Sayın Hikmet Çetin Beyefendi Licelidir. Liceliler Hikmet Çetin’in ailesine “qewmê kew” (keklik cinsi) derler.
Malum, Kürtlerce keklik, kavmine ihanetle bilinir.
Kekliği ava götürürler, etrafına tuzaklar dizerler, ehli keklik ötmeye başlar. Dağdaki keklikler, belki de onu kurtarmak için imdadına gelirler, fakat etrafındaki tuzaklara yakalanarak canlarından olurlar.
Hikmet Bey ailesine “mala kew” (keklikgiller) veya “qewmê kew” (keklik soyu) demeleri bundan dolayıdır.
Şeyh Sait Efendi olayında Hikmet Çetin’in babası ve ailesi devletten yana idi. Ama Kürtler bunu bilmiyorlardı. Bir gün bir grup isyancı Hikmet Çetin’in babasının evine sığınır. O da onları misafir eder. Hoşbeşten sonra “Bir işim var gidip geleyim” diyerek evden çıkar ve doğruca karakola giderek evinde isyancıların olduğunu ihbar eder. Askerler de evi sararak içerideki Kürtleri öldürürler.
Licelilerin anlattıkları Hikmet Çetin’in babasının bir diğer olayı da şudur: Babası devletin bölge ileri gelenleriyle birlikte bir Licelinin evinde toplanarak, Şeyh Sait olayına karıştıkları gerekçesiyle idam edileceklerin listesini hazırlar. Ev sahibi de onlarla birliktedir. Ev sahibi bir ara misafirlerine pestil, sucuk, ceviz içi ikram etmek için aşağıya, kilere gider. O sırada Hikmet Çetin’in babası ev sahibinin de ismini listeye yazdırır. Tabii böylece o da idam edilir ama aslında hükümet yanlısıdır.
Tahmin ediyorum, Çetin’in bugünkü devlet forsu da ailesinin o ‘sadakat’inden geliyor. Bu sadakat olmasa bir Kürdü Dışişleri Bakanı yaparlar mıydı?
Acaba ben bir devlet çiftliğine bekçilik için müracaat etsem, beni alırlar mı? Hiç zannetmem. En aşağı devletin aklında şu ters imaj doğar: Ya Anter, çiftliği yakarsa?
Kırk yıldır devlet bana pasaport vermiyor. Ama Hikmet Bey, her gün devlet parasıyla kartallar gibi bir ülkeden diğerine uçuyor.
Haydi hayırlısı. Babam, kardeşim ben keklik olmayayım da, varsın hindi gibi uçmadan kümesinde namusumla tüneyim.
27 Haziran 1992