Eylül Yağlıkara ve Leyla Aydemir’in öldürülmesi toplumda büyük bir infiale neden oldu. Konuyla ilgili iktidarın alevlendirdiği idam cezasına ise kadınlar, insan hakları savunucuları ve hukukçular karşı çıkıyor
Nevin Cerav/İstanbul
Türkiye bayramın birinci günü kaybolan Leyla Aydemir ile 22 Haziran’da kaybolan Eylül Yağlıkara’yı konuşuyor. İki çocuk da kaybolmalarının ardından günlerce süren aramalar sonucunda farklı şekillerde öldürülmüş olarak bulundu. Eylül Yağlıkara, cinsel istismara maruz bırakıldıktan sonra öldürülerek toprağa gömülmüş, Leyla Aydemir ise, açlıktan ölüme terkedilmiş bir halde bulunmuştu. Her iki olayla ilgili olarak iktidar ve muhalefet partileri de dahil toplumun farklı kesimlerinden açıklamalar yapıldı. İlk önce, Bekir Bozdağ tarafından, kastrasyon (kimyasal hadım) yönteminin uygulanmaya başlayacağı söylendi. Bu açıklamaya eşlik eden bir diğer konu da çocuk istismarı ve cinayetlerine yönelik idam cezasının getirilmesiyle ilgili söylemlerdi. Peki, idam cezası çocuk istismarı ve cinayetlerini önler mi ya da azaltır mı? Konuyu iktidar, yasalar, çocuk hakları ve kadınların görüşleri üzerinden ele aldık.
‘Hangi günahtan öldürüldü?’
İlk olarak, Ankara’nın Polatlı ilçesinde kaybolduktan 7 gün sonra bulunan ve cinsel istismara maruz bırakıldıktan sonra öldürülerek tarlaya gömülen Eylül Yağlıkara olayının ayrıntıları çıktı ortaya. Olayın ardından evli ve üç çocuk babası Uğur Koçyiğit ve annesi tutuklanmıştı. Hükümet sözcüsü Bekir Bozdağ konuyla ilgili, “Önlemleri artıracağız, kimyasal hadım yöntemini devreye sokacağız” dedi. Ardından da, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Bütün zalimlerin yaptıklarından hesaba çekileceği mahşer gününde; ‘Diri diri gömülen kız çocuğunun hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman’ elbette caniler elim bir azaba çarptırılacaktır” ifadelerini kullandı.
Çalık: Evler güvenli
Eylül Yağlıkara’nın maruz bırakıldığı işkencenin ayrıntıları konuşulurken, kaybolduktan 18 gün sonra bulunan Leyla Aydemir’in cenazesine ulaşıldı. Erzurum Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsi, Leyla Aydemir’in günlerce yemek verilmediği için açlıktan hayatını kaybettiği yönündeydi. Leyla Aydemir’in arama çalışmaları sürerken konuyla ilgili AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Öznur Çalık basına bir açıklamada bulunmuştu ve seçimden önce cinsel istismarla ilgili çok önemli düzenlemeler yaptıklarını, bu düzenlemelerin çok ciddi yaptırımlar içerdiğini aktarmıştı. Yaptıkları yasal düzenlemelerin içeriğiyle ilgili ise bilgi vermeyen Çalık, resmi verilere göre Türkiye’de yüzde 40 olan aile içi ensest vakalarını görmezden gelerek konuşmasını şöyle sürdürmüştü: “Kaçırıldıysa kaçıranlar ya da Allah muhafaza başka bir şey yaşandıysa onlarla ilgili en ağır cezai müeyyide uygulanacaktır. Çocuklarımız bizim için en korunaklı olması gereken yerde evinde, köyünde olması gerekirken onlara saldıranları şiddetle kınıyoruz.”
İdama yavaş yavaş
Özellikle son yıllarda, toplumsal olarak infial yaratacak her olayda iktidar yetkilileri ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli idam cezasının getirilmesi gerektiğini vurguluyor. Daha önce de idam isteğini dile getiren Bahçeli, sosyal medya aracılığı ile yaptığı açıklamada, “Çocuklar sürekli istismar ediliyorsa, sürekli öldürülüyorlarsa sözün geçerliliğinin artık bittiğini, çocuğa güçlerini yettirenlerin, istismar edenlerin, yaşama hakkı var mıdır? Tecrit ise tecrit, idam ise idam, en ağır cezaysa en ağır ceza” diyerek bu isteğini yineledi. İdam cezasıyla ilgili her fırsatta, “Önüme gelsin hemen imzalarım” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, önceki gün idamla ilgili soru üzerine, “Yavaş yavaş. Hayvan hakları zaten gündemde de, idam cezası tabii biraz daha zor. Anayasa kararı gerekiyor” dedi.
‘Toplumsal mekanizmalar değişmeli’
Çocuk istismarı ve cinayetleriyle ilgili görüştüğümüz feminist gazeteci-yazar Ayşe Düzkan, şunları söyledi: “Çocuk istismarları ve cinayetleriyle ilgili açıklanan veriler son yıllarda sayının arttığını gösteriyor. Konuyla ilgili idamın açıkça bir araçsallaştırılması var. İdamın caydırıcı olduğuna dair hiçbir işaret yokken, kamuoyunun infialinden yararlanarak böyle antidemokratik bir adım atılacak. Sonra başka suçlar için de uygulanacak. Biraz araştırdım, idam cezasının herhangi bir suçun oranını düşürdüğü görülmemiş. Hiçbir suçlu yakalanacağını hesap ederek suç işlemez ama bu suçlarda bu özellikle belirleyici. Soyguncu soygun yapmakla ilgili büyük bir utanç duymaz, eşlerini öldüren erkekler gurur bile duyuyor. Bu insanlardan öldürerek kurtulmak mümkün değil, onları yaratan toplumsal mekanizmalar değişmeli. Bunların başında cinsel yakınlaşma için tarafların rızasına değil nikaha ihtiyaç duyan zihniyet geliyor. Nkah mümkünse çocuklarla da ilişki kurulabileceği fikri bu suçlara meşruiyet kazandırıyor.”
‘Şiddet isteyen toplum yaratılıyor’
İnsan Hakları Savunucusu ve Hukukçu Eren Keskin ise, cinsel istismara karşı idam cezası getirilmesiyle ilgili şunları söyledi: “Çocuk istismarına karşı idam tartışması içi boş ve toplumu da kutuplaştırıcı bir tartışma. Türkiye Avrupa Birliği’nde ek protokole imza atmış bir ülkedir. Topluma biz böyle bir protokole imza attık ve geri dönemeyiz diyemiyorlar. Tersi durumda AB’den atılırlar ve bunu göze alamazlar. Onların amacı şu; toplumu şiddetle yönetmek istiyorlar ve bunun için de şiddet talep eden bir topluma ihtiyaç duyuyorlar.”
‘Sözleşme uygulansın’
İnsan Hakları Derneği Çocuk Hakları Komisyonu geçtiğimiz ay bir rapor yayınlamış, çocuk istismarlarının yüzde 700 arttığını ve 18 yaş altı 440 bin çocuğun doğum yaptığını açıklamıştı. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, yılda ortalama 17 bin istismar davasının açıldığını ve bu davaların yüzde 45’inin mahkumiyetle sonuçlanmadığını vurgulayan Komisyon konuyla ilgili yasaları işaret ederek, “İnsan Hakları Sözleşmesi’nde, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde Çocuk Koruma Yasası’nda Ceza Yasası ve Medeni Kanun’da çocuklara yönelik suçları önleyici hükümler vardır. Bu sözleşme ve kanun hükümlerinin etkin olarak uygulanması gerektiği açıktır” demişti.
Kadınlar ne diyor?
Eylül Yağlıkara ve Leyla Aydemir cinayetlerine yönelik çeşitli ilçelerde eylemler gerçekleştiren kadın örgütleri, kimyasal hadım ve idamın getirilmesine karşı çıkarak iktidarın 16 yıllık yönetimini eleştiriyorlar. Konuyla ilgili olarak, “İdam ve hadım gibi sahte çözümler ile gündemi geçiştirmeye çalışanlara bir kez daha sesleniyoruz” diyen Mor Dayanışma’dan Gamze Öztürk, “Çocuğa yönelik şiddet ve istismarlara karşı bütüncül, kapsayıcı tedbirler alınmasını, çocuk koruma birimlerinin oluşturulmasını, kadın ve çocuk bakanlığı kurulmasını talep ediyoruz. Çocuk haklarının ve yararının odak alınmasını, çocuk evliliklerinde dini referanslara dayandırılarak meşrulaştırılmasının engellenmesine, kadın ve çocuk yerine aileyi korumaya çalışan, aile içi taciz, istismar, şiddet ve cinayetlere zemin hazırlayan tüm uygulamalara son verilmesini, çocuk hakları ve İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanmasını talep ediyoruz” dedi. İstanbul’da Sarıgazi ve Kocaeli’de sokağa çıkan kadınlar ise yaptıkları basın açıklamalarında taleplerini şu şekilde sıraladılar: “İstismar cezalarında iyi hal indirimleri uygulanmasın, Çocukları Koruma Kanunu pedagoglar ve meslek örgütlerinin önerileri doğrultusunda şekillendirilsin,” Ayrıca, idamın çocuğa yönelik cinsel istismar suçlarının azalmasına hiçbir etkisinin olmayacağını, idamla birlikte adalet sisteminin öç alma ve şiddet üzerine kurulacağının da altını çizdi.
Darbecilerin idam sevgisi
Türkiye, idamı kaldırdıktan sonra geri getirmeyi tartışan az sayıdaki ülkeden biri. Tartışmalar 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasında AKP tarafından başlamıştı. Bugün ise, çocuk istismarı ve cinayetleri üzerinden AKP ve MHP tarafından yeniden gündemde. Dünyada idamı kaldırdıktan sonra diktatörlük döneminde yeniden geri getiren üç ülke var, bu ülkeler Brezilya, Arjantin ve Gambiya. Aynı ülkeler sivil yönetime geri döndükten sonra idam cezasını kaldırmışlardı.