İYİ Parti Milletvekili Aytun Çıray ile rüşvet iddiasını ve kit meselesini konuştuk: ‘Sayın Bakan’ın benden iddiaya dair bilgi istemesi gerekirdi ancak böyle bir şey olmadı. Savcılar kamu davası açabilirdi ancak böyle bir şey de olmadı
Gülcan Dereli/ İstanbul
İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, ABD’de bir ilaç şirketinin Türkiye ve Rusya’da ilaç satışını arttırmak için Sağlık Bakanlığı danışmanlarına rüşvet verdiği iddialarını gündeme getiren isim. ABD, ilaç şirketine ceza verirken, şirket suçunu kabul edip tazminat ödedi. Ancak konuya dair Sağlık Bakanlığı’nın sessizliği sürüyor. Hemen ardından “yerli ve milli kit” denilerek hükümet tarafından propaganda edilen kitlerin sadece yüzde 40 oranında başarılı olduğu gündeme geldi. Bu konulara dair hükümet cephesinden kamuoyuna tatmin edici bir açıklama gelmezken, bakanlıkta dikkat çekici istifalar ve görevden almalar peş peşe yaşandı. Hükümete bu konuda yöneltilen soru önergelerine yanıt alamadıklarını kaydeden İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray ile rüşvet iddialarını, Sağlık Bakanlığı’ndaki istifaları, görevden almaları ve yüzde 40 sonuç verdiği belirtilen test kitleri meselesini konuştuk. Çıray, hükümete dikkat çekici sorular yöneltti.
*ABD’li ilaç firmasının kendi ilacının satışını artırmak için Türkiye ve Rusya’da rüşvet verdiği iddiasını Meclis’e taşımıştınız. Bakanlıktan ses var mı?
Maalesef şu ana kadar herhangi bir yanıt gelmedi. Genellikle de verdiğimiz soru önergelerinin çoğuna cevap gelmiyor, gelen cevaplar da tatmin edici içerikte olmuyor. Hem bir milletvekili, hem tıp doktoru hem de geçmişte Sağlık Bakanlığı bürokrasisinde bulunmuş birisi böyle bir iddiada bulunuyorsa, normal işleyen mekanizmalarda oradan üst düzey bir bürokrat ya da doğrudan Sayın Bakan varsa eğer benden bilgi ve belgeleri de istemesi gerekirdi ancak böyle bir şey de olmadı. Bu tür iddialar basına yansıdığı zaman basın savcıları tarafından kamu davaları da açılabilir ancak böyle bir soruşturma da açılmadı. Basına yansıyan bu iddia maalesef Türkiye’de denetlenemez bir siyasi iktidar olduğunu kanıtlayan niteliktedir.
*Bakanlığın yerli test kitlerini Bioeksen isimli tek bir firmadan aldığı, bu kitlerin doğruluk oranının ise yüzde 40 olduğu iddiası ortaya atıldı. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları siz bilim insanlarını tatmin ediyor mu?
Covid-19 hastalığının tanısının konması için üç çeşit test vardır. Bunlar; PCR, Antijen ve Antikor testleridir. Yapılan çalışmalar bu testlerden en güvenilir olanın PCR testi olduğunu ortaya koymuştur ve ülkemizde de bu test uygulanmaktadır. Ancak Türkiye’de hem devlet hem özel laboratuvarlarda yalnızca Bioeksen isimli firmanın test kitinin kullanılması zorunlu kılınmıştır. Kullanılması zorunlu kılınan tek test olan Bioeksen pcr testi ile birlikte temin edilen bir de RNA izolasyon kiti vardır. Ancak bu izolasyon kitinin yeterli izolasyon yaptığına dair bilim insanlarının elinde yeterli kanıt bulunmamaktadır. O nedenle 11 Nisan’da bir kamuoyu açıklaması yaparak bu testin kusurları olduğuyla ilgili ciddi kanıtların bulunduğunu ve derhal test kitinin iyileştirilmesi gerektiğini, iyileştirilemiyorsa güvenilir olan test kitinin ithal edilmesi gerektiğini vurgulamıştım. Söz konusu insan sağlığı olduğundan tıp yeminimin gereği olarak bu durumun takipçisi oldum ve 3 Mayıs’ta tekrar bir açıklama yaparak bu çağrımı yineledim. Nitekim, ne Sağlık Bakanlığı’ndan ne de bilim kurulundan bir açıklama gelmediği gibi, test kitlerinin kusurlarının giderilmesiyle ilgili de bir gelişme olmadı. Sonunda gelinen noktada da test kitlerinin doğruluk oranının yüzde 40 olarak ortaya çıkması, hem istatistiki anlamda, hem tanı-tedavi anlamında pandemi sürecinin ne kadar şeffaf ve güvenilir yönetildiğini göstermiş oldu. Yanılmayı dilerdim.
*Sağlık Bakanlığı’ndaki istifalar ve görevden almalar ne anlama geliyor?
Bakanlık, test kitleri ile ilgili ortaya çıkan bu durumu yalanlıyor ancak kitlere onay veren Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Dairesi Başkan Vekili Prof Dr. Selçuk Kılıç’ı görevden alıyor. Test kitlerini bakanlığa satan USHAŞ’ın Yönetim Kurulu Başkanı Cevat Şengül de bir ay önce istifa ettirilmişti. Geçtiğimiz hafta da Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı (TİTCK) Hakkı Gürsöz’ü görevden aldılar. Şimdi de, bu test kitlerini Bioeksen firması ile birlikte geliştiren Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanı (TÜSEB) Adil Mardinoğlu da istifa etti. Madem test kitleri ile ilgili ortaya çıkan bu durum gerçek dışı, o halde bu istifalar ve görevden almaların asıl sebebi nedir? Sağlık Bakanı çıkıp toplumu rahatlatacak bir açıklama yapmadığı gibi şeffaflık ve güvenilirlik konusunda da herkesin aklında derin kuşkular bırakıyor. Eğer üzerini örtmek istedikleri bir durum söz konusu değilse ve korkmuyorlarsa çıkıp pandemi sürecinin en başından beri neden yalnızca bir markanın kitinin zorunlu tutulduğunu, kaç adet alındığını ve kaç para verildiğini halka açıklamalıdır.
*Pandemi sürecinin hükümet tarafından iyi yönetildiğini düşünüyor musunuz?
Hayır, aksine başarısız bir salgın yönetimi olduğunu düşünüyorum. Ülkemizdeki virüsün DNA’sına bakıldığında virüsün Suudi Arabistan kaynaklı olduğu ortaya çıktı. Yani Umre’den dönenlerin elini kolunu sallayarak evlerine gitmeleri virüsün ülkemize girmesine sebep oldu. Sonrasında okulların geç kapatılması, maçların oynatılmaya devam edilmesi, maske dağıtamama skandalı, yandaş basındaki bilgi kirliliği virüsün ülkemizde giderek yayılmasına sebep oldu. Ülke çapında tıbbi karantina çağrımızı dikkate almadıkları gibi üstüne bir de iki saat kala sokağa çıkma yasağı ilan ederek insanları marketlere doluşturdular ve bu da virüsün bulaş riskini fazlasıyla arttırdı. Sahra hastanelerini bir an evvel uygulamaya koymak yerine yeni hastane yapılması zaman ve para kaybı oldu. İstatistiklerde şeffaf olmamaları da hükümeti yanlış yönetime götürdü. Bioistatistiki olarak vefat etmesi gerekenden bir kişi fazla vefat etmişse başarısızsınız demektir. Çin’de yapılan araştırmaya göre; tedbirleri almakta üç hafta gecikildiğinde yayılım yüzde 95 fazla oluyor. Yani Türkiye çok daha az kayıpla bu salgını atlatabilirdi. İnsan sağlığını ilgilendiren böylesine ciddi ve siyaset üstü bir meselede eğer önerilerimize biraz kulak vermiş olsalardı Covid-19’dan bu kadar insanımızı kaybetmezdik.
HABER MERKEZİ