PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride ilişkin yaptığı değerlendirmede Türkiye’nin kendi hukukuna dahi uymadığını ve tecridin cezevleri için en önemli sorun olduğunun altını çizdi
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 19 aydır aile, vasi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor.
Öcalan, en son 25 Mart 2021’de kardeşi Mehmet Öcalan ile kesintili telefon görüşmesi gerçekleştirebildi. Söz konusu günden bu yana Öcalan’dan haber alınamıyor. Bursa İnfaz Hakimliği, başvuruların engellenmesine “disiplin cezasını” gerekçe gösterirken, mutlak tecride karşı tepkiler de sürüyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Riha (Urfa) Şube Eşbaşkanı avukat Mustafa Vefa, tecride dair Mezopotamya Ajansı’ndan Müjdat Can’a konuştu. Vefa,
‘İnsanlık suçu’
Cezaevlerinde yaşanan en önemli sorunun tecrit olduğuna dikkati çeken Vefa, bu uygulamanan ‘insanlık suçu’ olduğunu belirterek, “Sosyal bir varlık olan insanın dış dünya ve cezaevinde olan insanlarla iletişimini kesmenin yolu tecrittir. İktidar, bu yöntemle insanların iradelerini kırma ve onları cezaevi içerisinde yeni bir cezaevine koymak niyetinde” diye konuştu.
İmralı’nın uzun süredir insan hakları savunucularının gündeminde olduğuna dikkati çeken Vefa, hem Öcalan hem de onunla beraber tutulan diğer tutuklular için çok ağır bir sistemin devrede olduğunu kaydetti.
‘Devlet kendi hukukunu çiğniyor’
Sorunların başında aile ve avukatlarının başvurularına herhangi bir şekilde yanıt verilmemesi olduğunun altını çizen Vefa, “Türkiye’nin infaz kanunu açıktır. Bu infaz kanunu bütün Türkiye’deki hapishanelerde tutuklu-hükümlü olan her kişiye farklılık gözetilmeden uygulanan bir kanun olması gerekmekte. İnfaz kanununda avukat görüşü açıktır. Hükümlü ile avukatının nasıl görüşeceği detaylıca anlatılmıştır. Aile görüşleri, telefon görüşleri, dış dünya ile iletişimin nasıl olması gerektiği ya da cezaevindeki iletişimlerin nasıl olması gerektiği kanunla önümüze konulmuştur. Devlet, kanununa rağmen kişilere göre farklılık ortaya koyuyorsa kendi hukukunu çiğnediği anlamına gelir” şeklinde konuştu.
‘CPT göstermelik ziyaretler değil yaptırım adımı atmalı’
“Kendi yasasını çiğneyen devlet, yargıyı da kendi amaçları doğrultusunda kullanabiliyor” diyen Vefa değerlendirmelerine şöyle devam etti:
“İnfaz Hakimliği’nde görevli bir hakim, önüne böyle bir başvuru geldiği zaman, bir mahpusun uzun yıllar ailesi ve avukatları ile bağlantı kuramadığını gördüğü zaman, yasalara aykırı olduğuna hükmetmesi gerekir. Yargı, buna ilişkin tedbir alması gerekirken, maalesef iktidarın politik amaçları uğruna karar veren bir kurum haline getiriliyor.
İmralı hapishanesinde uzun yıllardır hukuki haklar, politik tutumlar sebebiyle engelleniyor. Hukuk devleti iddiasındaysak Abdullah Öcalan ve başka mahpuslar için de ‘umut hakkı’ da, dış dünyayla bağlantı da sağlanmalıdır. Çünkü ortaya konulan bir yasa var. Bu yasaya hepimizin uyması gerekiyor.
Uluslararası kuruluşların bir an evvel gelip İmralı Hapishanesi’nde inceleme yapması gerekiyor. Ulusal mevzuata ve Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere uygun bir infaz rejiminin sürdürülüp sürdürülmediğinin denetiminin mutlaka yapılması gerekiyor. Başta Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) olmak üzere artık göstermelik ziyaretler ve buna ilişkin raporlar değil, yaptırıma yönelik adımların atılması gerekiyor.”
HABER MERKEZİ