İktidarın yıllardır ülkede gündem belirliyor olması bir gerçeklik. Fakat aylardır hâkim olma noktasında muhalefetin az da olsa varlık göstermesi karşılığında gündem belirlemede etkili olduğu söylenebilir. Buna karşın birkaç gün içinde yaşananlara gelirsek, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliğinin düşürülmesinden partisinin kapatılmasına, sonrasında bir gecede vazgeçilen İstanbul Sözleşmesi derken bir anda iktidarın gündem belirleyiciliğini tekrar ele geçirdiği söylenebilir.
Ve bunca gündem içinde bir de arada kaynayanlar var, arada güme giden gündemlerden biri de 19 Mart Küresel İklim Grevi günü. İlginç olan, Türkiye tarafından 2015’te imzalanan Paris İklim Anlaşması meselesi varken, öyle ki gündemin çok kabarık olmasından olsa gerek, Meclis’e getirilip hâlâ onaylanmamışken, bugün ülkede hiç konuşulmaması hayli düşündürücü. Bunlarla birlikte 600 maden sahasının açılmasından Karadeniz’de fosil yakıt müjdesi, termik santral projeleri ortaya atılıyor ve hepsi karbon salınımını artırıyorken var olan iklim krizini daha derinleştirdiği açık. Doğrusu bu haliyle niye gündem olsun ya da gündem olması için savaş mı çıkması lazım, aslında evet böyle bir hakikat de ortada duruyor. Zira Doğu Akdeniz’de pastadan pay alma meselesinden ötürü bugün Yunanistan, Suudi Arabistan’la birlikte tatbikatlar gerçekleştiriyor. Bunun yanında açıkça görülen silahlanma yarışı var ki bu istatistiklere de yansıdı ve buna karşın Yunanistan’da öğrenciler, halklar sokakta zira sağlığa değil, silahlanmaya yatırım yapılıyor. Buna karşın Türkiye’de durum pek farklı değil…
Ve fakat bunca yaşanana karşın ekoloji hareketleri, Türkiye’de meseleyi konuşmaya başlamış olması gelecek adına umut verici. 19 Mart’ta ülkenin her tarafında insanlar sokaklara indi ya da sosyal medyadaki platformlara kadar “İklimi değil, sistemi değiştir” sloganıyla ses vermiş oldu. Bununla beraber aylar öncesinde Kazma Bırak kampanyası başlatılmıştı. Kampanya yürütücüleri iklim grevi gününde online bir toplantı ile ülkeden ve Yunanistan’dan Kıbrıs’a kadar ekoloji hareketlerini bir araya getirdi.
Kazma Bırak’tan biraz bahsedecek olursak, 25 Eylül 2020’de başlatılan imza kampanyasıyla Türkiye’den Yunanistan’a ve Kıbrıs’a kadar çeşitli hareketlerden bireysel imzalara kadar bir çalışma şeklinde örgütlenirken, sonrasında aynı şekilde bir koordinasyon kurularak enternasyonal bir hareket olma özelliğini taşıyor. Yine adını da açmak gerektiğine inanıyorum, var olan iklim krizi etkisini bunca hissettirirken fosil yakıt türü olan petrol ve doğalgazın, bırakın müjde verip çıkarmayı, yer altında bırakılmasının gerekli olduğundan Kazma Bırak denildi.
26 Ocak 2021’de aynı bileşenler ile Kardak krizinin yaşandığı günün yıl dönümünde online ortak basın açıklamasıyla koordinasyona gittiğini duyururken, aynı zamanda ise Türkiye ve Yunanistan, devletler düzeyinde 61. kez istikşafı görüşmelere başlamıştı. Hal buyken doğrusu yaşanan bu gerilime karşın önem atfetmektedir.
Savaşa hayır, iklim adaletine ve barışa evet…
Tam da burada iklim krizinin sistemsel olduğu açıkken, var olan sistemin enerji üzerinde yaşanan kavganın faturasını ödemek istemeyen halkların bir araya gelmesi kıymetli olmakla birlikte, var olan sistemin de ifşasını hızlandırdığı açıktır. Zira var olan enerjinin üretimindeki ihtiyaç fetişizminin yaratımı iken, ihtiyaç var yalanı uydurularak, halklar bir taraftan çıkarılan doğalgazdan petrole kadar faturalar cep yakarken, sonucunda yaşanan yoksulluktan göçlere, bütünüyle savaşlara ve iklim krizine kadar hepsinin altında yatanın sistemin olduğunu dile getiren ve bir taraftan elzem bir talebin sloganı olan cümleyle bitirirsek:
İklimi değil, sistemi değiştir.