Su savaşlarının arifesinde bulunduğumuz bu günlerde kapitalizmin tanrısı olan enerjiye hakim olma arzusu farklı emperyalist kapitalist ülkeler arasında savaşlara yol açabilecek düzeyde gerginlikleri ortaya çıkarıyor. ABD, kayagazı üretimlerini sürekli arttırırken buradan elde edilen gazı sıvılaştırarak (LNG) tüm dünyaya pazarlanmasını sağlayıp sermaye yapılarını destekliyor. Rusya ise doğalgaz zengini emperyalist bir ülke olarak boru hatları ile kendi pazarını büyütmeye çalışmakta. Savaşlara yol açabilecek gerginliklerin en önemlisi ise Avrupa’nın gazını hangi süper gücün sağlayacağı noktasında yaşanıyor.
ABD, Rusya’dan Almanya’ya Baltık Denizi’nin altından gaz taşınmasını öngören Kuzey Akım 2 projesine yönelik olarak Avrupa üzerinde ciddi bir baskı kurmuş durumda. ABD Başkanı Trump bu gaz hattına karşı olduğunu ve Avrupa’nın gazını ABD’nin karşılayacağını belirterek Avrupa’yı tehdit ederken diğer yandan Rusya Kuzey Akım hatlarına alternatif hat olarak TürAkım’ını devreye alarak Avrupa üzerinde vanası hazır bir gaz gücü ile baskın olma çabasında. Türkiye, bu bağlamda Rusya’nın elini rahatlatırken, ABD ise Türkiye üzerinde baskı kurarak kendi yedeğine alma hedefinde.
Trump, geçen temmuz ayında Kuzey Akım 2 projesi nedeniyle Almanya’nın Rus doğalgazına bağımlı olduğunu ve Avrupa’nın tamamen Rusya tarafından kontrol edildiğini öne sürmüş ve Berlin’in Moskova’nın esiri olduğunu belirtmişti. Trump, Almanya Başbakanı Angela Merkel’e, “Rusya’dan korunmak istiyorsun, ama Rus gazına milyarlar ödüyorsun, üstelik NATO’ya para vermiyorsun” ifadelerini kullanmıştı. Kuzey Akım, Trans-Adriyatik Boru Hattı(TAP) ile TürkAkım projelerini ‘rakip boru hatları’ olarak niteleyen Trump, Avrupa Birliği için cebinden para vererek ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithalatı amacıyla onlarca liman inşa edeceğini ifade etmişti. ‘Sıfır gümrük vergisi’ uzlaşısına varılan ve ABD Başkanı Donald Trump ile AB Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker’in görüşmesinden ortaya çıkan sonuç LNG alımının artırılması olmuştu.
ABD ve Rusya doğalgaz ve petrol üretimlerini hem büyütüyor hem de pazarlayabilmek adına savaşları göze alabilecek düzeyde politikalar ortaya koymaya başladığı gözleniyor. Rusya boru hatları ile AB pazarına ulaşmaya çalışırken, ABD ise kaya gazı ile sağladığı doğalgazı LNG’ye çevirip tanker taşımacılığıyla AB’ye pazarlama çabasında. Türkiye ise bu gelgitin içinde rol kapma peşinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Türk Akımı’ için, “31,5 milyar metreküp doğalgaz taşıyacak proje ile gazın en az yarısını Avrupa’ya göndermeyi düşünüyoruz” sözleri, olası Kuzey Akım 2 projesinde ABD baskısıyla ortaya çıkabilecek olumsuzluktan yararlanma peşinde olunduğunu gösteriyor.
ABD Enerji Bakanı Rick Perry yaptığı bir konuşmada, “ABD, TürkAkım ve Kuzey Akım-2’ye karşı mücadele ediyoruz. Bunun sebepleri de ortada. Ukrayna ve Avrupa vatandaşları, tek kaynaktan enerji tedariğinin esiri haline gelmemeli” sözleri ile doğalgaz üzerinde ciddi bir gerginlik sürecinin yaşandığını açıkça gösterirken, TürkAkım projesinin de tehlikede olduğuna işaret ediyordu. ABD ile Türkiye arasında yaşanan sorunların başında Rusya ile ortaklaştırılan ancak Türkiye’ye hiçbir ekonomik getirisi olmayan doğalgaz borulama işi olduğu anlaşılabiliyor.
ABD’nin Suriye’deki tutarsız söylemleri, Türkiye’yi kendi çıkarlarına bağlama çabasını ortaya çıkarırken aynı zamanda Türkiye’nin Rusya ile giriştiği enerji işlerine de bir engel oluşturma amacı taşıyor. Ancak Türkiye’nin bir küs bir barışık yürüttüğü Rusya ilişkileri yakın zaman içinde bitme noktasına gelebileceğini söylemek mümkün. Gidişat bunu ortaya koyar nitelikte. Türkiye, ABD’den Suriye’de tampon bölge oluşturulması için destek ararken, Rusya olası tampon bölgenin Suriye denetiminde olması gerektiği vurgusunu yapması dikkat çekici. ABD, Akdeniz’de doğalgaz sondajları için uzun süredir hazırlanıyor. Bu amaçla bölgeye savaş gemileri yollayarak şirketleri korumayı amaçlarken Türkiye ise bu süreçte bölgede doğalgaz araması yapmak amacıyla 2 sondaj gemisi alması ve sondajlar için adım atması farklı bir gerginliği ortaya çıkarıyor.
Tüm bu gelişmeler Türkiye’nin giderek yalnızlaşacağına ya da bir emperyalist kliğin yedeğinde ancak hareket edebileceğine işaret ediyor. Ortadoğu’da süren savaşın temel nedeni enerji ve su savaşları olduğu söylenebilir. Su tüm canlılar için yaşamsal bir element iken kapitalizm için ise sadece bir metadır. Elbette asıl hedef kadim topraklarda var olan enerji potansiyelidir. Enerji tekelleri eliyle insan ve doğal yaşam ciddi anlamda tehdit altına sokuluyor. Halkların özgürlük müdalesi ile dayanışma içinde olmak ve yaşamsal olan su ile kadim tarım toprakları savunmak çok önemli.