Her gün eylemler oluyor, insanlar tecridi kaldırın, barışın yolunu açın, diyor ama onlarca hukuk fakültesinden bir tane eli vicdanında hukukçu çıkıp “Hukuku işletin, tecride son verin” demiyor, diyemiyor
Mazlum Amed
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a aile görüşünü kısıtlayan yeni bir disiplin cezası verildiği açıklandı. Elbette bu ceza da diğerleri gibi tecride ‘hukuki’ kılıf geçirmek dışında bir anlam taşımıyor. Zira PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit, AKP-MHP’nin varlığını sürdürmek için dört elle sarıldıkları savaş politikalarıyla ilgilidir. Bu yönüyle, AKP-MHP iktidarının bu kirli politikalarına karşı Ada Hapishanesi’nde ‘muhteşem’ bir direnişin sergilendiğini söylemek gerekir.
CPT de kirli diplomasinin içinde
Koma Civakên Kurdistan Eş Başkanı Besê Hozat, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile aile ve avukat görüşlerinin gerçekleştirilmesinin ‘pazarlık’ konusu yaptığını açıklamıştı. Bu durum başta Avrupa İşkencenin İzlenmesi Komitesi (CPT) olmak üzere, Avrupa’nın hukuk ve insan hakları örgütleri tarafından da elbette çok iyi biliniyor. Ancak ne yazık ki temel prensipler, “al gülüm, ver gülüm” diplomasisinde ayaklar altına alınıyor. Kendine demokrat Avrupa, söz konusu Kürtler olunca tarihsel iki yüzlülüğünü sürdürüyor.
Barolar hukuku savunmuyor
Aynı durum Türkiye’deki hukukçular ve hukuk örgütleri için de geçerli… Özgürlük için Hukukçular Derneği üyesi avukatlar bir süredir bağlı oldukları barolara başvurular yapıyor, baroları hukuku savunmaya davet ediyor ama ses yok! İstanbul Barosu, İzmir Barosu ve diğer birçok baro sessiz… Her gün eylemler oluyor, insanlar tecridi kaldırın, barışın yolunu açın, diyor ama onlarca hukuk fakültesinden bir tane eli vicdanında hukukçu çıkıp “Hukuku işletin, tecride son verin” demiyor, diyemiyor. Söz konusu Kürtler olunca hiçbir vicdan, etik, ahlak devreye girmiyor ne yazık ki!
Hukukun şirazesi kaymış
Hukuktan en çok bahseden, hukukun üstünlüğünü en çok dillendiren CHP de Ada Hapishanesi’ndeki tecrit söz konusunda olduğunda “hukuku” unutuyor. Oysa hukukun değişkenlik göstermesi, herkes için büyük bir tehlikedir, çürümedir, demokratik değerlerin yerle bir edilmesidir. Güçlü demokrasilerde hukuk kurumlarının yasayla, Anayasa ile sıkı korunması bu nedenledir. Ama ne yazık ki Türkiye’de şiraze kaymış durumda. Öyle ki bunak bir siyasetçi çıkıp Meclis kürsüsünde Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır, bile diyebilmişti.
Bu siyaset iflas etmiş
Aklı selim insan yok mu bu ülkede? Derdi, karın ağrısı halk olan, adalet olan vicdan sahibi kimse yok mu? Niye kimse çıkıp “Çözüm süreci denilen süreçte, PKK Lideri Abdullah Öcalan etkisini ve rolünü kullanabiliyorken içeride ve dışarıda ‘her şey’ daha iyi durumdaydı, daha güzeldi” diyemiyor? Niye bu yolsuzluk ve rüşvet iktidarı, tek başına hükümet kuramadı diye bu süreç bozuldu, diyemiyor? Türkiye’nin aklı selimleri, demokratları, hukuka inancı olanları; AKP-MHP iktidarı, Suriye topraklarında, Irak topraklarında işgalci konumda iken ve bu kirli siyasetle iktidarını kan üzerinden sürdürmeye çalışıyorken neyi bekliyor?
İmralı tecridi Türkiye’yi felakete sürüklüyor
Kürt kanı dökmek pahasına yıllardır sürdürülen bu siyasal ve ekonomik rant düzeninin artık sürdürülebilir bir tarafı yok! Halkın canına okumuş bu siyaset tarzı iflas etmiş ama kendini zorla ayakta tutmaya çalışıyor. Halka bir faydası yok, memuru da işçisi de emeklisi de kan ağlıyor, hayat pahalılığı herkesin belini bükmüş ama bunların dilinde hala aynı nakarat: Kürt anasını görmesin!
CHP’nin basiretsizliği AKP’yi besliyor
CHP de halihazırdaki konumuyla bu müflislere koltuk değneği oluyor. CHP Lideri çıkmış televizyonda, görev süresinin dolmasına iki buçuk yıl kala erken seçim yapalım, diyor! Irak’ta Kürtlerin toprağına göz koyan, Suriye’de Kürtlerin kazanımlarına göz diken savaş politikalarıyla Türkiye’yi uçuruma sürükleyen bu siyasete bir buçuk yıl daha tanımak, en hafif deyimiyle siyasetsizlik, kendine güvensizliktir! Ne yazık ki müflis siyaset gücünü bu basiretsizlikten alıyor! CHP yerel seçimlerde seçmenin ona açtığı krediyi henüz doğru kullanmak şöyle dursun, tüketiyor!
CHP yakın tarihi iyi okumalı
Emekliyi düşünen, çiftçiyi düşünen, bilcümle geçim sıkıntısı yaşayanları düşünen CHP’nin yapacağı ilk şey bugünlerde “Savaşa Hayır” mitingleri düzenlemektir! AKP’nin ve çeteleşen ortağı MHP’nin rant şebekelerine payanda olma siyaseti CHP’ye, daha doğrusu Türkiye halklarına kaybettirir! CHP kurmayları açıp biraz yakın tarihe bakmalıdır: Kürt meselesinin çözümsüzlüğünün nelere mal olduğunu, kimleri tarihin çöplüğüne attığını görmelidir! Kürt düşmanı aklın 1925’ten 1999’a, Kürt meselesine ‘idam, katliam, hapis, sürgün’ denklemiyle bakmasının nelere mal olduğuna bakmalıdır! Böyle korkak, gündemsiz, AKP’nin gündemiyle siyaset yapma alışkanlığını terk eden, gündem yaratan, halkın gündemine giren CHP mi yoksa “Kürt anasını görmesin” siyasetine alttan alta destek veren bir CHP mi? Buna karar vermelidir.