CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel aşağıdaki açıklamayı yaptı: “Gerçek bir toplum sözleşmesine ihtiyaç var, bunu da tüm toplum tartışarak yapabilir. Evrensel insan hakları ölçütlerini kucaklayan, dezavantajlı gruplara, farklı tercihlere, farklı renklere, engellilere pozitif ayrımcılık yaparak anayasal güvence sağlayan, kadın erkek eşitliğini geliştirerek savunan, bilimselliğin, çağdaşlığın ve aklın önünü açan gerçek bir anayasaya ihtiyaç var. “ Burada kullanılan kavramlar iyi. Güzel. Ama soyut. Çünkü ülkede atılan her anti-demokratik adımı bu kavramların arkasına saklayarak savunmak, özellikle medya tekelinin eliyle, mümkün. Demokratik bir anayasaya “ihtiyaç” olduğu da çok doğru. Ama sorun bu “ihtiyacın” nasıl karşılanacağı sorunu.
Yine de CHP’nin “Anayasa ihtiyacını” dile getirmesini konuyu ele almak için bir vesile sayabiliriz. Kişisel olarak “tek adam” rejimine karşı en geniş anti-faşist ittifakın “tek adam rejimi sonrasında” uygulanacak bir “iktidar programı” temelinde gerçekleşebileceğini düşünmüyorum. Örneğin CHP’nin, Saadet’in, HDP’nin ve HDP dışındaki sosyalistlerin, partisiz liberallerin “ortak iktidar programında” birleşmesi imkansız. Bu sayılanların her birinin kendi “asgari ve azami programları” var. Bırakalım “azami programı”, söz konusu partilerin “asgari programları” ya da “yol haritaları” bile birbiriyle bağdaşmaz. “Bağdaştırdık” deseler de, “tek adam rejiminin” tasfiyesinden bir gün sonra “bağdaşmadıkları” ortaya çıkar.
Şimdi yapılacak iş, “anti-faşist bir anayasa” temelinde bir araya gelmektir. Yani “ortak iktidar” programı yerine, her kim iktidar olacaksa onu “bağlayacak” bir Anayasa üzerinde anlaşmaktır. Bu partiler ya da bu parti tabanlarını temsil edecek “parti olmayan bir yeni oluşum” şunu açıklayabilir: Birincisi; “tek adam rejimi”ne son verilecektir. Hemen ertesi gün TBMM “yalnızca yeni bir anayasa yapmak ve bu anayasanın kurumlarını inşa etmekle” sınırlı bir “Kurucu Meclis” işlevi görecektir. İkincisi yeni anayasa onaylanıp, tüm kurum ve kuruluşlarıyla inşa edildikten sonra, serbest seçimler yapılacaktır. Üçüncüsü, seçimler yapılana kadar “Kurucu Meclis” tarafından görevlendirilen “geçici hükümet”, iktidarı seçimlerde kazanan partiye ya da partilere devredecektir.
Birinci soru: Tek adam rejimine nasıl son verilecektir? İkinci soru: Demokratik anayasa nasıl bir anayasa olacaktır? Birinci yanıt: Bu yanıtta “devrimden” ya da “darbeden” söz edilmeyecektir. Ortada ne “devrime” giden bir devrimci durum var, ne de “Sisi” türü işler demokrasi getirir. Yanıtı defalarca yazdım: Orhan Bursalı’nın dediği gibi birkaç nöbetçi dışında CHP’nin SP’nin ve HDP’nin TBMM’den çekilmesi. Rejimin üstündeki meşruiyet şalının yırtılıp atılması. Toplumun çoğunluğunu oluşturan hareketin “Tek adam rejimini” sivil itaatsizlik de içinde, silahlı olmayan yöntemlerle kuşatması.
Bu yöntem rejimin iç çelişkilerini keskinleştirir, uluslararası alanda tümüyle tecrit olmasını sağlar. Rejim artık “teslim” mi olur, bir “seçimle” mi gider, ya da “toplumun çoğunluğunu silahla” bastırayım derken, o silahla kendini mi vurur, bu bir başka bahistir. İkinci yanıt: “Anayasa” derken kısa bir “Anayasa tanımı”ndan söz ediyorum. Yüzlerce anayasa maddesi yazmaktan değil. Şöyle: “Etrafında birleşilecek anayasa faşizme, ırkçılığa, klerikalizme, savaşa, cinsiyetçiliğe, ekolojik barbarlığa KAPALI ve anti-faşist ittifaka katılanların programlarına AÇIK bir anayasadır.” Bu anayasa sosyalist olmayacak, ama sosyalizme açık olacaktır.
Bu anayasa kapitalist olmayacak, ama kapitalizme açık olacaktır. Bu anayasa özgürlükçü laik bir anayasa olacağı için bütün dinlerin, mezheplerin düşüncelerine açık olacaktır. Bu anayasa Kürt sorununda bir “model” dayatmayacaktır, ama Kürt sorununda bütün çözüm “modellerine” açık olacaktır v.s.
Ve son nokta: Ne CHP yönetimi ne de SP yönetimi böyle bir “anayasa ittifakına” elbette “evet” demeye hazır değildir. Laik ve dindar milyonlar hazır mı? Onların “hazır olmalarına” böyle bir ittifak önerisiyle yardım etmek bizim işimizdir. Bu milyonlara “partilerinizden ayrılın, bize katılın” demenin gerçekçi bir yanı yok. Gerçekçi yol, “partilere alternatif olmayan” “yeni bir oluşumu” ya da “Anayasa ittifakını” bu milyonların içinde ekonomik krizin ve savaşın sonuçlarına, baskılara, kadın cinayetlerine, çocuk istismarlarına, ekolojik felaketlere v.s. karşı yerel eylemlerle “aşağıdan yukarıya” doğru kurmak için çalışmaktır. “Kabul edilsin” diye değil, “tartışılsın” diye yazdım.