İHD İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu, “Midyat-Tur Abdin (İzbırak) Köyü’nde Rahibe Verde Gökmen’in can güvenliği ve bölgedeki Süryani köylerinin genel toplumsal durumu” başlıklı raporunu açıklayarak, bölgede yaşayan Süryanilerin kültürel miraslarının yok edildiğini söyledi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu, “Midyat-Tur Abdin (İzbırak) Köyü’nde Rahibe Verde Gökmen’in can güvenliği ve bölgedeki Süryani köylerinin genel toplumsal durumu” başlıklı raporu Beyoğlu’nda bulunan binalarında düzenledikleri basın toplantısıyla açıkladı. Basın toplantısına İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Hakların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili Tuma Çelik katıldı.
Rapor yetkililere de iletilecek
Raporu İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin açıkladı. Bu coğrafyanın en kadim halklarından Süryaniler açısından önemli olduğuna inandıkları raporu açıklamak için bir araya geldiklerini belirten Keskin, düzenledikleri raporu devletin yetkili mercilere gönderecekleri ifade etti. Raporun bir alt başlığının “Taşların anlatması lazım burada, çünkü insanlar yok” olduğuna dikkat çeken Keskin, bu alt başlığın bölgede yaşayan Süryani bir muhtarın ifadesi olduğunu ve genel durumu çarpıcı bir şekilde anlattığını dile getirdi.
Raporun hazırlanışı
Raporu hazırlanmasında Mor Dimet Kilisesi’nde tek başına yaşayan Rahibe Verde Gökmen’in durumundan haber aldıktan sonra 2017 Temmuz ayında başladıklarına dikkat çeken Keskin, “Komisyon olarak Rahibe’yi birkaç kez ziyaret ettik. Ayrıca Hamburg’da yaşayan Zaz Köyü Derneği Başkanı İsa Acan ile telefon görüşmeleri ve yazışmalar gerçekleştirmiştir. Komisyon, Zaz Köyü’ne 2-7 Temmuz 2017 tarihleri arasında, bölgedeki 9 Süryani köyünü ziyaret etmiş; köylü, papaz ve muhtarlarla görüşmüştür. 3-4 Eylül 2018 tarihinde de Rahibe’nin yanı sıra, köy muhtarı Feyzullah Aslan ve Anıtlı Karakolu Komutanı Kıdemli Başçavuş Kadir Altıntaş ile görüşülmüştük” dedi.
‘Rahine’nin Kiliseyi terk etmesi istenilmekte’
Yapılan görüşmeler sonucunda geniş bir rapor hazırladıklarını belirten Keskin, “Bin 500 yıllık Mor Dimet Kilisesi’nde yaşayan Rahibe Gökmen uzun yıllardır taciz ve tehdit edilmektedir. Rahibenin korku içinde yaşaması için çeşitli yöntemler denenmektedir. Kimliği belirsiz kişiler, kilisenin kapısına araçlarla gelip kapı önünde uzun saatler beklemekte, kimi zaman tekbirler getirerek kapıyı yumruklamakta, kimi zaman Rahibe’ye yönelik doğrudan hakaret etmekte, kimi zaman da ölümle tehdit ederek Rahibe’nin kiliseyi ve köyü terk etmesini istemekteler. Rahibe’nin yetkili makamlara yaptığı tüm şikayetler kimsenin bu olaylara tanık olarak ifade vermeye yanaşmamasından dolayı, “delil yetersizliği”nden sonuçsuz kalmaktadır” ifadelerini kullandı.
Süryani köylerinin genel durumu
Bölge de bulunan Zaz ve Ortaca (Heştrek) köylülerinin 1990’lı yıllarda korucuların baskın ve tacizleri nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kaldıklarını hatırlatan Keskin, Süryanilerin tarla ve bahçelerine dayatmalarla el konulduğunu söyledi. Keskin, “Bu durum Rahibe Verde Gökmen’e yapılanlarla doğrudan bağlantılıdır. Rahibe’nin kiliseyi bırakıp gitmesi bu kişilerin amaçlarına ulaşmalarını, yani köyün tamamına el koymalarını kolaylaştıracaktır. Tur Abdin’de Zaz’ın yanı sıra ziyaret edilen Dayro da Slibo (Çatalçam), Derkube (Karagöl), Hah (Anıtlı), Der-Hadad (Mor Aho Manastırı), Bsorino (Haberli), Sare (Sarıköy) ve Kafro (Elbeğendi/Cennet) köylerinin hepsinde hak ihlalleri öyküsü neredeyse bire bir aynıdır. Süryanilerin ev, tarla, arsa, mera, bağ, bahçe gibi taşınmaz malları üzerinde işgal vakaları yaşanmış ve yaşanmaktadır” diye belirtti.
‘Köylerine dönüşü engelleniyor’
“Tapu ve kadastro keşif işlemleri için gelen görevlilerin, silahlı aşiret mensuplarınca kimi zaman tehdit, kimi zaman ‘ikna’ edildiği, kadastro işlemlerinin işgalciler lehine sonuçlandırıldığı görülmektedir” diyen Keskin konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Bu süreçte açılan davalar sürüncemede kalmış. Gerek aynı dönemdeki tapu kadastro kayıtlarının modernizasyonu çalışmaları sırasında, gerekse açılan davalarda mahkemenin tayin ettiği keşif memurlarını korkutma, tehdit etme veya çıkar sağlama gibi çeşitli yöntemlerle tarla ve araziler işgalcilerin üzerine geçirilmiştir. 1990’lı yıllarda köylerinin devlet ve korucular tarafından boşaltılmasının ardından çeşitli Avrupa ülkelerine göç eden ve sonrasında ‘Köye Dönüş Yasası’ndan yararlanarak resmi makamların çağrısı ile 2000’li yılların başında geri dönen Süryaniler, Müslüman halk, özellikle güç sahibi Kürt aşiretler tarafından hoş karşılanmamış ve tehdit ve tacize uğramışlardır. Bölgede bu husumet halen devam etmektedir.”
‘Kültürel miras yok ediliyor’
Tüm bu yaşananların 1915’de burada yapılan, Süryanilerin Seyfo yani “Kılıç” adını verdikleri soykırımın sonuçlarından kaynaklandığını vurgulayan Keskin, “Bölgede paha biçilmez tarihsel ve kültürel değere sahip kiliseler, manastırlar ve bunların kalıntıları sürekli olarak definecilerin tahribine maruz kalmakta, Süryanilerin kültürel mirası yok edilmektedir” dedi.
Talepler
Keskin, raporun sonuç bölümündeki taleplerini ise şu şekilde sıraladı:
* Tüm bu koşullar altında yetkili makamlar, Valilik, Kaymakamlık, ilgili bakanlıklar, güvenlik yetkililer ve diğer merciler ele ele vererek Rahibe’nin terk etmemeye yeminli olduğu, yıllardır sahip çıktığı kilisede korkmadan, can güvenliğinden emin bir şekilde yaşamasını sağlamalıdır.
* İstanbul’da saldırılar sonrasında sinagogların önünde polis korumasının sağlanması gibi Zaz köyündeki Mor Dimet Kilisesi’ne de koruma sağlanmalı; kilisenin dört bir yanı izlenecek şekilde kamera sistemi kurulmalıdır.
* Tur Abdin Midyat Süryani köyleri tarihsel, dinsel, sosyolojik, ekonomik nedenlerden kaynaklanan ağır tehditler altındadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin davetiyle Avrupa ülkelerinde işlerini bırakıp, düzenlerini bozup ata toprağına, köylerine gelen ve ekonomik yük altına girip evlerini yeniden inşa eden, ancak sürekli olarak arazi kaybına uğrayan, tehdit altında yaşayan, fiziki saldırılara uğrayan Süryanilerin tüm bunlara karşı etkin bir şekilde korunması için her türlü önlem alınmalıdır.
* Bu amaçla, mülki amirler, ilgili bakanlıkların bölge/il/ilçe müdürlükleri, Tapu Kadastro yetkilileri, güvenlik yetkililerinin temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulmalıdır. Bu komisyon Süryani köyleriyle görüşmeler yapıp sorunları tespit etmelidir. Hak ihlallerinin faili durumundaki aşiretin ileri gelenleriyle de görüşmeler yaparak devletin hak ihlali mağdurlarının yanında olduğu kararlı bir şekilde anlatılmalıdır.
* Yapılan görüşmeler bir rapor haline getirilmeli ve üst makamlara sunulmalıdır. Komisyon çalışmaları sivil toplum kuruluşlarının denetimine açık olmalıdır. Güvenlik önlemleri bağlamında Süryani köylülerle komşu Müslüman Kürt aşiretler arasındaki arazi gaspı nedeniyle yaşanan sorunlarda korucuların görev almaması sağlanmalıdır. Korucuların mal, mülk, arazi gaspında çıkarları vardır, taraftırlar, dolayısıyla bu konularda asayişi sağlama görevi onlara verilmemelidir.
* Adalet Bakanlığı’na bağlı birimler, sürüncemede kalan davalara, bu davalarla ilgili tespitkeşif-bilirkişi işlemlerine ilişkin bir araştırma süreci başlatılmalı, keşif işlemleri sırasında müdahalelerin önüne geçecek tedbirler almalıdır.
* Zaz Köyü özelinde ise, köy zorla boşaltıldığı hâlde yasa kapsamında boşaltılan köylerden sayılmadığı için zararları karşılanmamıştır. Zaz Köyü’nün ve Zazlı Süryanilerin gerek boşaltma sürecinde, gerekse hâlen devam eden hak ihlallerinden kaynaklanan zararları tazmin edilmelidir.
* Nisan 1993’te köyün boşaltılmasının ardından Ortaca köylülerinin hukuksuz bir şekilde yerleştiği ve hâlen işgal altında olan evler boşaltılmalıdır. Köyün tarihsel ve kültürel dokusunun korunması için gerekli önlemler alınmalıdır.”
MA