Hububat ithalatında kaldırılan gümrük vergisi, zaten yok olmakta olan çiftçi ve köylü üreticilerini üretim yapamaz hale getirebilir
Resmi Gazete’nin 15 Ağustos 2018 tarihli sayısında yayımlanan kararnameye göre 750 bin ton buğday, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır ve 100 bin ton pirinç için Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) gümrüksüz ithalat yetkisi verildi. Yayımlanan tarife kontenjanı çerçevesinde TMO tarafından yapılacak toplam 2 milyon 250 bin tonluk hububat ithalatında gümrük vergisi alınmayacak. Bu kararın hangi ihtiyaçtan ortaya çıktığı ise bilinmiyor. 31 Temmuz’da yayımlanan TÜİK Haziran ayı dış ticaret verilerine göre buğdayda dışa bağımlılığın artarak devam ettiği görülmüştü. Geçen yılın ilk 6 aylık döneminde 2,1 milyon ton olan buğday ithalatı yüzde 38’lik artışla bu yılın ilk altı ayında 2,9 milyon tona çıktı. Mısır ithalatında ise geçen yılın 6 aylık döneminde 912 bin ton olan ithalat yüzde 96’lık artışla bu yıl 1 milyon 791 bin tona ulaştı. Bu artış hızı ve gümrük duvarlarının kaldırılması Türkiye’deki üreticileri üretim yapamaz hale getirebilir.
İthalat politikası
İthalat politikalarının birçok ayağı var. İthalatı elinde tutan sermaye bu yolla gelişir. İçeride devlet eliyle büyütülmeye çalışılan sermaye kesimlerine yurtdışında alan açmak için o ülkelerle tarım ithalatı gümrüksüz olarak uygulanır. Bu adımlar atılırken, içeride tarımın endüstriyelleşmesini sağlayacak politikalar uygulanır. Çiftçilerin yani köylülerin kapitalist tarım işletmelerinin yararına mülksüzleştirilmesi sağlanır. Mevcut hükümet politikaları kapitalist sermayenin yayılmasını sağlarken, toplumsal zenginliğin ekonomik büyümeyle olacağı noktasında toplumu ikna etmeye çalışır. Bu amaçla tarımsal arazilerin toplulaştırılmasının gerekliliği üzerine propagandalar çok yönlü olarak işletilirken, köylülerin sahibi olduğu araziler toplulaştırılarak şirketlere 25 yıllığına kiralanmakta. Bu işlemin köylülerin yararına olduğunu iddia ederken, bu sürede köyden kente göç sağlanır. Köyde yaşamaya inat edenler ise şirketin işçisi konumuna gelir. Bu adımların ilki Yozgat’ta hayata geçirilmiş ve 250 köy de daha hızlıca gerçekleştirileceği bakanlar tarafından belirtilmiştir. Özellikle temel gıda ürünlerinin ithalata bağlanması çok büyük bir köylü kitlesinin topraklarını terke zorlayacaktır. Tarımsal kapitalist endüstri diğer kapitalist endüstriler gibi kapitalizmin çıkarları sonucu ortaya çıktı. Kısa sürede finansal verimlilik ve artışı sağlamak hedefiyle hareket ederlerken sağlığa ve doğaya zararlı üretimi (GDO vb.) kâr için gerçekleştirir. Bu süreçte tekelleşme için mutlaka küçük üretici çiftçilerin tasfiye edilmesi gerekir.
Yaptığımızı yap diyorlar!
Tarım üretimlerinin, tekelleşme sürecinde birçok evre geçirerek geldiği durumun en can alıcı adımı Avrupa Birliği öncesi kurulan Avrupa Ekonomi Topluluğu döneminde atılmıştır. AB katılım sürecindeki politikalar ile kredi vb. anlaşmalarda Avrupa, her zaman benim yaptığımı yap önermesinde bulunur. AET sürecinde Avrupa’da uygulanan Mansholt Planı ile tarım topraklarının toplulaştırılması adımları atılmış ve bugün Avrupa’da tüm tarımsal destekler tarım şirketlerine verilirken küçük üreticiler neredeyse tamamen ortadan kaldırılmıştır. Tarımın modernizasyonu üzerinden kurgulanan planın temeli, bu modernizasyonla birlikte tarımın tekellerin eline verilmesi sağlanmıştır.
Bir yıkım politikası
Kapitalizmin tarımsal üretim üzerinden elde edeceği sermaye birikim süreçlerinde temel ihtiyaçlarından biri geniş bütünleşik tarım topraklarıdır. Bu bütünleştirmeyi ya da toplulaştırmayı yıkım politikaları ile sağlar. Mansholt Planı’nı bugün AKP hükümeti rehber olarak ele almış ve bu yönde birçok yasa ve yönetmelik çıkarmıştır. 15 Mayıs 2014 tarihinde “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 31.12.2014’te kanunun yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunların temel amacının tarım topraklarının miras yolu ile bölünmesinin önüne geçmek olduğu iddia ediliyor. Kanunu hazırlayan hükümetin o dönem Tarım Bakanı olan Mehdi Eker, “Ya şirket köyler oluşacak ve toprak sahipleri şirketlere ortak olacak ya da toprak sahipleri toprağı bir bilene devredecek” diyordu. Bugün uygulanan tarım politikalarıyla temel tarım ürünlerinin dahi ithalata bağlanmasının temel nedeninin köylüyü mülksüzleştirmek ve arazilerine şirketlerin yerleşmesini sağlamak olduğu konunun uzmanlarınca vurgulanıyor.
EKOLOJİ SERVİSİ