Yaban keçilerinin katledilmesi için yapılan ihaleye tepki gösteren Polen Ekoloji Hayvan Özgürlüğü Grubu’ndan Mansur Karaca, rant odaklı politikaların bölgedeki ekosistemi yok edeceğinin söyledi
Tarım ve Orman Bakanlığı 14’üncü Bölge Müdürlüğü Van İl Şube Müdürlüğü, “av turizmi” kapsamında avlattırılacak yabancı avcı kotalarının satış işi ihalesi için resmi ilan yayınladı. Bu kapsamda, Mersin’de 53, Antalya’da 36, Artvin’de 21, Niğde’de 16, Sivas’ta 12, Muğla’da 11, Hatay, Erzincan Kayseri ve Semsûr’da 10’ar Erzirom’da 8, Mereş’te 7, Isparta’da 6, Çewlik ve Giresun’da 5, Karaman’da 4, Adana’da 3, Wan, Colemêrg ve Gümüşhane’de 2’şer, Konya ve Sêrt’e 1’er yaban keçisi katledilecek. İhaleye göre dışardan gelen avcılar 480 bin TL ödeyerek yaban keçilerini katledecek.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, yaban keçilerinin katledilmesine ilişkin Polen Ekoloji Hayvan Özgürlüğü Grubu üyesi Mansur Karaca, ekolojik tahribata karşı her yerde örgütlenmenin önemine vurgu yaptı.
İktidardan katliama davet
İktidarın doğal yaşamı ve canlıları yok etmek üzerine bir yaklaşım benimsediğini belirten Karaca, yaban keçilerinin katledilmesinin arkasında iktidarın maddi çıkarlarının olduğunu belirtti. “Av” turizminin ekosisteme uzun vadede çöküşe neden olacağını ifade eden Karaca, “Av turizmi adı altında yapılan ihale uzun vadede ekosistemin çöküşüne ve çok daha büyük maddi kayıplara yol açacaktır. İktidarın derdi sadece bugünü kurtarmaktır. Bölgeleri itibarsızlaştırmak ve ‘güç bende’ mesajı vermek için bu tip yolları seçiyorlar. Üstelik Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere de aykırı hareket ediyor. Ancak bunu bile umursamıyorlar” dedi.
Güvenlik bahanesi
Nesli tükenmekte olan yaban keçilerinin biyoçeşitliliği sağlayan canlıların olduğunu vurgulayan Karaca, küresel ısınma ve hastalıklara dikkat çekti. Karaca, “Ne kadar çok farklı tür varsa, sistem o kadar güçlü olur ve bu sayede küresel ısınma, hastalıklar gibi büyük sorunlarla daha iyi baş edebiliriz. Ancak bu keçi türlerinin katledilmesi, bölgedeki ekosistemin yok olmasına yol açabilir. Özellikle Kurdistan bölgesi itibarsızlaştırmaya politikası güdülüyor. Yıllardır bu durumu gözlemliyoruz. Güvenlik bahanesiyle ormanlar yakılıyor, doğal yangınlar söndürülmüyor. Bunlar devletin ekolojik aklının bir göstergesidir” diye konuştu.
Ekolojik ve kültürel tahribat
Yaban keçilerinin katledilmesinin sadece ekolojik bir yıkım olarak değerlendirmenin yanlış olabileceğini vurgulayan Karaca, aynı zamanda bölgede yaşayan halklar için manevi anlamlar ifade ettiğini belirtti. Karaca, “Bu durum sadece ekolojik bir zarar değil, aynı zamanda kültürel bir tahribattır. Pek çok kültürde doğal alanlar kutsal kabul edilir ve birçok hayvan manevi inançlar için büyük bir değere sahiptir. Dillerde bitkiler ve hayvanlar zengin bir kelime hazinesiyle yer bulur, hikayeler ve efsaneler bu varlıklar etrafında şekillenir. Devletin bu politikası aslında bu halklara topyekûn bir savaş açmış durumda. Bunu, devletin Kürdistan bölgesini uyuşturucu yoluyla yozlaştırma çabasıyla da benzetiyorum. Her cepheden bir saldırı var ve avcılık da bu saldırının bir parçası” diye konuştu.
‘İnsan merkezli düşünce’
Ana problemin “türcülük” olduğunu dile getiren Karaca, “Sorunun kökeninde türcü bir düşüncenin olduğunu savunuyorum. Bu türcü bakış açısı, şu an içinde bulunduğumuz faşist ortamın yaratılmasına katkı sağlıyor. Ekolojik yaşam, başka halklar için büyük bir anlam taşır ve manevi bir mirastır. Bu miras korunmalıdır. Ancak devlet bunları dinlemiyor ve ihalelerle bu değerleri para karşılığında yok etmeye çalışıyor. Bu halkın kültüründe önemli bir yere sahip olan hayvanlar, parasını verenin öldürebileceği bir varlık haline getiriliyor. Bu, insan merkezli ve türcü bir bakış açısının sonucudur. Bu bakış açısı, ekolojik bilinçten yoksun, diğer canlıları ve doğayı önemsemeyen bir toplum yaratıyor. Böyle bir toplumdan ekoloji mücadelesi vermesini beklemek zor olur” dedi.
‘Kürdistan ranta alanına döndürüldü’
İktidarın gelir elde etmek için sadece doğayı ve canlıları feda etmediğine dikkat çeken Karaca, Kurdistan’da madencilik faaliyetleri için verilen ruhsatlara dikkat çekti. Karaca, “Özellikle Kürdistan’a yönelik ağır bir rant projesi yürütülüyor. Madencilik ihaleleri bu durumu net bir şekilde gösteriyor. Cumhuriyet tarihinden bu yana verilmiş ruhsatların çok daha fazlası bu yıl içerisinde verilecek. Devlet, av ihalesi kararını verirken bu rant projelerini de göz önünde bulunduruyor. Bölgenin ekolojik açıdan zayıflatılması devletin işine gelir. Çünkü bu sayede bölgeyi daha kolay rant alanlarına açabilir” diye konuştu.
Her alanda ekolojik örgütlenme
Canlı ve doğa talanına karşı örgütlenme çağrısında bulunan Karaca, devamla şunları kaydetti: “Daha güçlü bir direniş için, her alanda daha fazla örgütlenmeli, devletin türcü ve rant odaklı politikalarına karşı durmalıyız. Ekolojik mücadeleye çağrı yapmak gerekirse; hem hukuki yolların hem de halkın örgütlenmesinin önemli olduğunu vurgulamak gerekiyor. Hukuki mücadele, ekolojik yıkıma karşı önemli bir savunma hattı oluşturuyor. Özellikle av ihalelerinin iptali, hukuki yollarla kazanılmış başarıların en somut örneklerinden biridir. Fakat bu mücadeleyi sadece hukuki yollara bırakmak yeterli değil. Her geçen gün doğa katliamlarına karşı daha güçlü bir direniş örgütlememiz gerekiyor.”
İSTANBUL