Destandan çıkarılacak dersler çoktur. Bir de yazarın o şiirsel üsluptaki edebi derinliklerine çarpılacaksınız. Daha fazlasını barındıran bu yapıtı mutlaka okuyun! Gayet başarılı ve üst düzeyde bir yazım serüvenine tanık olacaksınız. Palimsest tarihin yetkin bir romanıdır bu
Dr. Ayhan Kavak
Seyit Oktay’ın Ceylan Yayınları’ndan çıkan yeni romanı “Hurri Ari Destanı/ Mitanniler” beni çok etkiledi. Neden mi? Adını ‘Zayîna Roj’dan, güneşi doğurmaktan alan Zagros, kendi çocuklarının, Güneşli Dağ’ın çocuklarının doğumuna hazır hale gelecekti. Yeryüzü o güneş yüzlü, güneş gözlü, alnı güneşli, ruhu ışıklı dağlıların, dağlı çocukların gelişine, doğuşuna uygun olacaktı. Güneşi doğuran, güneş insanlarını da evlatlarını da doğuracaktı. Sıradağlar boyunca kuzeyden güneye, doğudan batıya yayılacaklardı.
“Dağda doğanlar, güneşle beslenip güneş ışıklarını içenler, anaları Zagros’un memelerinden beslenenler, göbek bağlarını kesseler de, ne zaman başları sıkışsa zorda kalsalar yine ışığın, güneşin ve varlıklarının kaynağına döneceklerdi…” İşte böyle bir Dağ Senfonisine imza atar Seyit Oktay! Binlerce yıldan damıtılmış ve kadınların “deng”e dönüştüğü kadim coğrafyamızın bir ağıtıdır bu Destan. Yazar, edebi zenginlikle, güçlü kurguyla adeta yüreklere nakşetmeyi başarmıştır. Seyit Oktay, yetkin biçim ve biçem ustasıdır. Geçmiş, bugün ve yarının bütünselleştiği bir dünya yaratırken zengin tekniklere başvurur. Seyit Oktay, her kitabıyla edebi dünyayı genişletir.
Günyüzü görmüş diğer yapıtlarından bu yana (Arami Tabletler, Dağ Kokusu, Aryen-Med Destanı, Kayıp Masal) çıtayı hep üst seviyeye çıkarır. “Hurri-Ari Destanı Mitanniler” üç kitapla tamamlanacak bir yekûnun ikincisidir. İlki Aryen-Med Destanı’ydı. Kronolojik olarak Mitanniler Aryen-Med’lerden öncesine tarihlendiğinden çizgisel bir ilerlemeyi tercih etmez. Yakınlarda çıkacak Mervaniler ile tamamlanacak bir üçlüktür. Tarihsel trajedilerin edebiyat disiplini içerisinde zengin motifler barındırdığından yıllanmış şarap kıvamındadır. Bir vaveylanın, bir ağıdın bin yıllardan bugüne ulaştırılmasına kapı aralayan bir verimdir bu.
“Yaşamlar, sesler ve kelimeler asla kaybolmaz/ Onları inşa edecek kahini beklerler” epigrafıyla giriş yapılan eserdeki ilk anlatıcılar Kahinlerdir. Kahinlerin Kehanet Kitabı’nı okuyan şair savaşçı ve kehanet ustası kahin kadınların son temsilcisi Dilberfê, sırasıyla Baş Kahin, Hurri-Aryen Kahini, Sümer Kahini, Guti Kahini, Elam Kahini, Mısır Kahini, Asur Kahini ve Mitanni Kahini’nin anlatılarına yer verilmiştir.
İkinci Anlatı izleği de, Mitannilerin Asurlularca yıkılışı sürecinde Puduhepa’nın yolladığı gizli bir birlikçe kurtarılan Lilurta, Sidurta ve çocukları Cemisara ve Adaar’ın Hattuşaş’taki saraya getirilişleriyle başlar.
Hurrili, peri soyundan, soyların en güzeli Şevperi’nin soyundandır Lilurta. Tababet ilminin, hekimliğin, büyücülüğün, bedenin maharetli alimidir, Lilurta ve Sidurta ile evlidir. Maryannuların Ari soyundan gelen Sidurta da her şeyden sevgi anlamı çıkartan; sözün, kelamın mahir ustasıdır. Hattuşaş gecelerinde Puduhepa’ya doğuşundan yıkılışına değin Mitannileri anlatırlar. Aryen-Med Destanını okuyanlar bu eserde de değinilen Şevperi ve Roba’yı bileceklerdir. Mitanniler’de de bahsedilir. Bu masal iki eserin ilmeklenmesini sağlar.
Baş Kahin, “Bütün seslerin sislerden, bütün hikayelerin hayatlardan, bütün canlıların bağrından, bütün zamanların karanlık ormanlarından doğduğu, güneşi insanlara veren ülkenin adıydı Zagros” ibaresiyle dile gelirken, o güneş yurdunda önemli bir yer tuttuğundan kadın eksenli manifestoya dönüşen bir destan yaratılmıştır. Kamusal alandan silinmiş kadınların nidası anlatıya şöyle yansır: “Ana tanrıçanın kadim zamanlarda söylediklerini çok çabuk unuttular: ‘Paylaşın ki bereketiniz artsın, verin ki sizin olanın kıymeti artsın, sevin ki kalbiniz neşesini bulsun, beraber yaşayın ki ayrılık sizden uzak olsun. Savaş, öldürmek felakettir. Yalan, içinden çıkılmaz hıyanettir, güneşin altında hepinize yer, yurt vardır.” Unutuldu bu söylenenler, dağların doruklarında dondu, düze indikçe, şehre doğru geldikçe hepsi uçup giden, kısa ömürlü kelebekler gibi hoş bir sada olarak kaldı semada.”
Yazar ikili anlatıyı atomların birleşimindeki molekül misali kopmaz bağlarla bütünleştirir. Edebiyattaki zengin söz ve sanat yöntemlerini geniş spektrumda kullandığından yapıtı okuyana rayihalı bir nefes aldırır.
En sonda dile gelen Mitanni Kahini’nin söyledikleri bugünlere bağlanır: “Bütün iktidarlar, devletler krallıklar, imparatorluklar, sultanlar, şahlar, padişahlar, şahinşahlar, firavunlar, nemrutlar ve daha niceleri gelip gidecek, birçoğu tarihten silinecek, isimleri unutulacak ama ‘Dağ Kavmi’ varlığını yine de sürdürecek.”
Evet, “Yeniden Hayatı” başlatanların destanı anca böyle çatılabilirdi. Destandan çıkarılacak dersler çoktur. Bir de yazarın o şiirsel üsluptaki edebi derinliklerine çarpılacaksınız. Daha fazlasını barındıran bu yapıtı mutlaka okuyun! Gayet başarılı ve üst düzeyde bir yazım serüvenine tanık olacaksınız. Palimsest tarihin yetkin bir romanıdır bu. Eline-emeğine sağlık diyor, üçlünün son kitabı olacak Mervaniler’in de bir an önce yayımlanmasını dilerim.