İdlib’de ne oluyor?
Ne olacak? Savaş oluyor. Suriye yanlısı “müttefik” güçlerle, müttefiki olmayan Türkiye arasında.
Türkiye’nin müttefiki olmasa da, rejime karşı ayaklanan “Cihadist” unsurlar da işin içinde.
Yani Erdoğan rejimi, tıpkı Libya’daki “hükümet” gibi BM tarafından tanınan Suriye devletine karşı “silahlı ayaklanma” halinde olanlarla birlikte, meşru Suriye devletiyle savaşıyor.
Ama aynı rejim, Libya’da “meşru” hükümeti devirmek isteyenlere karşı askeri operasyonlar yapıyor.
Ne kadar karışık değil mi?
Aslında çok karışık da sayılmaz. Savaş sonuçta savaştır. “Meşru olanla” savaşılmasaydı, zaten savaşlar da olmazdı.
Yani “meşruiyet” faso fiso.
Bir örnek daha var: Kıbrıs.
Kıbrıs nedir?
Kıbrıs bir adadır. Bu adanın, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin kurulduğu topraklar da içinde tümü dünyadaki bütün devletler tarafından “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınıyor. Kuzey Kıbrıs’a ise “işgal bölgesi” deniyor.
Yani Türkiye Kıbrıs’ta meşru olan devleti tanımıyor.
Tıpkı Suriye’deki meşru rejimi fiilen tanımadığı gibi.
Ve Efrin’deki uygulamalara baktığımız zaman Erdoğan rejimi, tıpkı Kuzey Kıbrıs gibi Efrin’i, Hatay “modeline” benzer bir şekilde fiilen “ilhak” etmeye hazırlanıyor. Suriye toprağı Efrin’de Suriye bayrakları indirilmiş, Türk bayrakları çekilmiş, Suriye vatandaşı olan Kürtler sürülmüş, yerlerine “meşru” Suriye devletini silahla yıkmak isteyenler yerleştirilmiş.
Ve birden bire ne oluyor? Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde, tıpkı 1938 yılında Hatay’da kurulan “Hatay Türk Cumhuriyeti” benzeri kurulan “KKTC”nin, yine tıpkı 1939’da Hatay’ın “ilhak” edilmesi gibi, “ilhak” edilme hazırlıkları yapılıyor.
Hoppala!..
“KKTC Cumhurbaşkanı” Mustafa Akıncı, kendisine yöneltilen bir soruya cevap verirken, “ben Tayfur Sökmen olmayacağım” deyince kızılca kıyamet kopuyor. Tayfur Sökmen “Hatay Türk Cumhuriyeti” devletinde, tıpkı Akıncı gibi “Cumhurbaşkanıydı” ve Suriye toprağı Hatay’ı Türkiye’ye bağlayan “plebisiti” bizzat örgütlemişti. Akıncı “ben ilhaka karşıyım” diyor.
Der demez “vatan haini, şerefsiz” diye üstüne küfrün bini bir para, hakaret boca ediliyor.
Ediliyor ama, bu defa ortaya bir başka tuhaflık çıkıyor. Hatay’ı ilhak etmiş, Efrin’i ilhaka hazırlanan, Kuzey Kıbrıs’ı da bir Türk vilayeti yapmak isteyen Türkiye’nin başkanı Ukrayna’ya gidiyor ve Rusya’nın “Kırım’ı Ukrayna’dan koparıp ilhak etmesini” tanımadığını açıklıyor.
Ne dersiniz? Çorba gibi değil mi?
Siz bu çorbayı kaşıklamaya devam edin, ben size Kıbrıs işinin çok ciddi bir krizin eşiğinde olduğunu açıklayayım.
Ciddiyet şurada: Bakurlu Kürt halkı, partisinin programı gereği, Türklerle “ortak vatanda birlikte eşitlik temelinde yaşamaktan” tüm olup bitenlere rağmen hala söz ederken, Kuzey Kıbrıs’ta başka işler oluyor. Kürtler Türklerle “birlik” derken, Kuzey Kıbrıslı Türkler, ilhaka karşı çıkıyor. Yani Kıbrıslı Türkler Türkiyeli Türklerle “birlik” istemiyor, Kıbrıslı Rumlarla birlik istiyor.
Meşruluk nasıl faso fisoysa, şekilde görüldüğü gibi “kan bağı, millet bağı” da faso fiso.
Neden acaba?
Evet, acaba neden Kıbrıslı Türk, Türkiyeli Türk soydaşlarıyla “birlik” istemiyor?
Kendinizi onların yerine koyun ve düşünün. Eğer Kıbrıs Türkü olaydınız, artık AB üyeliği hayal olmuş, ekonomisi çökmüş, işsizlikten insanlar intihar etmeye başlamış, içeride ve Rojava’da Kürtlerle, İdlib’de Suriye’yle savaşa tutuşmuş, hapishaneleri Kürtlerle, Cemaat üyeleriyle, Erdoğan’a “hakeret” edenlerle dolmuş, faşist bir rejimin altında inim inleyen Türkiye’nin bir vilayeti olmak mı isterdiniz, yoksa Kıbrıs Cumhuriyeti’nde özerk Kuzey Kıbrıs’ın yurttaşı olarak Rumlarla birleşmekten yana mı olurdunuz?
Ve bir de Akdeniz’deki doğal gaz yataklarını düşünün. Türk devleti Kuzey Kıbrıs’ın da bu doğal gaz havzasında “hakkı” olduğunu söylemekte. Bu nedenle bölgeye savaş gemileri eşliğinde sondaj teknelerini göndermekte. Az sonra çökecek olan Libya hükümetiyle, yine az sonra çöpe atılacak anlaşmalar yapmakta. Bu anlaşmalar çöpe gitmesin diye Libya iç savaşına silah elde ortak olmakta. Umutsuz bir plan…
Ve ancaaaak… Akdeniz’de söz sahibi olabilmek için Kuzey Kıbrıs’ı TC toprağı yapmak rejim için en kestirme yol sayılıyor.
Ne düşünürsünüz? Olmayacak duaya amin diyerek bütün Akdeniz devletleriyle ve AB ile kavgalı olan Türkiye’nin bu “savaştan” zaferle çıkmasını ve doğal gaz zengini bir ülke haline gelmesini mi beklersiniz, yoksa Güneyli Rumlarla birleşip, hem AB vatandaşlığını elde etmeyi, hem de Kıbrıs’a ait denizden çıkacak doğal gazlarla “refaha” kavuşmayı mı tercih edersiniz?
Eh işte… Faso fiso.