Cezaevlerinde 384 tutsağın tahliyesini engelleyen İGK, kendini mahkeme gibi görüyor. Kurul üyelerinin tutsaklara disiplin cezası veren, çıplak arama dayatan kişilerden oluştuğunu belirten Av. Yıldız, ‘Bağımsız kişilerden oluşmalıdır’ diyor
Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı “Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik”, 2021 yılının Ocak ayında yürürlüğe girdi. Yönetmeliğin yürürlüğe girmesi sonrası cezaevlerinde İdare ve Gözlem Kurulları (İGK) kuruldu.
Mevcut kurul, kurulduğu günden itibaren özellikle siyasi tutsakların tahliyelerini türlü gerekçelerle engellemekle gündeme geliyor.
Söz konusu kurul, hakkında verilen cezalar kesinleşen tutsakların “iyi halli” olup olmadığına dair rapor hazırlıyor. Bu rapor doğrultusunda tutsağın koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik haklarından yararlanıp yararlanmayacağına karar veriliyor.
Kurulların oluşturulmasının ardından birçok tutsağın tahliyesi, “elektrik ve suyu fazla kullanmak”, “kurula çıkmamak”, “pişman olmamak” ve “kütüphaneden kitap almamak”, “kapıyı dövmek” gibi gerekçelerle 3’er ya da 6’şar ay ertelendi.
384 tutsağın tahliyesi engellendi
İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre 2021 ve 2023 yılları arasında en az 384 tutsağın tahliyesi “iyi halli olmadığı” gerekçesiyle engellendi. Hukuk örgütleri, bu durumu tutsakların “ikinci kez cezalandırması” olarak değerlendiriyor.
Ceza içinde ceza veriyorlar
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyesi Destina Yıldız, kurulların verdiği kararları Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
Kurullar oluşturulduktan sonra özellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen tutsakların tahliyelerinin engellendiğine dikkati çeken Yıldız, “Kurullar şu an tamamen mahpusların tahliyesini engelleyen bir kurum haline gelmiş. Tekrardan kendilerini bir mahkeme yerine koyarak, mahpusların ceza içerisinde bir kez daha cezalandırılmasına sebebiyet veriyorlar” şeklinde konuştu.
‘Kurul sadece dosya üzerinden değerlendirme yapıyor’
Kurulların müebbet hapis cezasına çarptırılan siyasi tutsakların tahliye edilmeye başlandığı dönemde faaliyete geçtiğine dikkati çeken Yıldız, bu nedenle kurulların politik bir yönü olduğunu söyledi.
Yıldız, kararlarının hukuki bir gerekçesinin olmadığına işaret ederek, “Öncelikle yönetmelikte bir kurulun toplanıp mahpusun kurulun karşısına çıkması gerektiği söyleniyor. Ama hapishanelerde farklı mahpuslarla yaptığımız görüşmelerde bir kurul önüne çıkmaktan bahsedilmiyor. Genelde hapishanedeki bir psikolog ya da sosyoloğun geldiği ve dosya üzerinden bir görüşme yapıldığı söyleniyor. Ardından birtakım soruların sorulduğu, hatta bazen sadece dosyalar üzerinden değerlendirmelerin yapıldığı dile getiriliyor. Burada da genellikle bir pişmanlık dayatması yapılıyor. Onun dışında çok farklı ve keyfi sorular sorulabiliyor. Örneğin ‘Güneş sizin için ne ifade ediyor, Abdullah Öcalan’ı ne olarak görüyorsunuz’ gibi sorular soruluyor. O yüzden bu kurulların aldığı kararların hukuki bir yanı yok” diye belirtti.
‘Kurul bağımsız kişilerden oluşmalı’
Yıldız, kurulların bağımsız kişilerden oluşması gerektiğini ifade etti. Yıldız, şunları söyledi: “Kurulu oluşturan kişiler mahpuslara disiplin cezası veren, çıplak arama dayatan, onları darp eden, koğuşları basıp talan eden kişilerden oluşuyor. Kurul üyelerinin mahpusun temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına ve hak ihlallerine sebebiyet veren kişilerden oluşması, daha fazla hak ihlaline neden oluyor.”
İSTANBUL