İHD, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde yaptığı açıklamada, dünya genelinde her 69 kişiden birinin mülteci konumuna düşürüldüğünü belirterek, mültecilerin her geçen gün daha fazla baskı, sömürü ve hak ihlaline maruz bırakıldıkları kaydetti
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi (İHD), 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü kapsamında, dernek binasında basın toplantısı düzenledi.
Siyasi partilerin, hak örgütleri ve mülteci örgütleri temsilcilerinin katıldığı toplantıda, “20 Haziran Dünya Mülteciler Günü: Sığınma hakkına ve mültecilere yönelik hak ihlallerini durdurun” pankartı açıldı. Toplantıda, ortak basın açıklaması Kürtçe, Türkçe ve Arapça olmak üzere üç dilde yapıldı.
’23 yılda sorunlar çözülmedi’
Ortak açıklamanın Türkçesini yapan Suriye Sığınmacılar Platformu sözcülerinden Yıldız Önen, Birleşmiş Milletlerin 2001’den itibaren 20 Haziran’ı, Dünya Mülteciler Günü olarak anmaya başladığını hatırlattı. Geçen 23 yıla rağmen mültecilerin sorunlarının çözülmediğini belirten Önen, dünyada sığınma hakkının ve bu bağlamda uluslararası hukukun yok sayıldığını vurgulayarak, mültecilerin her geçen gün daha fazla baskı, sömürü ve hak ihlaline maruz bırakıldıkları kaydetti. Önen, mültecilere yönelik planlı olarak yayılan yanlış bilgilerle mültecilerin içinde yaşadığı toplumla çekişmeli hale getirildiğini, dile getirerek, mültecilere yönelik sorunların insan haklarını temel alan bir yaklaşımla çözülmesini istedi.
‘Mülteci sayısı en yüksek orana ulaştı’
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin (UNHCR), raporuna göre, dünya genelinde yüzde 40’ı çocuk olmak üzere sığınmacı sayısının Nisan 2024 tarihi itibariyle 120 milyona ulaştığını aktaran Önen, bu sayının UNHCR’nin kayıt tutmaya başlamasından bu yana mülteci sayısının en yüksek orana ulaştığını söyledi. Her 69 kişiden birinin, tüm dünya nüfusunun yüzde 1,5’nin zorla yerinden edildiğini vurgulayan Önen, 2023’te mültecilerin yüzde 73’ü Afganistan, Suriye, Venezuela, Ukrayna ve Sudan’dan geldiğini dile getirdi.
‘Gazze’de 1,7 milyon insan yerinden edildi’
BM’nin Filistinli Mülteciler için Yardım Ajansı UNRWA’ya göre, Gazze’deki savaş nedeniyle Gazze’den 1,7 milyon insanın çoğu zaman birden fazla kez yerinden edildiğini anlatan Önen, Suriye’de 2011’den beri yaşanan savaş dolayısıyla Türkiye’ye gelen mültecilerin sayısı hakkında da bilgi verdi.
Türkiye 4,6 milyon kayıtlı göçmen
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yaptığı açıklamaya işaret eden Önen, Yerlikaya’nın 1 Aralık 2023 itibarıyla Türkiye’de 3,2 milyon geçici koruma altındaki Suriyeli, 1,1 milyon ikamet izni ile kalanlar, 300 bin uluslararası koruma kapsamında kalanlar olmak üzere toplam 4,6 milyon kayıtlı göçmen bulunduğunu açıkladığını hatırlattı. Önen, resmi verilere göre, Türkiye’de 2024 Nisan ayı itibari ile 3,12 milyon Suriyeli, 170 bin Afgan, 130 bin Iraklı, 30 bin İranlı ve 30 bin diğer tabiiyetlerden olmak üzere 3,5 milyon kayıtlı mülteci, sığınmacı, göçmen bulunduğunu kaydetti.
‘60 bin Suriyeli geçici barınma merkezinde’
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2024 verilerine göre Türkiye’de bulunan 3,12 milyon Suriyelinin 60 bini geçici barınma merkezlerinde kaldığını paylaşan Önen, “3 milyon 60 bin Suriyeli ise kendi imkânları ile barınmaya çalışıyor. Suriyeli mültecilerin 1 milyon 540 bini çocuk 0-18 yaş, 750 bini kadınlardan oluşuyor. Yetişkin erkek sayısı ise 830 bin. Suriyeli sayısı 2017 yılında 3 milyon 700 bin ile en üst seviyede iken, özellikle gönüllü adı altında ancak geri gönderme yasağı ihlali olarak gerçekleşen zorla geri göndermeler ve hukuksuzlukların önlenmemesine bağlı Avrupa’ya kaçak geçişlerin artması ile birlikte yaklaşık 600 bin kişi azalmış durumda” ifadelerini kullandı.
Geri Gönderme Merkezleri
Önen, Göç İdaresi’nin verilerine göre, 2024’te 21 bin kapasiteli 30 Geri Gönderme Merkezi’nde 40 bin mültecinin tutulduğu bilgisini paylaşan Önen, “İdari gözetim kararıyla Geri Gönderme Merkezlerine alınan mülteciler kapatılmakta, suçlu muamelesi görmektedirler. Müvekkili olmayan avukatların dahi girişinin kısıtlandığı, STK’lara kapalı bu merkezlerde hastalıklar, intihar vakaları, işkence, kötü muamele, ölüm vakaları yaşandığı duyumları alınmakta ancak hiçbir denetim raporu ve resmi açıklama kamuoyu ile paylaşılmamaktadır” diye konuştu.
Eğitim sorunları
Okul çağındaki mültecilerin çocuklarının anadilde eğitimin olmaması, Türkçe öğrenmeleri için gerekli desteğin sağlanmaması, yoksulluktan kaynaklı çalışmak zorunda kalmaları nedeniyle eğitimden yoksun kaldıklarını vurgulayan Önen, okula gidenlerin de ayrımcılık ve akran zorbalığına maruz kalarak eğitimlerini bıraktıklarını söyledi. Okula gidenlerin dil engeli nedeniyle eğitim düzeyi eşit olarak ilerlediği ve geride kaldıkları için okulu bıraktıklarını ifade eden Önen, “Hali hazırda okuma yazma bilmeyen, eğitim almayan kayıp bir nesilden söz edilmektedir. Kız çocuklarının erken yaşta evlilikleri ve erken yaşta anne olmalarının önüne geçilmemekte bununla ilgili olarak gerekli tedbirler alınmamaktadır. Binlerce mülteci kız çocuğu evlendirilmekte, ikinci veya üçüncü eş olarak evliliğe zorlanmaktadırlar” şeklinde konuştu.
Talepler
Önen son olarak mültecilerin hak temelli yaşayabilmesi için taleplerini şöyle sıralandı:
“* Mültecilere yönelik hak temelli bir yaklaşımın benimsenmesi,
* Kadın, çocuk, LGBTİ+ birey, yaşlı ve engellilerin haklara erişimlerini sağlayacak sosyal destek mekanizmalarının kurulması ve acilen işler hale getirilmesi,
* Mülteci çocuk ve gençlerin anadilde eğitim de dahil eğitim hakkına erişiminin sağlanması, çocuk işçiliğinin önlenmesi,
*Kız çocuklarının eğitime erişimlerinin kolaylaştırılması, erken yaşta evlendirilmelerinin önlenmesi için tedbirler alınması,
* Anne ve çocuk ölümlerindeki ciddi tablo da göz önünde bulundurularak, özellikle anne, çocuk, yaşlı ve kronik hastalığı olanların sağlık ve bakım hizmetlerine tam erişiminin sağlanması,
* Kayıt dışı çalışmanın yarattığı ağır sömürünün önlenmesi için çalışma izni uygulamasının kolaylaştırılması,
* Medyada ve siyasette daha da öne çıkan ve ırkçı saldırıları motive eden mültecilerle ilgili ayrımcı söylemlerden vazgeçilmesi, önleyici tedbir alınması,
* Nefret saldırılarının durdurulması, karşımıza çıkan cezasızlık uygulamasına son verilmesi,
* 1951 Cenevre sözleşmesine 1967 de konulan coğrafi çekincenin kaldırılması, ülke içinde ve dışında serbest dolaşım ve yerleşim hakkının sağlanması,
* AB- Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşması ve mültecilik hakkına tehdit oluşturan tüm ikili anlaşmaların geri çekilmesi, Frontex uygulamasının denetlenmesi ve yakın izlemeye alınması,
* Sınırlar açılarak insan kaçakçılığının önlenmesi,
* Mültecileri sınırdan geçmek için yasadışı- tehlikeli yollara sevk eden politika ve söylemlerden vazgeçilmesi,
* BMMYK’nın uluslararası koruma başvuruları konusunda Türkiye’de yeniden aktif faaliyet göstermesi,
* Göç İdaresinin uluslararası koruma ve ikamet başvurularının alınması başta olmak üzere mültecilerin taleplerini karşılayacak güven verici, keyfiyetten uzak, mültecilerin erişimini kolaylaştıran bir sistem kurması
* Suriyelilere uluslararası koruma başvurusunda bulunma yolunun açılması
* Sınırdışı ve Geri İtme gibi “Geri Gönderme Yasağı”na aykırı uygulamaların durdurulması,
* Geri Gönderme Merkezlerinde( GGM) insani tutulma koşullarının sağlanmasından öte, idari gözetim uygulaması ve mültecilerin bu merkezlerde tutulmasına son verilmesi, GGM’lerin kapatılması,
* Eğitim, sağlık, barınma ve çalışma gibi temel haklar bakımından vatandaşlarla eşit hakların sağlanması,
* Kadın ve çocuklara yönelik istismar ve şiddeti önleyici, kadın ve çocukları koruyucu etkin mekanizmaların hayata geçirilmesi,
* Dil ve maddi imkan sorunları da gözetilerek adalete erişim ve hukukun korumasından yararlanma konusunda eşitlik ve yeterli imkân sağlanması
* Mültecilere kendi dillerinde ücretsiz hizmet sunacak, kolay ulaşılabilir resmi danışma merkezlerinin kurulması,
* Mültecilere dair politikalar belirlenirken, mültecilerin ve alanda çalışan sivil örgütlerin görüş ve önerilerinin etkin değerlendirilmesi,
* Uzun süre Türkiye’de yaşayan ve geri dönmesi savaş ve sonraya etkilerinin neden olduğu koşullar çerçevesinde mümkün görünmeyen mültecilere vatandaşlık verilmesi, için acil adımlar atılsın.”