Hilvan halkı, belediyenin de sistem ile bir olup, baskı kurmasına daha fazla dayanamıyor ve belediye yönetimine el koyuyor. Kendi belediyemizi kendimiz yönetmek istiyoruz, diyorlar
Sibel Sütpak
Yıl 1979. Hilvan 53 yıldır belediye statüsünde. Ama hizmet adına hiçbir şey yok. Hep aynı sistem tarafından yönetilmiş. Yani sağcı sistem. Halka karşı, ama gücün yanında yer alan sistem.
Hal böyleyken hizmetten bahsetmek mümkün değil.
Hilvan halkı, belediyenin de sistem ile bir olup, baskı kurmasına daha fazla dayanamıyor ve belediye yönetimine el koyuyor. Kendi belediyemizi kendimiz yönetmek istiyoruz, diyorlar. Ülke tarihinin en demokratik meclisi Hilvan Belediyesi’nde oluşuyor. İlk kez üç kadın belediye meclis üyesi oluyor. İşçiden esnafa her kesimden temsiliyet dahil ediliyor.
Nadir Temel’in başkanlığındaki HALKÇI BELEDİYE MECLİSİ’ne Durre Kaya, Saadet Yavuz ve Emine Hacıyusufoğlu da, Hilvan kadınlarını temsilen yerini alıyorlar. Sonra 1980 askeri darbesiyle, Türkiye’nin demokratik belediyesine kayyum atanıyor. Haliyle Hilvan halkına yapılan hizmet cezalandırılıyor.
Belki de yeryüzünde hizmetin cezalandırıldığı tek ülke Türkiye’dir. Bunu en net şekilde, 2016 yılından bu yana, tutuklanıp hapse atılan ve yerine kayyumlar atanan halkın belediye eş başkanlarıyla görüyoruz.
Adeta, siz neden halka hizmet ediyorsunuz, düşüncesiyle cezalandırılıp, hapsediliyorlar.
Ve yıl 2024. Aylardan Mart. 31 Mart yerel seçimleri.
Tarihte ilk kez sandıktan sağcı değil de solcu bir parti çıkıyor. DEM parti, tüm baskı ve engellemelere rağmen, devletin tüm imkanlarının seferber edildiği AKP’ye rağmen, seçimi 521 oy farkı ile kazanıyor.
Ama AKP kaybettiğini anlayınca, sayımın sonunda, on beş (15) dakika içerisinde karanlık planını devreye koyuyor. İki sandıktan çıkan oy çuvallarını alıp, kaçırıp ateşe veriyorlar. Bununla da yetinmeyip, videoya çekiyorlar.
Çünkü seçimi kaybettikleri kesinleşmiş. Ama ne yapıp edip iptal ettirmek için gerekçe lazım. Ve oy çuvallarını yakarak bu gerekçeyi de elde etmiş oluyorlar.
Çünkü bu kirli anlayış, hayatı boyunca demokrasiyi tanımamış ve hiçbir seçimi de demokratik yolla kazanamamıştır. Hilvan’da yaşayan herkes çok iyi biliyor ki, kırsal kesimde seçim, hiçbir zaman demokratik yolla yapılmıyor. Paket oylar kullanılıyor ve haliyle sağcı parti hep kazanmış(!) oluyor.
Kaybetmeyi hiç bilmeyen bu kirli anlayış, sandıktan çıkan sonucu da kabullenmiyor. Çünkü kazanacağından o kadar eminlerdi ki, seçime birkaç gün kala, Hilvan’da açılışını yaptığı kent meydanında, hem mevcut belediye başkanı hem de aynı zamanda AKP adayı olan Aslan Ali Bayık, “Arkamda güçlü bir hükümet, arkamda Cumhurbaşkanı var. Onların arkasında kim var?” diye sormaktan da geri durmuyor. Hilvan halkı da, adeta bu söyleme cevap olacak nitelikte, “31 Mart’ta DEM Parti’nin arkasında da halk var, Hilvan halkı var”, dercesine oylarını DEM Parti’ye verip, belediyeyi DEM Parti’ye kazandırmış oldular.
Ama seçim, oy çuvalı yakma gerekçesi(!) ile iptal edildi. Halbuki tek gerekçe onlar için DEM Parti’nin kazanmasıydı. Oy çuvalı yakılması sadece uydurulmuş gerekçeydi. Çünkü o oylar da sayılmış, tutanak altına alınmıştı. Ve seçim yenilenme kararı verildi YSK tarafından. Tarih de, 2 Haziran olarak belirlendi. Ama kirli plan halen devrede. Seçime sayılı günler kala, hemen hemen her güne gözaltı haberleriyle başlamış olduk Urfa’da. Amaç; korkutmak, yıldırmak. 98 yıllık belediye tarihi boyunca hizmet ile tanışma fırsatı olmayan Hilvan halkını korkutmak.
Hilvan’ı hizmetsizliğe mahkum etmek!
Merak edeniniz olmuştur. 98 yıl boyunca hiç mi hizmet yapılmadı diye.
Tabii ki de yapıldı. 2014 yılında, seçim kampanyası yürüten AKP adayı (Mevcut aday) hizmet olarak Kürtlere tek hizmet(!) olarak reva görülen hapishane sözünü vermişti ve sözünü de yerine getirdi. Hilvan’da son model yüksek güvenlikli bir T tipi hapishane yaptırdı. Yanlış anlamadınız, seçim vaadi olarak öne sürdü. Hilvan ekonomisini böylece kalkındırmış olacağız, dedi. Tutsak yakınları görüşe geldiklerinde Hilvan esnafından alış-veriş yapacak, ekonomi kalkınacak dedi. Oysa Hilvan, yanı başında ülkenin en büyük tatlı su kaynağı olan Fırat Nehri geçmesine rağmen, içme suyuna hasret 98 yıllık bir ilçe. Onlarca yıl Hilvan’a su getirmeyen anlayış, hapishaneyi anında inşa edip, faaliyete koydu ve birçok Urfalı siyasetçi de o hapishanede tutsak edildi. Merak edenler için yazayım. Hapishanenin içme suyunu temin edemeyen, çöplerini bile toplayamayan Hilvan Belediyesi, hapishaneyi Karaköprü Belediyesi’ne devretmek zorunda kaldı. Ve yaşanan tüm bu komik durumlar aynı başkan döneminde yaşandı.
Tüm bu hizmetsizliklere rağmen halen Hilvan halkına minnet edip, “size yıllarca hizmet ettim, o yüzden bu belediye benim hakkımdır”, demekten de geri kalmıyor.
Sormazlar mı 1926 yılında belediye statüsü alan ilçede neden içme suyu yoktur, diye. Ve Fırat Nehri ile ilçe arasındaki mesafe sadece 9 kilometre…