Savaş tamtamlarının çaldığı İdlib’te herkesin elindeki kartta kendi çıkarları yazıyor. ABD, Fransa, Almanya, Rusya, Türkiye, İran çıkarlarını korurken, QSD ile rejim İdlib ve Efrîn’in temizlenmesini konuşuyor. Esad Rejimi’nin ısrarla dile getirdiği İdlib kentinin El Kaide uzantılı El Nusra Cephesi (Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ) adlı örgütün öncülüğündeki Suriye Ulusal Koalisyonu bileşenlerinden temizlenmesi operasyonunda sona geliniyor. Rejim, destekçileri Rusya ve İran ile Hama ve güneyden İdlib sınırına doğru ilerlerken, selefi gruplar güzergahtaki yollarda bulunan köprüleri havaya uçurarak savaşa hazırlanıyor.
Rusya, Suriye Rejimi üzerindeki tahakkümünü Lazkiye’nin kuzey doğusundaki İdlib kentini özgürleştirerek tamamlamak istiyor. Suriye iç savaşında devrilmesi planlanan, ancak Rusya ve İran desteği ile rejimini sağlama alan Esad ise ülkesindeki dış mihraklı grupları temizlemekte kararlı. Ancak, Halep, Guta, Şam’ın kırsalından Türkiye’nin arabuluculuğu ile İdlib’e toplatılan selefi gruplar ise ellerindeki son kaleyi bırakmak istemiyor. Rejim destekçisi İran ise düşmanı olarak gördüğü ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’nin Suriye’de etki alanının artmasını istemiyor.
Bu doğrultuda son günlerde rejim ve Rusya’dan operasyon hazırlıkları dillendirilirken, Türkiye, ABD, Almanya, Fransa ise operasyonun siviller için büyük kayıplar yaratacağını ve çözümün savaşsız gelişmesi gerektiğini ileri sürüyor. Rusya ve rejim, El Nusra öncülüğündeki selefi grupların yaklaşık 60 bin civarında savaşçısı olduğunu ve bunların bir şekilde İdlib’ten çıkarılması gerektiğini, bu konuda da kararlı olduklarını açıklıyor. Son günlerde rejim askeri hazırlık ve yığınaklar ile operasyon için son adımı beklerken, kararın Rusya’dan çıkacağı belirtiliyor.
Türkiye, her taraftan sözler vererek İdlib’e topladığı grupları Efrîn operasyonunda Kuvayı Milliye Gücü olarak tanımlayıp hamiliğine soyundu. Şimdi bu grupların İdlib’te yok olması, Türkiye’nin kayıplar vererek kontrole aldığı Cerablus, Ezaz, Bab ve Efrîn’in de elinden gitmesinin ilk adımı olduğunu görüyor. Bu sebeple, operasyonu başarabilirse engellemek, başaramaz ise geciktirmek için Rusya ile yoğun diplomasi yürütüyor. Çabalarına istediği karşılığı bulamayan Türkiye, El Nusra’yı yıllar sonra terör grubu sayarak hem Rusya’ya hem de kontrolünde tuttuğu gruplara mesaj verdi. Özellikle gruplara Nusra kimliğinden çıkıp daha ılımlı gruplara dönüşmeleri, ya da rejime silah bırakmaları dayatılıyor. Gruplar ise Halep, Guta ve Şam’ın kırsalında Türkiye tarafından kandırıldıklarını ve İdlib’te direneceklerini açıklıyor. Öte yandan Türkiye, İdlib’ten kaçacak milyonlarca sivilinde kendisine sıkıntı çıkaracağını görüyor.
ABD ve AB ülkelerinin ise bir taraftan Rusya’nın İdlib ile Suriye topraklarındaki egemenliğinin artmasını istemedikleri, diğer yandan da olası Türkiye’ye bir göçün Avrupa’ya taşacak mülteci sorununa dönüşeceğini gördükleri ve bu sebeple operasyonu engellemek istedikleri kaydediliyor.
Astana’nın çatışmasızlıkta garantör devletleri olarak bilinen Rusya, İran ve Türkiye’nin 7 Eylül’de Tahran’da İdlib gündemi ile bir araya gelecekleri duyuruldu. Bu masada Rusya’nın, Türkiye’den İdlib’teki grupların çıkarılmasını isteyeceği, İran’ın Türkiye’nin etki alanını daraltma hesabı yapacağı ifade edilirken, Türkiye’nin ise grupları korumaya yönelik çözüm önerileri sunacağı belirtiliyor. Tam bu noktada Türkiye’nin, Kuzey Suriye Federasyonu’na bağlı Şehba Kantonu kentlerinden Til Rıfat’ı gündeme getireceği ve grupları oraya taşımayı önereceği belirtiliyor. Ancak İran’ın kentin hemen dibindeki Hizbullah kontrolünde olan Nubul ve Zehra kasabalarını korumak için, Til Rifat konusunda sıkıntı çıkaracağı belirtiliyor.
Ülkenin güneyi ve Dêra Zor kırsalında DAİŞ’le savaşan Rejim’in, 60 bin radikal selefiye karşı savaşının ise zor olacağını herkes görüyor. Bu sebeple rejim ve Rusya’nın Demokratik Suriye Güçleri’nden (QSD) İdlib operasyonuna Ceyş El Suwar güçlerini katmasını istediği konuşuluyor. Ancak QSD’nin operasyonu Efrîn ile genişletme önerisinde bulunduğu ve bu tartışmaların devam ettiği belirtiliyor. QSD’nin operasyona dahlini sağlamak için ise rejim ve Rusya’nın Türkiye’nin Til Rifat talebini dillendirdiği ifade ediliyor.