Bu köşenin başlama tarihi üzerinden neredeyse 15 yıl geçti. Her hafta bana ulaşan mektuplar, hem burada değerlendiriliyor hem de haber ajanslarımıza ve insan hakları kuruluşlarına orijinalleriyle birlikte ulaştırılıyor. Bazı haftalar 20-30’ları bulan mektup sayısı, bu hafta sadece bir mektuba kadar indi. Umarız böylesine bir iletişim kopukluğu bu haftaya özgü olarak kalır ve içerinin sesini sizlere iletmeye devam edebiliriz. İçerinin sesinin dışarıya ulaşması, özellikle böylesi bir dönemde bir başka öneme sahip biliyorsunuz. Adli mahpusların önemli bir bölümü koronavirüs salgınından korunmaları için serbest bırakılırken; siyasi mahpuslar -ki onlar kendilerini suçlu olarak görmüyorlar zaten- içeride bırakıldı, büyük dikkatle ve intikam hissiyle çıkarılan son infaz indirimi yasasıyla.
Kayseri-Bünyan’daki cezaevi kampüsünde bulunan Kadın Kapalı Cezaevi’nde ‘ikamet eden’ siyasi mahpuslar, koronavirüse karşı alınan tedbirler kapsamında herhangi bir yardım göremediklerini ve dahası günde iki kez verilen yemeğin bir tek öğüne düşürüldüğünü ve 10 kişinin bulunduğu odaya 4 kişiye yetecek miktarda yemek verildiğini belirtiyorlar. Kantinden kendi paralarıyla gıda ve temizlik malzemeleri almak istediklerinde ise, her zamankinden çok daha fazla fiyatın söz konusu olduğunu görüşçüleri aracılığıyla bize ilettiler.
Bu konuda, birkaç ay önce cezaevinden çıkmış biri olarak bazı teknik bilgiler vermek isterim: Güvenlik ve sabah erkenden hastane ya da duruşmaya gitmek zorunda kalan mahpusları kahvaltıdan mahrum bırakmamak için çoğu cezaevi idaresi, sabah kahvaltısında yenilecek gıdaları akşam yemeği dağıtılırken vermekte. O nedenle cezaevlerinin çoğunda öğle ve akşam olmak üzere iki kez yemek dağıtımı olur. Ancak yemek dağıtımının ikiden bire düşürülmesi ve verilebilen yemeklerin, zaten az iken daha da azaltılmasının nedeni olarak cezaevi kampüslerinde çalıştırılmakta olan adli mahpusların tahliye olmalarına bağlanıyor. Açık cezaevleri hemen hemen -6 aylığına geçici olarak- boşaltılmış olsa da, halen aralarında çalışmak isteyenlerin mutlaka bulunacağı binlerce açık cezaevine geçme hakkı bulunan adli mahpus kapalı cezaevlerinde yatmakta. Yani bu sorun kolayca çözülebilir. Ancak başta gıda malzemeleri olmak üzere dışarıda neredeyse her şeye zam geldiğini içeridekilere anlatmak gerek. Elbette dışarıda en az yüzde 15-20 civarında gerçekleşmiş bulunan zammın içeriye çok daha fazla yansıtıldığını da unutmayalım!
* * *
Bayburt M Tipi Cezaevi’nde bulunan Fecriye Benek bana ulaşan 13 Nisan 2020 tarihli mektubunda özetle şöyle diyor: “Bu kasvetli atmosferde yaşama sevincimizi umutlarımız uğruna sağlam tutma gayretindeyiz. Dünya kritik bir eşikte, yüreği acıyla kıvranıyor. Bu kara bela (Covid-19) ne yazık ki insanın marifeti. Kurulu makine misali doyumsuzların analitik zekasının sınır tanımazlığıdır. İçi çürük sistemin yeni bir kamufle peşinde olma olasılığı çok yüksek. Neyse ziyadesiyle takip edip, yorumluyorsunuzdur. Lütfen sağlığınıza dikkat edin. Meyva, sebze ve özellikle suyu bol tüketin. Ben kendimde bunların çok yararını gördüm. Onca yıl zindan ve benzeri zor koşullara rağmen, kolum ve migren dışında hastalığım yok. Geçmişte yaralanmıştım. Kolumda bu yüzden platin var. Henüz çıkarılmadığı için kolum sık sık ağrıyor.” Cizre’deki kültür faaliyetleriyle ve Şengal ile ilgili romanıyla tanıdığımız Fecriye Benek’in özgür kalacağı günleri ve yeniden girişeceği faaliyetleri, tüm okurlarımız özlemle bekliyor olmalı.
* * *
Cezaevlerinde bırakılan siyasi mahpusların açık ve kapalı görüşleri yasaklanmış bulunuyor. Dahası bu yasaktan hareketle içeride sohbet, spor ve benzeri tüm etkinlikleri de yasaklandı. Özellikle görüş yasağını telafi etsin ve görüşçüleri, içerideki akrabalarından daha sık haber alabilsin diye haftada ikiye çıkartılan 10 dakikalık telefon hakkı, tek seferde 20 dakika olarak kullandırılıyor. Dışarıda aileleriyle teması kesilmeyen ve market alışverişi başta olmak üzere birçok yere girip-çıkan gardiyanların cezaevlerindeki mesailerinde mahpuslara koronavirüsü taşımamaları neredeyse imkansız görünüyor. Çünkü içerideki dezenfekte işleri, mahpusların kendi paralarıyla almak istedikleri temizlik malzemelerinin verilmemesi, satılmamasının yanı sıra, gardiyanlar yaptıkları baskın aramalarla, mahpusların bulunduğu odalarda mahpusların özel eşyaları başta olmak üzere her şeye temas ediyorlar. Telefon etmek, revire gitmek ve benzeri hallerde odasından dışarıya çıkarılan mahpusun üst aramasında temas devam ediyor.
* * *
Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Abdulvahap Kavak, İHD’ye ulaşan mektubunda şöyle diyor: “Kaldığımız hapishanede salgınla ilgili hiçbir tedbir alınmadı. Talebimiz olmasına rağmen odalar dezenfekte edilmiyor. Salgınla bağlantılı her odaya bir şişe çamaşır suyu verildi. Daha önce olan sağlık imkanlarında da yararlanamıyoruz. Kendi durumumu örnek vereyim: Çok sayıda kronik rahatsızlığım var. Raporlarım sizde mevcut. Yine belirtmek gerekirse, kalp, tansiyon, kolestrol, astım, ülseratif kolit, reflü gastrit, boğazımda nodül var. Buna rağmen, kendimi korumam için en ufak bir tedbir, imkan yaratılmadı. Bu hastalığa yakalanmam durumunda büyük ihtimalle ölümle sonuçlanacak. Bu yüzden, kendimi daha iyi koruyabileceğim imkanların sağlanmasını istedim. Talebim reddedildi. Kısaca hepimiz tehlike altındayız.”
* * *
Görüşçüleriyle telefon konuşması hakkı olan okurlarımızın duydukları-öğrendikleri her haberi bizlere (mahpus dernekleri, insan hakları kuruluşları, haber ajansları ve gazetemize) bir an önce iletmeleri her zamankinden daha önem kazanmış bulunuyor. Lütfen… Lütfen… Lütfen…