İHD Diyarbakır Şubesi yaptığı açıklamada Kızıltepe’ye kayyum atanmasından sonra sayıları 15’e ulaşan kayyum atamalarını eleştirerek ‘Bu hukuk dışı uygulamalar, halkın seçime olan güvenini bitirmiştir’ dedi
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) belediyelerine yönelik kayyum atamaları ve hak ihlallerine ilişkin hazırladığı “Seçme ve Seçilme Hakkına Yönelik İhlaller Araştırma Raporu”nu, dernek binasında düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.
Açıklanan raporda, OHAL’in siyasal iktidarın keyfi uygulamalarının aracı haline geldiği belirtildi. Raporda, “OHAL yasal olarak kaldırılmış olsa da özellikle bölgede fiilen uygulanmaya devam etmektedir. OHAL koşullarını aşan yasaklamalar ve müdahaleler yaşanmaya devam etmektedir” denildi.
‘Aday oldu, seçildi mazbata verilmedi’
Yayınlanan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) 102 DBP’li belediyeden 93’üne kayyım atandığını, 65’i aşkın belediye eşbaşkanının ise tutuklandığını ve birçok belediye eşbaşkanının halen tutukluluk durumlarının devam ettiği hatırlatılan raporda, şunlar kaydedildi: “31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşen yerel seçim süreci ve sonrasında da OHAL dönemindeki uygulamalar devam etmiştir. Belediye eşbaşkanı, meclis üyesi ve muhtar seçilenler, KHK ile ihraç edildikleri gerekçesiyle mazbatalarını alamamışlardır. Çoğunluğu HDP adayı olan belediye eşbaşkanları ve belediye meclis üyelerinin, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından adaylıklarının kabul edilmesiyle seçilme yeterliliğine sahip oldukları kesinleşmişti. Buna rağmen seçimlerin sona ermesinden sonra seçilen belediye eş başkanları ve meclis üyelerinin KHK ile ihraç olmaları gerekçe gösterilerek, onların yerine başka adaylara mazbata verilmiş ve fiili olarak kayyım uygulamaları başlamıştır. 31 Mart’tan bugüne değin, seçildiği halde KHK’lı oldukları gerekçesiyle 6 belediyenin eş başkanlarına mazbataları verilmemiş ve kendisini takip eden adaylara belediye başkanı seçilmiştir. Yine KHK’lı oldukları gerekçesiyle 43’ü Belediye Meclis üyesi ve 4’ü İl Genel Meclis Üyesi olmak üzere seçilmiş 47 kişiye mazbataları verilmedi.”
‘Kadın kimliği hedef alındı’
Mazbatalarını alarak göreve başlayan 3’ü büyükşehir 1’i il ve 11’i ilçe olmak üzere 15 belediyenin belediye eş başkanlarının çeşitli suçlamalarla görevden alınıp yerlerine kayyım atandığı kaydedilen raporda, “Bu süreçte 18’i resmi seçilen toplam 26 belediye eşbaşkanı gözaltına alınmış ve 9’u resmi seçilen toplam 13 belediye eşbaşkanı ise tutuklanmıştır. Ayrıca, tüm bu bilançonun içerinde kategorize edildiğinde 4 kadın eşbaşkanıyla 9 kadın Belediye Meclis üyesi seçildiği halde mazbatası verilmemiş, seçildikten sonra ise 9 kadın belediye eş başkanı görevden alınarak tutuklanmış ve yerlerine kayyım atanmıştır. Bu durumun aynı zamanda, siyasette ve yerel yönetimlerde kadın kimliğinin açık bir şekilde hedef alındığını göstermektedir” diye belirtildi.
‘Siyasi saikler’
Belediye eş başkanlarına dönük başlatılan soruşturmaların ve düzenlenmiş işlemlerin hukuki olmadığı, esasen siyasi saiklerle yapıldığı belirtilen raporda, “Kayyım atama işlemiyle belediyelerin idari özerkliği, merkezi idare tarafından hukuka aykırı olarak kısıtlanarak yerine mülki idare amirinin kayyum olarak atanmasıyla tümüyle ortadan kaldırılıp belediye idaresi merkezi idareye bağlanmıştır” ifadeleri yer aldı.
‘Sorun diyalogla çözülür’
Raporda, Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin Kürt sorunu olduğu, iktidarın savaşa ve şiddete dayalı sorun çözme anlayışının ve yöntemlerinin ülkenin yaşadığı her türlü krizi derinleştirdiğine dikkat çekildi. Kürt sorunun barışçıl yöntemler ve diyalog yoluyla çözümünden geçtiğine işaret edilen raporda, şu ifadelere yer verildi: “Buna rağmen iktidar, otoriter ve şiddete dayalı politikalarında ısrar etmekte ve ülkedeki her türlü krizi derinleştirmektedir. Seçme ve seçilme hakkına yönelik bu ağır ihlaller demokratik hukuk devleti anlayışında ağır tahribatlar yaratmış, toplumdaki kutuplaşmayı arttırmıştır. Seçilmişlere yönelik bu hukuk dışı uygulamalar, halkın seçime olan güvenini bitirme noktasına getirmiştir. Seçimlerin anlamsız hale getirilmesi, demokrasi anlayışı için büyük bir tehlikedir. Hukuki denetimden yoksun böylesi kararların keyfi bir biçimde ve fütursuzca icra ediliyor olması, yani demokrasinin güvencesi ve temeli olan seçme ve seçilme özgürlüğünün yok sayılması telafisi mümkün olamayacak sonuçlara yol açmaktadır. Sonuç olarak; Türkiye’nin demokratikleşmesi ve insan hakları sorunlarını en aza indirebilmesinin yolu, seçme ve seçilme hakkının gerçek anlamda güvence altına alınması, devam eden çatışmalı sürecin sonlandırılması, Kürt sorunun barışçıl yöntemler ve diyalog yoluyla çözümünden geçtiğini bir kez daha hatırlatmak isteriz.”