On iki metre karelik hücresinden zulmetin zulmünü, insanlığın acılarını, haksızlıklara karşı isyanını ve direnç nidasının yanında kendi özgün poetikasını da yaratmanın arayışıyla hareket etmesini bilmiştir
A. Rahim Akalp, Aryen Yayınları’ndan çıkan “Kuşların Şarkısı” adındaki ilk şiir kitabıyla okuyucularına şiir ziyafeti vermesini bilirken, “barıştan, aşktan, özgürlükten ve güzellikten” umudun kesilmemesini bilinçlere nakşeder. Devrimci şair bu eserini türlü zorlukların ardından gecikmeli olarak çıkarmıştır. Zira yayımlatmak büyük bir handikap biz içeridekiler için…
A. Rahim Akalp’de tezahür ettiği gibi; dağın uktesi yakıcı ateş misali içinde tutuşmayı sürdürüyorsa hep özgür yaşam özlemiyle kavrulma yaşanır. Ahir ömrünün en güzel ve anlamlı demleri addettiğin oraların arayışı için kaleme sarılmak teselli verir insana. Böylelikle kutucuk hücresinden çıkan firari şiirlerle tırmanır şahikalara; çıktığı şahikalarda yıldızlardan hare örer kendisine, yıldızlar ışıtır yüreğini.
O sınırlı alanında yangın yıllarının narıyla kavrulmuş şair için şiir, yüreğinin şarjörünü dolduran fişek olmuştur. Dillenen şiirler boğum boğum boğazındaki sessiz bir çığlıktır. Çığlığın aksi ulaşır dağlara ve yankılanır derin vadilerde. Kuşatılmış karanlık mekanda betonu delen su olup akarken, kavuşma ilmiyle Munzur, Dicle ve Fırat’la karışır suları, kullandığı imgelerle.
Direngen Şair’in ilk eseri “Kuşların Şarkısı” iki bölümden mürekkeptir. İlk bölümü on, ikinci bölümü ise 15 olmak üzere 25 şiir yekûnudur. On iki metre karelik hücresinden zulmetin zulmünü, insanlığın acılarını, haksızlıklara karşı isyanını ve direnç nidasının yanında kendi özgün poetikasını da yaratmanın arayışıyla hareket etmesini bilmiştir.
Kendine has bir cevher
Şair Akalp, şiirsel ifade tarzını veya verili şiirsel söylemi kendisine has cevhere bulaştırarak biçemini oluşturmuştur. Yarattığı biçem içerisinde imge, metafor, metonimi ve metinlerarası gibi söz ve yazın sanatlarını kullanarak çattığı şiirlerine müzikal ritim ve renk katmasını bilmiştir.
Esere bütünsel baktığınızda, şiirsel izlek açısından bir arayışı olduğunu gözlemlemek kabil. İlk veriminin ardından daha yetkin ürünler vereceğinin ışığını yakmıştır. Hasılı üzerine ekleyerek daha yetkinlik kazanacaktır.
7/24 betona boğulmuş mekanda toprakla olan bağın bilinçli olarak kopartılmıştır. Fiziksel temas olmasa da şairin düşsel serüveninde toprak ve dağ önemli bir yer tutar. Değil mi ki söz ve sözcüklerin kökü toprakta değilse açığa çıkacak verim sinek vızıltısından öte anlam taşımaz. Betonu delecek sözcükler olmalı bu soğuk duvarlar içinde. Sonrası toprakla hemhal olmuş şiirlerin doğumudur. İşte Şair Akalp bunu başaranlardandır.
Bir başına, izolatif ortam dayatımıyla on yıllardır yaşar kılınmışsa da ayçiçeklerinin güneşe dönmesi misali, o da dar mekanında içine dönüp, oradaki güneşinin ışıltılarından şiirsel huzmeler derler. Salt bununla da yetinmez; sessiz çığlığa dönüştürdüğü şiirlerini rüzgârın ve kuşların kanatlarına yükleyerek taşırır engin maviliklere. Böylece yüreğindeki taşkın sel ulaşır nehirlere…
Şiirin okulu yoktur!
Boşuna, “şiirin okulu yoktur, okul dışıdır” demez Özdemir Asaf. Akalp da şiirin okul dışı olduğunu dizeleriyle teyit eder. Şiirlerinde gidenlere dökülmüş ağıt olduğu gibi kalanlar için de harlanacak bir isyan olduğunu imler. Direngen Şair Akalp göndermede bulunduğu anlam deryasında ölüm, kan, yürek, hüzün, isyan, gece, karanlık, ateş, dağ, kuş, yağmur, Diyarbekir ve acı imgeselliklerinden açık veya kapalı bir üslupla yararlanmıştır.
Söz konusu zindansa, orada göveren şairler çokça kullanır bu imgeleri. Ve fakat her şair bu sözcükleri kendince bir şeyler katarak özgün anlamlara ulaşmasını da bilmeli. Akalp da o kavramları ilk kez kullanılmışçasına anlamlar katmasını başaranlardandır. Sıkıştırılmış dar mekânlardan dışarıya taşan metinlerin kolay çıkmadığının ayırdında olunmalı. Bazen bu husus göz ardı edilebilmekte.
Bu yüzden yüreklerinin süveydasından dize dize çıkan şiirlerin okunması ve bunları başkalarına da ulaştırma önem arz eder. Böylesi edimler şairi yüreklendiren ve şiirsel arayışını sürdürmede motive edici etmendir. Elbette bunları söylerken olması gereken edebi kriterleri göz ardı etmiyorum. Zira edebi nitelik önemlidir.
A. Rahim Akalp kimdir?
1974’te Amed’in Bismil İlçesi’nde doğdu. 1994 yılında karanlığın hükmünü geçersiz kılmak için özgür yaşam alanlarına geçti. 1998 yılında Karadeniz’de yaralı olarak tutsak alındı. İdama çarptırıldı. Yapılan TCK düzenlemesiyle cezası ağırlaştırılmış müebbete çevrildi. Birçok zindan gezdi. Şu an Ankara 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishane’de tek kişilik hücrede direnişini ve edebi çalışmalarını sürdürmektedir.