Hız yaşamımızda belirleyicilerin arasında hatırı sayılır bir kavramdır. Bizler araştırmacılar, araştırdığımız bir durumu, izlediğimiz süreci anlamak için sürecin kinetiğini ölçmeye çalışırız. Bir zaman diliminde izlediğimiz etkinin değişimini belirleyebilirsek süreci, sonuçlarını daha iyi kavrarız. Bu izleme değerini hız diye de ifade etmek mümkün; zamana, sürece ve bu iki belirleyici içinde izlediğinize bağlı bir kavram.
-Hız felakettir- gibi günlük dilimize de düşmüş bir olguya dönüşür. Bir başka yazımda alternatifiniz nedir diye soranlara karşı sermaye birikimi sürecini bu kavramla, ekolojik yıkım üzerinden yansıması ile aktarmaya çalışırım, üstelik dilimize pelesenk olan yenilenebilir enerji algısını besleyen liberalizmin kılcallarında dolaşarak yapmak isterim bu örneklemeyi.
Bugün önce bir düzeltme ile başlayacağım yazıma. Cizre’de gözaltına alınarak tutuklanmış Rıdvan arkadaşın mektubunu aktarırken neden olduğum yanlış anlaşılmayı düzeltmek isterim. 2012 yılının 1 Mayıs’ından beri tutsak Rıdvan arkadaş, ilk mektubunu hızla okurken çeyrek bir ömüre denk gelen yıllar algıya farklı yansımış. Ben; mektubundan anladığımı, satırlara 23 yıla mahkum olan diye aktarmışım ve bu anlayış havalandırmalarda, farklı mekanlarda günlerce tartışılmış. Zaman ve algı farklı düşüyor hepimizin yaşamına. Sonuç benim için farklı, tutsaklar için farklı. Artık Cizre’de kapısını çalabileceğim, konuk olabileceğim bir ev daha var. Bu hızlı okuma yanlış anlama olayı bana 28 yıldır tutsak olan M. Şirin Bozçalı’dan selam getirdi. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü benim şahsımda tüm kadınlar için kutluyor Şirin Bozçalı. Okuma hızım birkaç dakikaya, sonucun yansıması, tartışılması saatlere ulaşsa da umarım yarattığı yanlışlıkları özür/özeleştirilerin içine sığdırabilmişizdir. Her süreçte yaşanan hızın sonuçları; Rıdvan arkadaşın mektubunun sonuçlarında olduğu gibi, olayın ne tarafında olduğunuza, irdelediğiniz değişkene bağlı birbirinden farklı sonuçlara evrilir.
Bugünlerde hızla gündemi Corona salgınına evirmeyi başaran iktidarın algısı içinde yol alıyoruz. Savaşta değilmişiz gibi davranma hali devam ediyor Reyhanlı olayı da Rusya görüşmeleri de tezkereyle savaşın içine sürüklenişimiz de sınır kapılarında mülteci yakalamacalar da hızla unutuldu.
Her gün Coronavirüs (COVİD-19) salgını ile korkularımızı büyütmeye, bencilliğimizi beslemeye devam ediyor siyasi iktidar. İki gün önce üniversitelerde eğitime ara verilsin mi verilmesin mi tartışmalarını ne mutluluk ki 7/24 çalıştığını yavaş yavaş anlatan sağlık bakanı bir gece yarısı açıkladı. Bir sonraki gün insanlar orta öğretimde eğitime ara verilecek mi kararını sabırsızlıkla bekler hale geldi. Öyle kolay değil onu da yavaş yavaş tartışıyorlar, açıkladılar açıklayacaklar. Belki gazete basıldığında bu çalışmanın sonucunu da öğrenmiş oluruz. Bu arada insanın aklına acaba siyasi iktidar, coronavirüs salgını resmileşen ülkelere yapılacak desteğin; Dünya Bankası’nın 12 milyarlık yardımın, IMF’nin 50 milyarlık kredi desteğinin peşinde mi diye gelmiyor değil.
Bizim, bize bulaşması telaşı ile siyasi iktidarın bu süreçten nasıl nemalanırım telaşına sıkışan akut solunum sendromlarına neden olan salgın için iki süreç var biri hastalığa neden olan virüsün yayılımı, diğeri vücuduna girdiği canlıdaki enfeksiyon süreci. Her iki süreçten de korunma yollarını Türk Tabipleri’ne bağlı çalışan doktorlar bize aktarıyor. Doğru bilgiye ulaşma yöntemi uzmanların sözüdür. Bu sözleri dinleyen, okuyan hepimizin bu süreçte önemli bir öğreti ile çıkacağımızı düşünüyorum. Hijyene, birbirimize saygıya daha fazla özen göstereceğimize umuyorum. En azından birbirimizin yüzüne yüzüne öksürmemeyi, temizliğe daha dikkat etmeyi önemser olacağımızı düşünüyorum.
Çünkü bugünlerde iktidarın salgın raporlamasına eşlik eden alışverişleri, eczanelerde, marketlerde koli koli alınan dezenfektan ve makarnaları açıklamak mümkün değil. PM2.5 boyutundaki atmosferde yayılı kirleticileri (2.5 mikrometre boyutundan küçük partikül madde) % 10’larda bile tutmayan ağız maskelerinin, PM 2.5 dan bin kat daha küçük bir parçacığı (Virüslerin boyutu 20-300nM) tutamayan maskelerin satış noktalarında kalmadığını da anlamak zor. Gelin birlikte bu süreci siyasi ve ekonomik faydaya çevirenlere değil uzmanlara kulak vererek, birbirimize özenerek ve hem kendimizi hem birbirimizi koruyarak karşılayalım.