‘Bu suça ortak olmayacağız’ dediği için önce akademiden, sonra İBB’den atılan Fatma Gül Eryıldız Şenvardar: İBB için sayıdan ibaret olduğumuz için benim sesimi kesmemi istediler. Barış imzacısı olmak dışında hiçbir adli davam yok, gözaltım bile yok. Esas olan direnmektir, işimize iade olana dek Saraçhane’de direnişimizi sürdüreceğiz
Ercan Kaplan/İstanbul
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) hukuksuz şekilde işten çıkarmalar gündemdeki yerini koruyor. “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı barış bildirisine imza attığı için Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamudan ihraç edilen akademisyen Fatma Gül Eryıldız Şenvardar, bu sefer de İBB tarafından önce ‘sicilini kirletme’ tehdidiyle istifa etmeye zorlandı, bunu kabul etmeyince Kod-42 ile işten çıkarıldı. İBB’nin haksız bir şekilde işten çıkardığı emekçiler İBB-Saraçhane binası önünde direnişlerini sürdürüyor. Emekçilerin taleplerinin karşılanmasına dair belediyeden herhangi bir açıklama gelmezken yalnızca usulen müzakere adı altında var olan taleplerin gerekli yasal mercilere iletileceği söylendi. İşten çıkarmaların İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talebiyle gerçekleşmesi de dikkat çekiyor.
Saraçhane’de direnişlerini sürdüren emekçiler ise İBB’nin işten çıkarılmaları kendi inisiyatifiyle yaptığına dikkati çekerek direniş kararlılığını vurguladı. “İşten çıkarıldığım gibi direnişe geçtim” diyen Fatma Gül Eryıldız Şenvardar’la işten çıkarılma sürecini ve devam eden direnişlerini konuştuk.
‘KHK’li olduğumu biliyorlardı’
“Bu suça ortak olmayacağız” metnini imzaladığı için üniversite araştırma görevlisiyken ihraç olduğunu belirten Şenvardar, hep kamuya hizmet etmek istediğini ama ihraç olduktan sonra çok iş değiştirip güvencesiz işlerde çalıştığını kaydetti. Şenvardar, “Özgeçmişim de uygun olduğu için İBB’de işe başladım. İşe başlarken hepsi de benim KHK’li bir Barış Akademisyeni olduğumu biliyorlardı. Zaten bunu hiçbir zaman saklamadım. Google’a adım yazıldığında KHK’li olduğum bilgisine ulaşılabiliyor. Hem özgeçmişim işe uygun olduğu için hem de benimle dayanışmak için beni İBB’de işe aldılar ama ne değişti? Bu olay ilk, Süleyman Soylu’nun ‘Belediyede 557 terörist var’ demesiyle başladı. Orada Ekrem İmamoğlu ben çalışanlarımın arkasındayım demesine rağmen bunu yapmadı” dedi.
İmamoğlu’na eleştiri
4 ay önce Barış Akademisyeni Veysi Altıntaş’ın, Yeni Şafak ve Akit’in hedef göstermesi üzerine bir günde işten çıkartıldığına ve yine Kod-42 ile tazminatsız, işsizlik maaşı alamayacak şekilde işten atıldığına işaret eden Şenvardar, “Daha sonra sıranın bana geleceğini biliyordum çünkü siz birini eksiltirseniz geriye kalanları da atarsınız. Onun davası vardı, onun ihracı vardı diyerek atarsınız. Yani bu bana şunu gösterdi: Ekrem İmamoğlu; kentten, emekten, demokrasiden yana mücadele edenlerin yanında durmayacak. Devletin sakıncalı bulduklarını işten atacak. Keza öyle de oldu” şeklinde konuştu.
İktidara boyun eğildi
İşten çıkarmalar konusunda iktidara boyun eğildiğini ve kayyum atama bahanesine sığınıldığını söyleyen Şenvardar, “Ben işe girdiğimde Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararıyla güvenlik soruşturması iptal edilmişti. Ben İBB’nin seçim vaatlerini tutmadığını görüyorum. Sadece bizim gibi çalışanları değil, Fetihtepe örneği de bunu çok iyi gösteriyor. Orada Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı uygulamalar vardır ama mecbur olmadığı halde suyunu kesen İBB yönetimidir. Fetihtepe’dekilere de bize de hep söylenen şu: Fetihtepe’de suları kesmezsem kayyum gelir. Sizi işten atmazsam kayyum gelir. Bu demoklesin kılıcı gibi sallanıyor. Açıkçası kayyum gelir korkusu, sosyal demokrat ilkelerden her uzaklaşıldığında öne çıkan bahane bu oldu” vurgusu yapıyor.
‘İstifa etmezsen sicilini kirletiriz’
Barış Akademisyeni olması sebebiyle belediyenin bundan çekindiğini ve toplumu hareketlendirecek bir özellik olduğu düşüncesiyle kendisiyle görüştüğünü ifade eden Şenvardar, “‘Avukatın ve eşin dışında bu olayı kimseye anlatma, sana dışarıda iş bulalım. İki katı maaşa iş bulalım ama sesini çıkarmayacaksın, eğer istifa etmezsen senin sicilini kirleterek işten atarız’ dediler. Kod-42 ile atmaktan başka çaremiz yok dediler. Ben, devlet zaten benim sicilimi kirletmiş, bir de siz mi kirletiyorsunuz, dediğimde hiçbir cevap vermediler. Ve açıkça şunu dediler: ‘Sen Barış Akademisyeni olduğun için kamudan ihraç olduğun için biz seni burada çalıştıramayız, biz seni burada çalıştırırsak belediyeye kayyum gelir, biz de bunu göze alamayız. Belediye başkanına soruşturma gelir’ dediler” şeklinde konuştu.
‘Onlar için sayıdan ibaretiz’
İmamoğlu’nun ateşten gömlek giydim diyerek seçildiğini ve şu an kendi bekası için İçişleri Bakanlığı’na emekçileri yem ettiğini kaydeden Şenvardar; belediyeye, bu yolla kendilerini gözden çıkardıklarında yarın bir gün belediye başkanına sıra geldiğinde yanlarında kimseyi bulamayacaklarının cevabını verdiğini söyledi. Şenvardar, “Kendilerinin ayrı bir siyasi ajandaları var. Biz onlar için sayıdan ibaret olduğumuz için benim sesimi kesmemi söylediler. Ben de dedim ki benim barış imzacısı olmak dışında hiçbir adli davam yok, bir gözaltım bile yok. Siz beni bile iştirakte çalıştırmaya imtina ediyorsanız, siz herkesi verirsiniz. Bu şekilde olmaz. O yüzden dedim ki İçişleri Bakanlığı’nı karşınıza almaktan bu kadar korkuyorsanız ben de bunları herkese anlatırım, onlar da anlatma dediler. Eylem yapmamı engellemek için her türlü baskıyı yaptılar, hem bir yandan iş bulmak gibi şeyler söylediler” sözlerini kullandı.
İmamoğlu açıklama yapsın
“İşten atılan herkesle bir toplantı yapılsın. STK, sendika, siyasi partilerle hep bir arada bir çözüm aransın. Neden tekil tekil ikna odası süreçleri yaşıyorum?” sorusu soran Şenvardar, “Belediye başkanının yanımda olduğunu duyayım, gelip bir açıklama yapsın desin ki ben bir Barış Akademisyeni’ni İçişleri Bakanı yüzünden işten attım, çok üzgünüm. Sizin yüzünüzden bu ülkenin aydınlık geleceğini işten atıyorum. Bir yıl sonrada iktidara gelince Millet İttifakı ile hepsini geri işe alacağım desin. Ben hiçbir demeçte bulunmayacağım dedim. Kabul etmediler, ‘Başkan asla böyle bir açıklama yapmaz’ dediler” şeklinde konuştu.
‘Süreç şeffaf ilerlemedi’
11 kişi ile birlikte direnişte olduklarını ifade eden Şenvardar, İBB’de işten çıkarılma süreçleri şeffaf ilerlemediği için resmi olarak kaç kişinin işine son verildiğini bilmediklerini söyledi. Şenvardar, “Bizi farklı zamanlarda tekil tekil ikna odalarında görüşerek ya da bir anda arayarak işten atıyorlar. Ve bizim birbirimizi bulmamızı istemiyorlar. Biz de tesadüfen birbirimizi bulmuş ve direnişe başlamış insanlarız. Benimle müzakere süreçlerinde 41 kişinin işten atıldığı söylendi. Sendikalardan gelen bilgilere göre 100 kişi işten atıldı. Tahminim en az 100 kişinin atıldığı yönünde” dedi.
‘Esas olan direnmektir’
Yaşadığı hukuksuzluğa karşı iş mahkemesine başvuracağını dile getiren Şenvardar, “Hukuk bu işin bir ayağıdır sadece, direniş olmadan hukuka güvenerek olmaz. Ben altı yıl önce işten atıldım ki barış metniyle bu ülkenin en üst mahkemesi Anayasa Mahkemesi ‘ifade özgürlüğü’ demesine ve 6 yıl geçmesine rağmen hâlâ işime dönememişim. Tabii ki dava edeceğim ama esas olan bizim direnmemiz” sözlerini kullandı.
Hukuksuzluğa karşı 3 talep
Saraçhane’de her gün saat 15.00 ile 18.00 arasında direnişte olduklarını vurgulayan Şenvardar, şunları söyledi: “Pek çok STK, parti, meslek odası da yanımızda direnişimize destek oluyorlar. Bizim 3 tane talebimiz var:
“*Bir işe iade olmak, koşulsuz şartsız tüm direnişçilerin aynı haklarda işe iade olması.
*Hiç kimsenin güvenlik soruşturulmasıyla işten atılmaması.
*Ekrem İmamoğlu’nun kamuoyu önünde bu yaşananlara bir açıklık getirmesi.”
İşten atılırım korkusu
İBB çalışanlarının bir kısmının kendilerini desteklediklerini sözlerine ekleyen Şenvardar, “Biraz tedirginler ama destekliyorlar. Ki aslında tedirgin olmamaları lazım değil mi? AKP yönetiminde bile bir eylemdeki işçiyi ziyaret ettiğinde işten atılmaz ama bizi ziyarete geldiklerinde ‘İşten atılırım’ korkusu yaşıyorlar. Ülkede korku iklimi, esaret iklimi değişmemiş. Çalışanların bir kısmı, cesur olanlar yanımıza geliyorlar ama bir kısmı da korkusundan gelemiyorlar” diye konuştu.
‘Şüphe duyuyorum’
İşlerine iade edilmeleri durumunda eylemlerini sonlandıracaklarını ifade eden Şenvardar, “İBB’nin bu sürece devam etmemesini söylüyoruz. Kılıçdaroğlu’nun açıklaması var, pankartlarda da yazıyor ‘Fikrini söyledi diye bu ülkede kimse özgürlüğünden olmayacak, kimse işinden olmayacak.’ Niye biz fikrimizi söyledik diye İBB tarafından işten atılıyoruz? Yarın öbür gün Millet İttifakı iktidara geldiğinde bir barış imzacısı olarak işime dönüp dönemeyeceğim konusunda şüphe duyuyorum” diye belirtti.
‘İBB suça ortak oldu’
Attıkları barış imzasına AYM’nin fikir özgürlüğü dediğini hatırlatan Şenvardar, “Bu yüzden metaforik olarak bunun ikinci bir ihraç olduğunu söylüyorum. Yani belediyenin KHK gibi bir yetkisi olsa ve ben memur olsam ihraç olurdum. Kod-42’nin ihraçtan hiçbir farkı yok. Yani ben üniversitemden fikrimi söyledim diye atıldım. Şu anda İBB de beni fikrimi söyledim diye atıyor. Tabii ki birinci müsebbibi devlet ama İBB de bu suça ortak oldu. Benim fişlenmeme ve arkadaşların işten atılmasına ortak oldu” vurgusu yaptı.
Anneden CHP’ye mektup
Annesi Durna Kol’un yaşanan hukuksuzluğa, hak gaspına karşı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na mektup yazdığını belirten Şenvardar, “Annem bu yaşananlardan rahatsız olduğu için -ki kendisi hiç öyle eylem yapan bir insan değildir- Kemal Kılıçdaroğlu’na hitaben bir mektup kaleme aldı. Bunu e-posta yoluyla CHP Genel Merkezi’ne gönderdi. ‘AKP bizim canımızı çok yaktı, siz de yakmayın. Bu yaptığınızı AKP’li bir belediyeden beklerdik ama sizden beklemezdik. Yıllardır CHP’ye oy verdik. Helallik mi istiyorsunuz? Kızım bir Barış Akademisyeni. Bizimle böyle mi helalleşeceksiniz?’ diye gayet samimi bir anne olarak mail attı. Daha sonra Kılıçdaroğlu değil, benim bu müzakere süreçlerini yürüten, istifaya zorlayan, üzerimde esaret kurmak isteyen İBB Başkan Vekili Ülkü Sakalar anneme bir mektup yazdı. İşte ‘Biz kızınızın önüne her türlü imkanı sunduk. Ama kızınız sanki her şeyi elinin tersiyle itti ve belediyeye karşı eylem yapmayı seçti ve belediyeyi yıpratmak istiyor’ gibi bir imaj verdi” diye belirtti.
Annesinin mektubuna cevap veren İBB Başkan Vekili Ülkü Sakalar’ın var olan hukuksuzluğu, haksızlığı teorize etme çabasında olduğunu vurgulayan Şenvardar, “Yani ‘Elimizden gelen bu. Hukuk bu, ne yapalım?’ Hayır hukuk bu değil. Biz Anayasa’yı çok iyi bilen eden hukukçularla da bu süreci görüştük. Çok iyi hukukçularla da bu süreci görüşüyoruz. Hepsi diyorlar ki ‘Siz iştirak personeliydiniz, özelde çalışamaz mısınız? Çalışabiliyorsunuz. Ve belediyenin iştirakinde de çalışmışsınız.’ Ki Ülkü Sakalar’ın bir Meclis konuşması şunu diyor: İştiraklerle ilgili ‘Özel şirkettir’ açıklaması var. Ama bize geldiğinde ‘Kamu şirketidir, çalışamazsınız’ deniliyor. Yani bu kanun değildir, İBB’nin siyasi tercihidir. Anneme yazdığı mektupta da bu durumu teorize etmiş durumdalar. Ben ve diğer arkadaşların hiçbirinin İBB’yi yıpratma gibi bir çabası yok. Biz işimizi istiyoruz, biz haklarımızı istiyoruz. Yani işimizi elimizden alıp daha kötü koşullarda çalışmadık diye sesimizi çıkardık diye İBB’yi yıpratmakla suçlanıyoruz. Bunu kabul etmiyoruz” dedi.
İktidarın sahasına girdi
Barış imzacısı Hakan Koçak da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “İBB’de terörle ilişkisi olan insanlar var” iddiasıyla belediyeden atılmaların başladığını belirtirken, İmamoğlu’nun tutumunu eleştirdi. Koçak, “Belediye Başkanı’nın bence çok yanlış bir sözü oldu. İş orada başladı aslında. Siz İçişleri Bakanı değil misiniz? Varsa öyle bir şey görev sizin. Yani biz suçluyu, suçsuzu bilemeyiz. Siz bilirsiniz diyerek aslında bir yandan da onun sahasında oynamayı kabul etti. Şöyle bir çıkış yapmadı: Ne demek biz insan çalıştırıyoruz, zaten belediye de dahil bugün gittiğimiz herhangi bir kurumsal iş yerinde işe başvururken bir dosyanız var. O dosyada ikametgahınızdan iyi hal kağıdınıza zaten bunlar teslim ediliyor” diyerek işten atmalara bahane üretildiğini kaydetti.