Cezaevlerindeki İdare ve Gözlem Kurulları, denetimli serbestlikle tahliyesi gelen mahpusları ‘sorguluyor’ ya da sadece kendi gözlemleriyle tahliyelerini üç ya da altı ay erteliyor. Bu yüzden yapılan toplantılar için ‘hakkı huzur’ adı altında para alıyor
Hüseyin Aykol
Halen bilmeyenler olabilir diye, konuya ilk başından başlayacağım: Bir kişi -haklı ya da haksız yere- bir süre için hapis cezası aldığında ceza süresinin tümünü cezaevinde geçirmiyor. Siyasi mahpuslar haklarında verilen cezanın dörtte üçünü cezaevinde geçirdikten sonra denetimli serbestlikle tahliye olabiliyorlar. (Adli mahpuslarda bu oran üçte iki) Yani bir kişi dört sene hapis cezası almışsa, üç yılın sonunda tahliye ediliyor. Son bir yıl dışarıda geçiriliyor. Aynı konuda yeniden suç işlenmesi söz konusu olursa, denetimli serbestlik süresi ikinci cezanın üstüne ekleniyor; dahası ikinci ceza süresinde herhangi bir şekilde indirim falan uygulanamıyor. Bir mahpusun denetimli serbestlik ile kalan cezasını dışarıda çekmesini engelleyen durum, bir yıl içinde üç ayrı hücre cezası almak gibi çok ağır disiplin cezaları almakla olabiliyor. Bu duruma da infaz yakılması deniliyor.
Hapis cezalarıyla ilgili bu infaz sistemi, on yıllardır uygulanıyordu. Aslında halen de geçerli bir yasa maddesi. Ancak bu sistemin üstüne bir ‘mum’ daha dikildi. 2021 yılı başından bu yana bu disiplin cezalarıyla infaz yakma sisteminin yanına bir de, içinde öğretmen, psikolog, baş gardiyan ve cezaevi müdür yardımcısı gibi hukukla hiçbir ilgisi olmayan bir Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu (İGK) diye bir kurum ‘icat’ edildi. İGK, denetimli serbestlik zamanı gelen mahpusun tahliyesini her defasında en az 3 aylığına erteleyebiliyor. İGK kararları, tıpkı disiplin kararları gibi yargı denetimine tabi. (yani infaz hakimliğine ve ağır ceza mahkemesine itiraz edebiliyorsunuz) Ama İGK kararlarına yapılan itirazlar neredeyse hiç kabul edilmiyor.
Cezaevlerindeki İdare ve Gözlem Kurulları, denetimli serbestlikle tahliyesi gelen mahpusları ‘sorguluyor’ ya da sadece kendi gözlemleriyle tahliyelerini üç ya da altı ay erteliyor. Bu yüzden yapılan toplantılar için ‘hakkı huzur’ adı altında para alıyor. Yani kurul bir mahpus hakkında ne kadar çok toplantı yapmak ‘zorunda’ kalırsa, bu işten o kadar çok para kazanıyor. Cezaevine gelerek ek gelir elde eden öğretmen, psikolog ve benzeri memurlara böylece yeni bir ek gelir kapısı daha açılmış oldu. Ancak İGK üyelerinin uyduruk gerekçelerle verdikleri ‘tahliye erteleme’ kararları -maalesef ama doğal olarak- kişisel kin biriktirmekte. Kişisel davranışa karşı biriken kişisel öfkenin bir zaman gelip, patlamaması imkânsız. İGK üyeleri, üç-beş bin lira ek gelir kazanma uğruna, kendi geleceğinde yaşayabileceği çok büyük bir düşmanlığın farkında mı acaba? Bunu kimse bir tehdit falan olarak algılamasın lütfen! Bunu yıllarca hapis yatmış ve dahası bunca yıldır mahpus hakları üzerine gazetecilik yapmış yaşlı bir gazeteci ağabeyinizin gözlemi olarak değerlendirin.
Örneğin Ekim 2021’den bu yana Ankara-Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tahliye zamanı gelen 11 kadın mahpusun hiçbiri şimdiye kadar tahliye edilmedi. Son hafta içinde ise üç mahpusun tahliyesi Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla ertelendi maalesef: 31 yıldır cezaevinde bulunan Ali Koç’un tahliyesi 1 yıl daha ertelendi. Ağır hasta mahpuslardan ve son altı aydır tekli hücrede tutulmakta olan Soydan Akay, 12 Şubat 2024 günü tahliye edilmesi gerekiyordu ama tahliyesi ertelendi. Yine 31 yıldır cezaevinde tutulmakta olan Sinan Sütpak, ‘hayat enerjisi düşük’ gerekçesiyle son günlerde tahliye edilmeyen mahpuslar arasında bulunuyor. İGK üyelerinin tahliyesini ertelediği mahpusların sayısı 400’ü geçmiş bulunuyor. Aman dikkat!..
Rıza Güven: Açlık grevindeyiz!
Kocaeli-Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Rıza Güven, 29 Ocak 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Umarım her açıdan iyisinizdir. Bizler de genel anlamda iyiyiz. Biliyorsunuz bir süredir zindanda bulunan tutsaklar olarak açlık grevindeyiz. (…) ABD, Rusya, İngiltere, Almanya ve İsrail gibi uluslararası güçlerin desteği olmasaydı, tecrit bu kadar yoğun devam etmez ve Sayın Abdullah Öcalan’a bu kadar saldırı yapılmazdı. Bölgede gittikçe istenmeyen devlet konumuna gelen Türkiye içe büzülmekte. Bu durum, siyasi ve ekonomik yansımada görülmekte. Böylesi bir ortamda AKP-MHP iktidarının elinde kalan tek şey milliyetçiliği diri tutmak ve sürekli Kürt karşıtlığı temelinde büyütmek. 2023 seçimlerinde yapılan tam da buydu.
Komplo, hile, karalama, yalan iftira kampanyalarıyla muhalefeti alt etmeyi başarıp Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini kazandılar. Bir tek Kürdistan’da kaybettiler. İki ay sonra yerel seçim var. Şimdiden yerel seçim havasına girilse de Kürtlerin AKP-MHP iktidarına geçit vermeyeceği açıktır. Çünkü bugün Kürtler 2023’ten daha güçlüdür. Her alanda mücadele var. Mücadele ancak güçlü bir toplumsal hafızayla mümkün olur. 27 Kasım 2023’ten bu yana yine siyasi tutsakların bulunduğu tüm cezaevlerinde süresiz dönüşümlü açlık grevleri yürütülmekte. Eski bir deyim var: Halk korkmazsa, korkutur… Bugün tam da böyle bir süreçteyiz. Kürt halkı ve demokratlar ve ‘ben insanım’ diyen hiç kimse tarihin bu aşamasında faşizmden korkmadılar ve halk ise ruhsal, düşünsel ve eylemsel olarak bir bütünlük sağladığında faşizmi korkutan yegane güç haline gelirler…” (Not: Bu iki sayfalık mektubun çoğu sansür edilmişti. Kalan bölümünden bu kadarını yazabildim!)
Güven Usta: Sorunlarımızın temeli
İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan mahpuslardan Güven Usta, 6 Şubat 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Hapishaneler ülkemizin aynası olmayı sürdürüyor. Yüksek Güvenlikli ve S Tipi Hapishaneler ile devrimci tutsaklara uygulanan baskı tecrit halkın direnen her kesimine dalga dalga uygulanıyor. Siyasi iktidar saldırılarını gizlemiyor. Üstelik kendisi açısından yaşanan sorunları ‘ustalıkla’ sınıfsal özünden koparıp din ve milliyet üzerinden bir saflaşma yaratmayı amaçlıyor. Halkımızı sahtekarlıkla bölmeye ve yönetmeye çalışıyor. Oysa yaşadığımız sorunların temelinde sınıf savaşı vardır.
Arkadaşlarımızın devam eden ölüm orucu ve açlık grevi eylemleri tam da iktidarın emekçilerin tamamına karşısında olduğunu, birlikte örgütlenerek mücadele etmeye çağrı yaparak bu düzene son verilebileceğini anlatıyor. Nurettin Kaya, Hüseyin Karaoğlan, Sezgin Zengin, Bakican İpek her koşul altında direnmenin bir yolu vardır, diyor. Bizim direnişimiz herkesin direnişidir, diyor. Sizin aracılığınızla onların sesini halka ulaştırıyoruz. Herkes gelinen aşamada yapması gerekenin daha fazlasını yapmak zorunda. Faşizme direniş topyekûn bir direniş olmalıdır ki, onu yenebilsin. Yasal sınırlar değil meşruluk. Başka türlü zafer kazanamayız.
Size bulunduğumuz hapishanede yaşadığımız temel hak gasplarını yazalım: Hücrede en fazla 20 kitap bulundurmamıza izin veriliyor. Adımıza posta ile gelen veya elden yatırılan kitaplar aylarca bize verilmiyor. Çoğu zaman da el koyma kararı veriliyor. Bize gönderilen Halk Okulu ve Tavır dergileri siyasi iktidarı emperyalizmi hedef alan yazılar yayınladığı için yasaklanıyor.
Haftada 10 saat olması gereken sohbet hakkı burada sadece 4 saat olarak uygulanıyor. Posta ile gelen her türlü fotokopi engelleniyor. Şimdiye kadar slogan atan her tutsağın 100 ayı aşan ziyaret yasağı cezası oldu. Bu zulümdür. Verilen disiplin cezaları nedeniyle tutsakların infazları da yakılmakta, tahliyeleri ileri tarihlere ertelenmektedir. Bekir Şimşek ve Cem Göçer, 30 yıllık tutsaklık süresini doldurmuş olmalarına rağmen disiplin cezaları bahane edilerek infazları yakıldı ve tahliye edilmiyorlar.”
Gelen her mektuba cevap verilir
Afyon E Tipi Cezaevi’nde kalmakta olan Hakan Gökcan’ın kimi kurumlara ve bana gönderdiği mektuplar son dönemde yerlerine ulaşmıyor olmalı. Nitekim bana gönderdiği faks mesajına cevap vermediğimi yazmış! Bu mümkün değil, bana gelen her mektuba -mutlaka- kısa ya da uzun cevap yazıyorum. Cevap yazmadığıma göre söz konusu (faks mesajı) mektup -cezaevi idaresi ya da postaneden kaynaklı bir sorun olarak- bana ulaşmamış olmalı.
MEKTUBU GELENLER:
Hakan Gökcan – Afyon E Tipi Kapalı Cezaevi
Rıdvan Güven – Kandıra 1 nolu F Tipi Cezaevi
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Sinan Adıgüzel – Kırşehir Yüksek Güvenlikli CİK