Özellikle bu seçim döneminde zamanın ve mekânın ruhu esas alınarak, amaca uygun, temsil düzeyi yüksek siyasi öznelerle yol alınması, cümle canı harekete geçirmiş olur. Bu yöntemle hareket etmek bir inşa hareketidir.
Toplumsal inşanın zihnini oluşturmak, topluma karşı bir sorumluluktur, verilen ikrara bağlı kalmaktır. Toplumsal inşanın zihni nasıl olmalı? Hangi paradigma üzerine olmalı? Kimlerle meydan kurmalı, yol alınmalı, inşaya gidilmeli? Kurumsal zihin hangi kaynaklardan beslenmeli? Cumhuriyetin ikinci yüzyılında toplumsal inşanın öznesi kimlerdir? Mevcut krize nasıl, kimlerle müdahale edilirse demokratik değişime yol açar? Bu sorulara cevap olabilmek tarihsel sorumluluğun gereğidir.
Kriz ve kaos dönemleri çoklu kayıp ve kazanımları iç içe yaşatır. “Muteber vatandaş” olamayanların taleplerinin karşılanmaması sistem krizini kronik hale getirmiştir. Bu kriz haline karşı Alevi sürekleri emek ve demokrasi güçleri ile ikrarlaşarak politik tavır belirlemeliler.
İkrarlaşma güçlü politik tavır göstermektir.