Koronavirüs salgınında bütün dünyada ekonomik nedenlerle önlemler gevşetilirken uzmanlar ‘ikinci dalga’ olasılığının bir teori değil gerçek olduğunu belirtiyor. Birçok bilim insanı İspanyol Gribi’nin ikinci dalgasının daha öldürücü olduğunu hatırlatıyor
Dünya kapitalist sistemi, üretim ve ticaret çarklarının durmaması için koronavirüse karşı önlemleri kademeli olarak gevşetmeyi planlarken, bilim insanları ‘ikinci’ hatta ‘üçüncü dalga’ olasılığını tartışıyor. Dünyada salgın önlemleri gevşetilmeye başlanırken Dünya Sağlık Örgütü, koronavirüsün hiçbir zaman yok olmayabileceği uyarısında bulundu. Alınan kısıtlama önlemleri Almanya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde gevşetilirken, Avrupa’da Kovid-19’a bağlı vaka sayısının ve ölümün en fazla olduğu Birleşik Krallık’ta bile üst düzey bazı yetkililer geçtiğimiz günlerde “ekonomiyi yeniden açmayı” düşündüklerini söyledi. Buna karşın, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Acil Durum Programı Direktörü Dr. Mike Ryan 13 Mayıs’ta yaptığı basın toplantısında “Bu virüs toplumda bir endemiye dönüşebilir” diyerek şu uyarıda bulundu: “Virüs asla yok olmayabilir.” Ryan örnek olarak AIDS hastalığına yol açan HIV virüsü gibi birçok virüsün yok olmadığına işaret ediyor, zaman içinde virüsün vücuda olan etkisini yok eden ilaçlar geliştirildiğini ve toplumun bununla yaşamayı bir şekilde öğrendiğini hatırlatıyor.
İspanyol Gribi örneği
Bilim insanları, tarihe bakıldığında pandeminin ikinci dalgasının ilkinden çok daha kötü olabileceğinin görüldüğünü belirtiyor ve bunun için de 1918’de başlayıp 1920’ye kadar dalgalar halinde toplumları vuran İspanyol Gribi’ni örnek veriyor. Yaklaşık 50 milyon kişinin hayatına mal olan İspanyol Gribi 50 milyona yakın insanın ölümüne neden olmuştu. 1918’de üç büyük dalga halinde görülmüştü. Mart ayında ilk dalga, ardından yıl sonuna doğru ikinci dalga. İkinci dalgada virüs mutasyona uğrayarak ilkinden daha güçlü bir şekilde meydana çıkmış ve ABD’deki ölümlerin çoğu o zaman gerçekleşmişti. Üçüncü dalga ise 1919’un başında gelip yıl ortasına kadar sürmüştü.
Standartlar yok
Ancak ikinci dalganın meydana geldiğini tespit eden yerel, ulusal hatta uluslararası herhangi bir standart yok. Her 100 bin kişiye 50 vaka ifadesi ise sadece yuvarlak bir hesap. DW’ye konuşan DSÖ Sözcüsü Christian Lindmeier, ikinci dalganın “sınırları belirlenmiş bir teknik terim olmadığına” dikkat çekti. Sözcü, “Bu terim aslında vakaların düşmesinin ardından salgının yeniden baş göstermesine işaret ediyor. Dolayısıyla bu üçüncü dalga için de geçerli” diye belirtiyor. “Eğer hastalık ülkelerde düşük seviyelerde seyrederse ve kümelenmeyi araştırma ve belirlemeye yönelik kapasite yoksa” diyor DSÖ’den Mike Ryan, “İşte o zaman, çok sayıda insanın yaşadığı büyük şehirlerde, sığınmacı kamplarında ve sosyal mesafe önlemlerini kapsamlı bir şekilde uygulama imkânı olmayan diğer noktalarda, hastalığın yeniden baş göstermesi riski doğacaktır.”
Bulaşma riski yüksek
Bu arada, Almanya’da ilk koronavirüs vakasının tespit edilmesinden dört ay sonra yapılan bir araştırma, salgını kontrol altına almanın neden zor olduğunu ortaya koydu. İngiltere’de yayınlanan saygın tıp dergisi The Lancet’in son sayısında yayınlanan bir araştırma Kovid19’un semptomlar görülmeden ya da semptomlar görülür görülmez çok bulaşıcı olabildiğini gösterdi. Bilim insanları bu durumun sağlık tedbirleri için büyük bir zorluk oluşturduğunu belirtiyor. Zira ortalama 4 gün olan kuluçka döneminin çok kısa olduğu belirtiliyor. Araştırmanın yazarları “Kovid-19’u küresel olarak kontrol altına almayı başarmanın çok zor olabileceğine” dikkat çekiyor.
HABER MERKEZİ