İHD, TİHV, TTB ’26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma’ günü dolayısıyla ortak yaptıkları açıklamada, 2022 yılında TİHV’e rekor başvuru yapıldığını belirterek, devleti sorumluluğu olan işkenceyi önlemeye çağırdılar
İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Kolu “26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma” dolayısıyla ortak açıklama yayınladı.
Türkiye’nin taraf olduğu vurgulandı
Açıklamada, Birleşmiş Milletlerin (BM) “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme”nin 26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe girdiği vurgulanarak, Türkiye’nin buna taraf olduğu hatırlatıldı.
Türkiye’nin de dahil olduğu imzacı birçok ülkenin halen işkenceyi insanlık dışı bir cezalandırma ve yıldırma aracı olarak kullandığı belirtilen açıklamada, 2022 yılında TİHV’e 32 yıllık tarihinde görülen en yüksek sayıda işkence gören ve yakını tarafından başvuruda bulunulduğu belirtildi.
Saldırılar hatırlatıldı
LGBTİ+’lar ve Cumartesi Annelerine yönelik saldırı, işkenceli gözaltların anımsatıldığı açıklamada, 2016 yılında ilan edilen OHAL sonrası cemaatle bağlantılı olan isimlerin “kaybolmasına dikkat çekerek, “Kaçırılan Yusuf Bilge Tunç isimli kişiden 6 Ağustos 2019 tarihinden bu yana haber alınamamaktadır” denildi.
İşkenceyi önlemek devletin sorumluluğu
İşkenceyi önleme yükümlülüğünün öncelikle devletlere ait olduğu kaydedilen açıklamada, “Bu nedenle de devletler, her şeyden önce işkenceyi bir sindirme aracı olarak kullanmaktan vazgeçmeli, işkence suçlarını etkin bir biçimde soruşturmalı ve cezasızlıkla mücadele etmelidirler” vurgusu yapıldı.
Talepler sıralandı
Açıklamada, devlete seslenildi ve derhal yerine getirilmesi istenen şu asgari talepler sıralandı: “*İşkencenin ülkemizde bu boyutta olmasının en temel nedeni, işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden önce, sıradan bir kural haline getirilmeye çalışılan cezasızlık politikalarına son verilmelidir.
*Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli, uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamaları kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.
*Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır.
*Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır.
*Mevcut Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye ek Protokol (OPCAT) ve BM Paris Prensiplerine uygun, tümüyle bağımsız yeni bir ulusal önleme mekanizması oluşturulmalıdır.
*Kolluk Gözetim Komisyonu tarafsız ve bağımsız hale getirilmelidir.
*İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması bir BM belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’ ilkelerine göre yapılmalıdır.
*İşkenceye ilişkin iddialar hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.
*Hapishaneler insan hakları ve hukuk örgütlerinin bağımsız denetimine açılmalıdır.
*CPT raporlarının tümü açıklanmalı ve tüm tavsiyelere uyulmalıdır.”
Kurumlar son olarak işkenceye cezasızlığa karşı mücadelelerinin süreceğini vurguladı.
HABER MERKEZİ