Kurdistan’ı düşünen tüm aydın, yazar ve kanaat önderlerinin öncelikli yaklaşımı ulusal birlik çalışmalarının önünde engel teşkil eden yaklaşımları ve zihniyeti kim olursa olsun teşhir etmelidir. Bu aynı zaman da ihanet ve işbirlikçiliğe vurulacak en büyük darbe olacaktır.
Rubar Amedi
Kurdistan’da ihanet ve işbirlikçilik her dönem var olmuştur. Bazen karakterini gizleyip değiştirse de (çeşitli parti dernek ve sivil toplum adlarını alarak) özü itibari ile yine de aynı işlevi görmeye devam etmektedirler. İhanet ve işbirlikçilik tarih boyunca kendini hep bir çizgi olarak dayatmıştır ve adeta halkımızın sırtında yüz yıllardır süregelen bir kambur olmuştur. Bu kambur bazen yanımızda, bazen içimizde ve bazen de karşımızda işlevini sürdürmeye çalışmıştır.
Dünya toplumlar tarihinde özgürlük sorunu yaşayan tüm toplumların en büyük açmazı ve belası ihanet ve işbirlikçiliktir. Bir nevi doğal olmayan en büyük felaketlerden biridir ihanet. Doğal afetler için tedbirler alınarak zayiatlar minimum düzeye çekilmeye çalışılabilinir ama ihanet ve işbirlikçiliğin nereden, ne zaman, nasıl geleceği bilinmediği için bazen tedbirler de para etmeye biliyor ve en büyük felaketlere neden olabiliyor. İhanetin hiçbir ilkesi ve doğrultusu yoktur her kalıba girerler. Bazen milliyetçilik maskesi takarlar bazen devrimci olurlar. Onlar için önemli olan kendilerini yaşatacak bir zeminin olmasıdır zemini bulduktan sonra asla vicdan ve ahlak sahibi olmazlar
Karakteri gereği çıkar esaslarına dayalı olduğu için ilkesiz bir yaşam ve karaktersiz bir kişiliğe bürünmek zorundadırlar.
Kurdistan için ihaneti bol alan bir toplum denilirken bazı gerçekler göz ardı edilmektedir. Hiçbir toplum Kürtler kadar bölünüp parçalanıp yönetilmemiştir. Kasr-ı Şirin’den Lozan’ a kadar olan süreçte her sömürgeci güç Kürtleri baskı, zor ve eğitim ile kendine benzetmeye çalışarak adeta celladına aşık ettirmiştir. Dört ayrı sömürgeci güç dört ayrı kişilik yaratarak Kürdü paramparça etmiştir. Şehit Atakan Mahir’in dediği gibi “Bir kimlik ile ne kadar çok oynarsan o kimlik o kadar tanınmaz hale gelir” ve tanınmaz hale gelen bu kimlik ihanete açılan en büyük kapılardan bir olmaktadır.
Kurdistan’ın bir bütün olmasının önündeki en büyük engel yine ihanet olmaktadır. Değişen dünya koşulları beraberinde değişen toplum, değişen siyaset ve değişen bir halk yaratmak zorundadır. Zamanın ruhunu yakalayamayan her toplum zamanın gerisinde kalmaya mahkûm olmaktadır. Bugün Kürtler Önderliği ve Özgürlük Hareketi mücadelesi ile zamanın ruhunu yakalamaya çalıyor. Bir taraftan zamanın en acımasız düşmanı ile savaşırken diğer taraftan Kürt kimliği maskesi ve milliyetçilik adı altında en açık ihanet saldırılarına maruz kalarak ulusal mücadelesini sürdürmeye devam ediyor.
En zor koşullarda ve dönemlerde özgürlük hareketi 14 Temmuz, 17 Mayıs gibi tarihi direnişler yaratabilmiş, yaşamı uğruna ölecek kadar seven öncü kadroları ile Kürt halkına destansı bir direniş geleneği bırakmış. Kürdün asla bir daha irade olamayacağının, mücadele edemeyeceğinin söylendiği bir dönem de 15 Ağustos gibi tarihi bir atılım başlatmış. Ama ne hikmetse bugün hiçbir değer yaratmayan ve sömürgeciliğe bir tek lafı olmayan ve sözde KDP eksenli milliyetçi geçinen parti ve oluşumlar Özgürlük Hareketi’ni Kurdistani olmamakla suçlayıp kara propaganda yapmaya çalışıyorlar. Ve ne hikmetse Özgürlük Hareketi’nden daha çok Kurdistani olduklarını belirtmelerine rağmen asla devletin hedefi olmuyorlar. Her yerde her koşulda alenen konuşuyorlar, şehirlerde, parti il binasının önünden geçenler dahi cezaevlerine atılırken bunlara ise devlet tüm alanları açabilmektedir.
Kürt halkının geleceği ve kaderi ihanet ve işbirlikçilikle engellenmeye çalışılıyor en büyük sorun da budur. Yıllardır ulusal birlik çalışmaları yürütülmesine rağmen sonuç alınamıyor. Burada en kilit nokta KDP’dir. Kürt ulusal birliğinin sağlanması elzemdir, bu durum partiler üstü bir durumdur KDP’nin bu konuya olumlu yaklaşımı olması takdirde birçok şey değişebilir ve bunun yansıması tüm parçalara olacaktır. Fakat Kurdistan’ı sadece Güney’den ibaret görme anlayışı mevcut olanı koruma mantığı sömürgeciler ile iş birliğini kaçınılmaz hale getirmektedir. Kurdistan’ı bir bütün görmeme zihniyeti sadece iktidarını kaybetme anlayışından başka bir şey değildir adeta bir parça için diğer tüm parçalar Kürtlük adına kişisel çıkarlar için kurban ediliyor. Kuzey’de Kürt halkının yaşadığı zorbalığa, katliama, uğradığı tecavüzlere ilişkin şimdiye kadar KDP’nin bir açıklaması, T.C. rejimine yönelik bir değerlendirmesi, kınaması asla olmamıştır. Bu tavır ulusal birliğin önünde en büyük engeldir. Özgürlük Hareketi’ni kendi servet ve makamları önünde en büyük engel olarak gören bir mantığın uzantısı olan Ali Awni’nin açıklamaları en somut örnektir ve bir ihanet belgesidir. Açıkça Türkiye devletine Özgürlük Hareketi’nin öncülerinin imha edilmesi için yol, yöntem göstermekle yetinmeyip neden bu kadar uzadı diye sömürgecilere sitem etmektedir. Özgürlük Hareketi öncülerinin KDP’ye yönelik çok sert açıklamaları ve değerlendirmeleri olmasına rağmen asla düşmana KDP öncülerini hedef gösteren bir açıklamaları olmamıştır. Olmaması da gerekir.
Kurdistan’ı düşünen tüm aydın, yazar ve kanaat önderlerinin öncelikli yaklaşımı ulusal birlik çalışmalarının önünde engel teşkil eden yaklaşımları ve zihniyeti kim olursa olsun teşhir etmelidir. Bu aynı zaman da ihanet ve işbirlikçiliğe vurulacak en büyük darbe olacaktır.
Hiçbir değer üretmeyen ve yaratmayan alenen sömürgeci güçlerden nemalanan ve milliyetçi diye geçinip Kürt birliğinin önünde engel olan kesimlere Kürt halkı açık ve net bir tavır koymalıdır. Bu nasıl bir milliyetçilik ve kürtlüktür ki Özgürlük Hareketi’nin öncülerine ve yarattığı değerlere her gün hakaret edilmekte, bu uğurda fedakârca yaşayan ve şehit düsen kahramanlara dahi pervasızca saldırılmaktadır. Bu Kürtçülük ve milliyetçilik değildir. Hiçbir değer yaratmadan, hiçbir bedel ödemeden Kürtlük adına kendini yaşatma zemini bulmaya çalışan ihanet ve işbirlikçiliktir.
Kurdistan halkına ve kaderine yıllardır bela olan bu zihniyetin panzehri ulusal birliktir. Ulusal birliğin önünde engel olan parti ve anlayışlar açıkça bu zeminden besleniyorlar. Bu zemini kurutmak her Kürdün, her yurtseverin ve partilere mesafeli olan her aydının vicdani ve ahlaki görevi olmalıdır