1970’li yılların başında başlanan ölçümlerinin ardından karbonun “iklim krizi” siyasi stratejisinde ticarileştirilmeye doğru yol aldı. Buenos Aires Deklarasyonunda (UNFCCC, 2004) kontrolü etik ilke olarak yer alan, kapitalizmin yeni teknolojilerine yol veren, ulusların ekonomik maliyetleri, sorumlulukları adreslenen ve uluslararası koordinasyonu başlatılan, “iklim krizi” stratejisinin belirleyicisi; sera gazları, bu gazların etkisi, bu gazların temsilcisi karbon emisyonu tüm ulusların yönetim stratejilerine eklemlendi.
1970’li yıllardan bu yana BM küresel iklim zirvelerinde, atmosferde sera etkisi yaratan gazların artışlarının sabitlenmesi, tüm dünyada kişi başına düşen emisyon miktarının eşitlenmesi, bu perspektifte devletlerin sorumluluğunu alması, yerine getirmesi hedeflendi. Araştırmacıların önemli bir kısmı, demokratik toplum kuruluşları, sınıfsal mücadelesi halklar tarafından sera etkisinin kontrolünün ülkelere dağılımı ve sorumluluk paylaşımı tartışılarak, eşitsizliği yapısallaştıran, kapitalizmin baskılarını yoksul ülkeler üzerinde daha da ağırlaştıran bu hedef ve kararlar protesto edilmekte.
ABD de emisyon ticaretinin 1970’te yürürlüğe girmesiyle ve ardından yapılan uluslararası zirvelerde karbon emisyonunun meta olarak yaşama geçirilmesi de başlamış oldu. Süreç ülkelerin karbon kotasının tartışılması ile devam etti, 2004 yılında ülkelerin kişi başı CO2 emisyonu dünya bankası tarafından belirlendi ve açıklandı. Ardından 1 Ocak 2005 tarihinde AB ülkelerinde AB Emisyon Ticaret Sistemi yürürlüğe sokuldu. Bu sistem beraberinde karbon eşdeğeri kirliliğin parasal değere, fonla şekillenen kirleten-kirletmeyenlere, temiz olan-olmayan teknolojilere, üretimlerin teşvik edilmesine evrildi ve karbon borsasına (Kopenhag 2009) ulaşarak emisyonun metalaşması kalıcı hale getirildi.
Süreç başladığı andan itibaren, kapitalist ülkelerin sera gazı salınımı yayan üretimlerinin geç kapitalistleşen, emeğin sömürüldüğü, doğal sistemlerinin korumasının yetersiz olduğu ülkelere kaydığına halklar tanıklık ederken, kirleten kirletmeye ve kotası kritik değerini aşan aşmayan ülkelerden karbon emisyonu satın alarak üretimlerini sürdürmeye, atık gazları atmosfere salmaya devam etti.
Bildiğimiz gibi, güneşten gelen dünyayı ısıtan güneş ışınları uzaya kızıl ötesi radyasyonun geri dönüşü sırasında, ozon tabakasından önce atmosferde biriken bu gazlar tarafından tutulur/yutulur (adsorbe edilir) ve ısı atmosferde hapsedilmiş olur ve Dünya üzerinde sera etkisi oluşturur.
Bu gazlardan; metan (CH4), karbon dioksit (CO2), florlu gazlar (hidro klorofloro karbonlar (HFCs), Perflora karbonlar (PFCs), Sülfür HekzaFlorit (SF6), karbonmonoksit (CO), diazot monoksit (N2O), azotoksitler (NOx), metan dışı uçucu organik bileşiklerin (NMVOC), Sülfür oksit (SO2)’in büyük bir kısmı endüstriyel üretimler sonucunda yayıldığı gibi doğal olaylarla da açığa çıkmaktadırlar. Atmosfere salınan sera gazlarının kızıl ötesi radyasyonu yutma (adsorplama) kapasiteleri (GWP Küresel ısınma potensiyelleri), atmosferde kalma süreleri, atmosfere salınma miktarları birbirinden farklıdır. Örneğin Metan, karbon dioksite oranla 21 kat, diazot monoksit (N2O) 310 kat, PFCs’ler 6500-9200 kat daha fazla kızıl ötesi ışını tutarak ısınmaya neden olmaktadır. Sera gazlarının bu farklılıkları CO2 eşdeğerine indirgenerek hesaplanır, tartışılır. Emisyon ticaretine konu ve veri haline dönüşür.
Asit yağmurlarına, foto kimyasal reaksiyonlara neden olan volkanik patlamalar sonucunda ağır metalleri de kapsayan küllerle birlikte HF, CO2, HCl, SO2 vb atmosfere atılan gazlar arasında sera etkisini lokal olarak 100 katına çıkaran etkide olduğu saptanmıştır.
Doğal döngüdeki nem, yağış, su buharının da sera etkisi (%60) karbon emisyonuna (%26) kıyasla yadsınamayacak kadar yüksektir.
Bir sonraki yazıda metalaştırılan/bileşenleri alınır satılır kılınan atmosferde dolaşmaya sera gazlarının taraflarını tartışmaya devam edeceğiz: yayanlar, katkı verenler ve karşıtlığındaki yutanlarda buluşmak üzere.
1 http://www.global-greenhouse-warming.com/measuring-volcanic-gases.html
2 Koçak K., “İklim değişiminde insan faktörü” https://web.itu.edu.tr/~kkocak/iklim.html