İktidarın KHK ile ihraç ettiği İzmirli iki kadın, ‘Açlıkla terbiye’ politikasına karşı üreterek cevap veriyor. Önceleri dayanışma usulü kurulan stantlarda ürettikleri el işi ürünleri satarak ekonomik gelir elde eden İlknur Alçelik Akikol ve Ebru Dinçer Metin, işi biraz daha ilerleterek, ‘Muhreç Kadınlar Mutfağı’ kurdu. Sarmadan böreğe, kurabiyeden pideye kadar her türlü yemek siparişi alan iki kadın arkadaş, aldıkları yemek siparişlerini büyük bir özenle hazırlayarak, sipariş sahiplerine ulaştırıyor. İhraç süreçlerini ve gelinen aşamadaki durumlarını Jinnews’e anlatan İlknur Alçelik Akikol ve Ebru Dinçer Metin, zorlu bir süreçten geçtiklerini ancak dayanışma ile hayatta kalmanın yöntemini geliştirdiklerini kaydetti.
‘Mesleğimize döneceğiz’
20 yıllık sınıf öğretmeni olan İlknur Alçelik Akikol, ihraç olduktan sonra ‘devlet memurluğu’ zihniyetinin hayatlarına nasıl hakim olduğunu fark ettiğini ifade ederek, “Hayatımıza o kadar çok memur zihniyeti hakim olmuştu ki, ne yapabileceğimi bilmiyordum. Eşim ve çocuklarım okula gidiyordu, ben okuluma gidemiyordum. Bu durum çok zoruma gidiyordu” dedi. Yaşadığı rehavetten bir süre sonra kurtulduğunu dile getiren Akikol, “Onlar sandılar ki; evlerimize kapanacağız, hiçbir şey yapmayacağız. Tabi ki yanıldılar. Bizler evlerimize kapanmadık, daha çok örgütlendik, güçlendik. İlk olarak stant kurarak başladık yeni iş hayatımıza. Hep birlikte dayanışmayla örgüler yaptık, çantalar yaptık.” Stant işinden sonra bir kadın arkadaşlarının önerisiyle yemek yapma işine girmeye karar verdiklerini dile getiren Akikol, “Bu işten para kazanıyor, evimizi geçindiriyoruz. Mesleğimi çok severek yapıyordum. Ama bir gün döneceğiz, 60 yaşında da olsam mesleğimi devam ettireceğim” dedi.
Cezaevinde gibiydim’ Menemen Endüstri Meslek Lisesi’nde Felsefe öğretmeni iken 29 Ekim 2016 tarihinde ihraç edilen Ebru Dinçer Metin de, yaşadığı süreci şöyle anlattı: “İlk işten atıldığım ve okula gidemediğim gün, kendimi cezaevinde hissettim, hiç cezaevi deneyimim olmasına rağmen. O şoktan sonra çabuk toparlandık. Çünkü örgütlü insanlarız. İşten atıldıktan sonra ilk uğrak yerimiz sendika oldu. Özellikle kadın arkadaşlar, ‘sizin için ne yapabiliriz?’ diye sordular ve stant işi başladı. Dayanışmayla başlayan bir süreç başladı.”
‘Örgütlü örgü örüyoruz’
Stant açmaya başlayacakları gün polisle yaşadıkları diyalogu gülerek anlatan Metin, “Bizim stant açacağımızı öğrenen polisler bizim stantları resmen ablukaya aldı. Aslında o stantlar ve bugün yaptığımız bu iş, devlete verilen politik bir cevap; ‘bizi açlıkla terbiye edemezsiniz’ diyoruz. O gün bir polis gelip standa baktı ve bana dönüp, ‘Ebru hanım ne yapıyorsunuz burada?’ diye sordu. Ben önce tezgâha baktım ve ‘Örgü örüyoruz, örgütlü örgü örüyoruz’ diye cevap verdim. O saatten sonra sloganımız ‘Örgütlü Örgü Örüyoruz’ oldu. Biz hangi işi yaparsak yapalım, örgütlü yapmaya devam edeceğiz” dedi. İZMİR