Türkiye ve ona bağlı paramiliter grupların denetimindeki Efrin’de tecavüz merkezlerinin kurulduğu ortaya çıkmıştı. Şimdi de yine Türkiye’nin denetimindeki İdlib’te kadınların taciz ve şantajla yüz yüze bırakıldığı gündemde
Savaş, işgal ve talan politikalarının yoğun olarak yaşandığı Suriye’de kadınların yaşamları yerle bir ediliyor. Türkiye devleti ve ona bağlı paramiliter güçlerin denetimindeki İdlib’te kadınlar baskı, taciz, tecavüz, kamu ve özel alanlardan dışlanma, ekonomik yaşama katılamama gibi farklı hak ihlalleri ile karşı karşıya. Çalışma yaşamında yer almayı başarabilen kadınlar ise emek gaspının yanı sıra erkeklerin taciz ve baskısı altında.
Önce taciz sonra şantaj
Özel ve kamusal alanda çalışan kadınlar, işsizlik kaygısı ve toplumsal baskılar nedeniyle çoğu zaman yaşadıkları tacizi yüksek sesle dile getiremiyor.
İdlib’in kuzeyindeki Akrabat kasabasındaki kamplarda ikamet eden, güvenliği nedeniyle gerçek ismini veremediğimiz 28 yaşındaki Reem Arafat’ın anlattıkları, kadınlara reva görülen yaşamı özetler nitelikte. Reem Arafat, işyerinde sürekli şantaja maruz bırakıldığını, tacize uğradığını ve bunun bir kamu kurumu yöneticisi tarafından gerçekleştirildiğini aktarıyor. Uğradığı taciz ve şantajların boyutunun artması üzerine itiraz ettiğini belirten Reem Arafat’ın bu karşı koyuşu ise işsiz kalmasına yol açıyor.
İşini bırakmak zorunda kaldı
Sık sık uğradığı cinsel tacize karşı durduğunu ancak kamu kurum yöneticisinin vazgeçmediğini ifade eden Reem Arafat, en son ret yanıtını verdiği erkeğin bu kez kendisine şantajda bulunduğunu aktardı. Reem Arafat, “Şantaj yapabilmek için de eşimle iletişim kurdu ve bunu kullanarak farklı hikayeler anlatacağını söyledi” diyerek bu olayın ardından işini bırakmak zorunda kaldığını söyledi. Cinsel taciz ve şantaja karşı şikayette bulunduğunu ama yetkililerden bunun ‘şahsi’ olduğu gerekçesiyle işleme konulmayacağı yanıtı aldığını belirten Reem Arafat, geri çekilmek zorunda kaldığını, işsizliğe mahkum edildiğini dile getirdi.
Dava erkek lehine düşürüldü
Farklı bir hikaye ise 34 yaşındaki Salwa Al-Wakil’e ait. Salwa Al-Wakil, kendisini taciz eden erkeğe dava açmayı başardı. Fakat tacizci erkeğin hakkındaki suçlamaları reddetmesi üzerine yargılama yapılmadı, yani dava düşürüldü. İdlib’in Türkiye sınırındaki kamplarda eşleri olmayan kadınlarla ilgili istatistik bilgiler toplayan bir ofiste koordinatör olarak çalışan Salwa Al Wakeel, “Rastgele kamplardan birinde çalışırken, müstehcen sözlerle hitap eden bir kişi tarafından taciz edildim ve bu benim için çok büyük bir panik, allak bullak olmuştum. Uğradığım taciz yüzünden çalıştığım işyerini terk ettim. Bu korkuyla yaşamaktansa işsiz kalmayı seçtim” diyerek psikolojik krizler yaşadığını söyledi.
Erkeklerin beyanları esas alınıyor
İdlib’te insan hakları aktivisti olan Lama Qatea, kentte kadınlara yönelik baskıların had safhada olduğunu vurguladı. ‘Ahlak’ adı altında kadınların fiziksel ve psikolojik baskıya maruz kaldıklarını ve ahlak olgusu nedeniyle ise maruz kaldıkları baskı, taciz gibi sorunlarla mücadele edemediklerini aktaran Lama Qatea, tacizin suç sayılmadığını, tacizcilerin cezalandırılmadığını ve şikayetlerde erkeklerin ifadelerinin esas aldığını vurguladı. Lama Qatea, “Bu olgunun şiddetle artmasının nedeni yetkililerin bu tür vakaları yanlış ele alıyor olması. Daha doğrusu zihniyetleri ölçüsünde ele almaları” dedi. Toplumda çalışan kadınların başlı başına ‘tehlikeli’ olarak algılandığını söyleyen akitvist Lama Qatea, kadın haklarını koruyan yasaların kadınların mücadelesi ile elde edileceğini vurguladı.
Haber: Hadeel Al-Omar/İdlib-NuJINHA