Kapitalizmin aşırı üretimi ve tüketimi sürdürmek ve yeni genişleme alanları açmak için kullandığı küresel ısınmaya karşı tüm politikalar yeni yıkımlara gebe. Açmazları görünmez kılınan hidrojen üretimi için AB tarafından Türkiye adresleniyor
Yusuf Gürsucu
Ekosistemdeki yıkımlara neden olan kapitalizm, ortaya çıkan küresel ısınmayı kullanarak sorunu çözmek adına yeni yıkımlara neden olacak adımları atarken, sermaye için yeni genişleme ve birikim alanları oluşturuyor. Yenilenebilir enerji kaynağı olarak lanse edilip öne çıkarılmaya başlanan hidrojen enerjisinin açmazları ise tartışma dışı tutularak adımlar atılıyor. Hidrojen üretiminin yüzde 95’i doğal gaz ve kömürden elde edilirken, bu üretime ‘Mavi Hidrojen’ ismi verildi. Bir diğer hidrojen üretimi olan ‘Yeşil Hidrojen’ ise yoğun enerji kullanımıyla sudan ayrıştırılıp ‘yenilenebilir’ adı verilen GES ve RES gibi enerjiden elde edilen elektrikle beslenip elektroliz yöntemiyle, hidrojen atomlarının oksijen atomlarından ayrılmasıyla ortaya çıkıyor. Mavi hidrojen ise metanın yüksek sıcaklıklarda hidrojen ve karbon monoksite ayrıştırılmasıyla elde edilirken, Avrupa hidrojen üretimi için Türkiye’yi işaretliyor.
‘Biz yapamayız Türkiye yapar’
Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Jürgen Schulz, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Türkiye-Almanya ikili ilişkilerinde enerji sektörünün önemli bir yeri olduğunu belirterek, “Türkiye ile Almanya hidrojenin geliştirilmesi noktasında uygun iki partner. Biz o kadar üretemeyiz, Türkiye daha uygun” sözleri dikkat çekti. Schulz, Almanya Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck’in geçen yıl ekimde Ankara’da gerçekleştirilen 5. Türk-Alman Enerji Forumu’nda Bakan Bayraktar’ın Alman yatırımcıları Türkiye’ye davet ettiğini hatırlattı. Schulz, “Yeşil hidrojen gerçekten stratejik açıdan gelecek vadeden çok önemli bir konu. Türkiye’de büyük miktarda hidrojen üretiminin koşullarının olduğunu düşünüyoruz. Biz bu alanda Türkiye ile işbirliği içinde olmaktan büyük memnuniyet duyarız” diye belirtirken, Sabancı Holding Balıkesir’de AB desteğiyle hidrojen üretimine hazırlanıyor.
Sabancı dümende
Güney Marmara Kalkınma Ajansı’nın koordinatör olarak yer aldığı 16 ortaklı uluslararası ortaklı konsorsiyumun hazırladığı “HYSouthMarmara Projesi” Ufuk Avrupa Clean Hydrogen Partnership (Temiz Hidrojen Ortaklığı) 2022 Yılı Çağrısı kapsamında 36,8 milyon Euro toplam bütçeli ve 5 yıl sürecek olan proje ile Türkiye’nin ilk Yeşil Hidrojen Vadisi hayata geçirileceği belirtildi. Balıkesir’de Sabancı Holding’e bağlı Enerjisa’nın Balıkesir’de elinde tutuğu sahasında üretilecek hidrojen miktarının minimum 500 ton/yıl olacağı ve hidrojenin Linde Gaz tarafından taşınarak, Hidrojen Peroksit, Kale Seramik, Şişecam ve Eti Maden’in tesislerinde kullanılacağı açıklanırken, ABD’de hidrojenle çalışan arabalar için açılan istasyonlar verimsizlik nedeniyle kapanıyor.
Shell hidrojenden çıktı
ABD’nin Kaliforniya eyaletinde işletmeye açılan toplam 55 adet hidrojen istasyonunun yedisine sahip olan Shell’in bu işten tamamen çıkmaya karar verdi. Bu kararın almasında hidrojen yakıtındaki verimsizlik ile tedarik süreçlerinde yaşanan sorunlar etkili olduğu vurgulandı. Hidrojen ile çalışan ancak tedarik sıkıntısı nedeniyle sahipleri sorun yaşayan ve talep sayısı düşen araçlar ise Toyota Mirai, Hyundai Nexo ve Honda Clarity FC. ABD’deki bazı hidrojen yakıtı bayilerinin sahibi olan Japon Iwatani firması da kâğıt üzerindeki teknolojinin sahada gerekli performansı gösterememesi nedeniyle hidrojen yakıt teknolojisi şirketine karşı dava açacağını açıkladı.
Hidrojenin açmazları
Hidrojen üretimi, taşınması ve kullanımında büyük açmazlar ‘temiz ve yeşil’ enerji vurgusuna şüpheyle yaklaşılıyor. Elektroliz yöntemiyle ‘yeşil hidrojen’ üretmek için kullanılan enerjinin yaklaşık yüzde 30-35’i kaybolurken, ayrıca hidrojenin diğer taşıyıcılara (amonyak gibi) dönüşümü sırasında yüzde 13-25 enerji kaybına neden oluyor. Hidrojenin taşınması, (doğalgaz boru hatları) sırasında hidrojenin kendi enerjisinin yüzde 10-12’sine eşdeğer bir ek enerji ihtiyacı ortaya çıkarırken, yakıt hücrelerinde hidrojen kullanımı ise ilave yüzde 40-50 enerji kaybına yol açtığı belirtiliyor.
Kimyasal reaksiyonlar
Kapitalist endüstride, arabalarda, evlerde ve elektrik üretimde kullanılacak hidrojeni güvenilir, yeni nesil bir yakıt olarak teşvik edilirken, iklim değişimine neden olan karbon salınımı artıyor. Hidrojenin iklim üzerindeki etkileri üzerine hakemli yeni bir çalışma, felaket niteliğindeki küresel ısınmanın nedeni olan sera gazı emisyonlarıyla mücadelede hidrojenin rolü konusunda şüphe uyandırıyor. Fosil yakıtların yerini alacak moleküler hidrojene olan küresel ilginin artmasıyla birlikte, hidrojenin atmosfere olası sızıntıları ve bunun çevresel sonuçlarına daha fazla dikkat çekiliyor. Hidrojen doğrudan bir sera gazı değil, ancak kimyasal reaksiyonları sera gazları olan metan, ozon ve stratosferik su buharının yanı sıra aerosollerin artışına neden olacağına işaret ediliyor.
Düşük emisyonlu yakıt değil
Bugün kullanılan hidrojenin yaklaşık yüzde 95’i, çok fazla enerji gerektiren ve büyük miktarda karbondioksit açığa çıkaran bir işlemle doğal gazdan elde ediliyor. Doğal gaz üretmek aynı zamanda özellikle güçlü bir sera gazı olan metan salınımına da neden oluyor. Doğal gaz endüstrisi, emisyonsuz olarak lanse ettiği “mavi” hidrojeni teşvik ederken karbondioksiti yakalamayı teklif ediyor. Cornell ve Stanford Üniversitelerinden araştırmacılar tarafından yayınlanan makaleye göre, bu yakıt tüm tedarik zincirinde sadece doğal gaz yakmaktan daha fazla emisyon yayıyor. Cornell’de biyokimyacı ve ekosistem bilimcisi olan çalışmanın başyazarı Robert W. Howarth, “Buna sıfır emisyonlu yakıt demek tamamen yanlış” derken, “Bulduğumuz şey, bunun düşük emisyonlu bir yakıt bile olmadığını” belirtiyor.
Plastik üretimi artacak
Öngörülebilir gelecekte çoğu hidrojen yakıtı, metanı hidrojen ve karbon monoksite parçalamak için buhar, yüksek ısı ve basınç kullanan, buhar reforming işlemi adı verilen enerji yoğun ve kirletici bir yöntem aracılığıyla doğal gazdan yapılacak. Bir diğer plan ise mevcut doğalgaz boru hatlarının hidrojen naklinde kullanılması öngörülürken, bu da mümkün değil. Dünya da mevcut doğal gaz iletim boru hatlarının yaklaşık yüzde 96’sı çelikten oluşuyor. Çelik ise hidrojenin metal içindeki küçük boşluklara girerek borunun çatlamasına neden olması, hidrojenin taşınması için uygun değil. Hidrojenin güvenli bir şekilde taşınması için hidrojen sızıntısını önleyecek bir kaplamaya sahip plastik boru hatlarıyla yapılması gerekiyor. Bu da yıllardır şikâyet edilen plastik kirliğini büyütecek ve petrol ürünlerinin kullanımını kısmak bir yana artmasına neden olacak.
Depolama sorunu
Hidrojen gazdan daha az yoğun olduğundan depolanması çok daha zor olduğu belirtiliyor. Uzun süreli depolama için doğal gaz gibi hidrojenin de sıvıya dönüştürülmesi gerekiyor ve bu durum hidrojenin kendisinin üretilmesinden daha pahalı bir işlem. Hidrojeni gaz olarak depolamak için yüksek basınçlı tanklar gerekiyor. Sıvı olarak depolamak ise kriyojenik (çok soğuk) ısının korunması gerekmekte. Hidrojen küresel boyutta doğalgazın yerini alabilmesi için 2050 yılına kadar 637 milyar dolarlık bir maliyetle 4 kat daha fazla depolama altyapı oluşturmak gerekmektedir. Bazı projeler, depolama ve taşımada zorluklar nedeniyle hidrojenin sıvı amonyağa dönüştürülmesini, ardından amonyağın enerji üretimi alanında tekrar hidrojene dönüştürülmesini önermekte. Ancak bu işlem için gereken enerji, hidrojenin soğutulması ve sıvılaştırılması için kullanılacak enerjiyle hemen hemen eşit olmasına dikkat çekiliyor.
Büyük su tüketimi!
Elektroliz yoluyla 1 kilogram (kg) hidrojen üretmek için 9 kg su kullanılır. Bu bağlamda, yüzde 100 hidrojen kullanarak 288 megavatlık bir enerji santraline hidrojen sağlamak ve santralin soğutulması için toplamda 1 kg hidrojen için en az 20 m3 suya ihtiyaç duyulacaktır. Bu durum büyük miktarda su kullanılmasını gerektirirken, ortaya çıkan su kıtlığını büyütecek etkiye sahiptir. Mevcut ve önerilen birçok hidrojen projesi, Afrika ve Ortadoğu coğrafyası işaretlenirken bu adreslerden biriside Türkiye olması dikkat çekici. Hidrojen, güçlü bir sera gazı olan metanın parçalanmasından sorumlu olan ve aynı molekülle atmosferde kolayca reaksiyona girmektedir. Hidrojen emisyonlarının seviyesi belirli bir eşiği aşması halinde, bu reaksiyonun atmosferde metan birikmesine yol açacağı ve bunun iklim açısından uzun vadeli ağır sonuçları olacağı belirtiliyor.