…Demir Küçükaydın, “Triyaj Nedir? Niçin Yaşlıların ve Hastaların Soykırımı Sonucunu Verecektir?” adlı yazısında her zamanki gibi, gözden kaçan önemli olgulara dikkat çekiyor.
Felaket dönemleri, kriz dönemleri otoriter, faşizan yönelimlerin, yurttaşların itaatkar kullara dönüşmesinin önünü açmıştır çoğu kez insanlık tarihinde.
Ama yeni yönelimlerin, alternatif çözümlerin de.
İlkel yaşamda yaşlılar, ormana bırakılırdı, atlar gibi… Avcı toplumunda gıda olanakları kısıtlı olduğu için…
Şimdi birileri, ölmeyen, emeklilik fonlarını iflas ettiren yaşlı nüfusu tasfiye etmek için bunu fırsat bilir tonda konuşabiliyor.
Naziler, sadece Yahudileri değil, özürlüleri de tasfiye edilmesi gereken bir grup olarak görüyordu. Şimdi, “yaşamada öncelik” sıralaması yapılarak, bu gruplara “yaşlılar” da eklenmek isteniyor anlaşılan.
Dünyanın siyasal ortamı yükselen popülizm ile, 30’lar Avrupası’nı andırmaya başlarken, bu tür görüşlerin de hortlamasına şaşırmamak gerek.
Yine 30’lar Avrupa’sında yaygın olan medeniyetin çöküş aşamasında olduğu safsataları piyasada.
İnsanlığın bilim, kültür ve üretim açısından geldiği düzey ile çözemeyeceği sorun yok.
Yeter ki kaynaklar doğru kullanılsın, hümanist kültür egemen olsun. Sağlık ve eğitim paraya dayanmaktan çıkarılsın.
Din, ideolojiler, ordu, devlet, köhnemiş siyasal partiler, uluslaraşırı şirketler gibi üstyapı kurumları engel, altyapıda herkesin ihtiyacı kadar alabileceği, herkesin yeteneği kadar katkı sunabileceği bir sistemin koşulları hazır.
Üretim stokları dolup taşarken, dünyada hala açlığın var olması, insanlığın bir ayıbı.
Rosa Luxemburg’un ya sosyalizm ya da barbarlık ikilemi şimdi çok daha fazla geçerli.
80 sonrası Neo-liberalizmin, Regancılığın, Thatcherizmin dünyayı getirdiği nokta bu.
Üretimde globalizm iyi, ama paylaşımın, kaynak kullanımının da globalleşmesi gerek.
Belki de demokratik, özerk konseylere dayalı, bir dünya konfederasyonuna geçme zorunluluğunun kendini dayatmasının ön sancıları bütün bu krizler, saçma bölgesel savaşlar.
Belki de, Kübalı büyük şair Jose Marti’nin deyişi ile, “canavarın kalbinde” patlak verecek, 21. yüzyılın büyük toplumsal devrimi.
Ama bu sağlanamazsa, Jack London’ın distopyası “Demir Ökçe” de pekala mümkün. Seçim insanlığın. 21. yüzyılda patlak veren bu salgından sonra, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı, yeni bir dünyaya geçiş olacağı kesin.
Demir Küçükaydın, “Türkiye’de acil görev Hükümet’in bu gizleme ve soykırım stratejisin ve planını bozabilmek için her şeyi yapmaktır” diyor ve “Pandemi’nin yayılma hızını yavaşlatmak ve ölümcül tehlike içindeki hastaları bakım kapasitesinin altına çekebilmek için acilen şunlar yapılmalıdır”, aşağıdaki önerilerde bulunuyor:
“1) Derhal, acilen, hiçbir gevşetmeye mahal vermeden, kesin ve istisnasız sokağa çıkma yasağı. Tüm sivil nüfusun evlerine kapanması, evsizlere barınak bulunması.
2) Hapishaneler, yatılı okullar vs.’de yaşayanların birbirine virüsün bulaşmayacağı ölçüde mesafeli yaşayabilmeleri için evlerine yollanmaları veya evleri olmayanlara kalacakları yerler sağlanması.
3) Tüm nüfusun evde kaldığı sürece temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için, ilk elde tüm ordu, polis, bekçi ve Diyanet’ten maaş alanları görevlendirmek. Yani ordu ve polisin ve bekçilerin vs. asli görevi evine kapatılmış yurttaşların alışverişi, iaşe ve ibadesi gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır. Şu anki durumla baş edebilecek tek kullanılabilir güç bunlardır. Bunun için başka ülkelerde bulunan tüm güçlerin ülke içine çekilerek ihtiyaç olan yerlerde görevlendirilmesi
4) Tüm ödemeler, borçlar, dondurulmalı, ihtiyacı olan her yurttaşa, eşit miktarda olmak üzere temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir para verilmelidir. Yurttaşlara bu paraları vermek, bu paralarla ihtiyaçlarını alıp onlara getirmek tüm ordu, polis vs. gibi personelin temel görevi olmalıdır.
5) Ülkeyi yönetimini Türkiye Büyük Millet Meclisi ele almalı ve sürekli toplantı halinde bulunmalıdır. Meclis tıpkı Birinci Büyük Millet Meclisi’nde olduğu gibi, kendisine karşı sorumlu bakanları ve diğer komisyonları görevlendirmelidir.
6) Yurttaşlar birbirinden izole olacağı için, büyük önem kazanacak tüm medya organları, sendikalar, meslek kuruluşları, odalar vs. gibi sivil toplum örgütlerinin kontrolüne verilmelidir.
7) Tüm hastaneler ve sağlık kurumları derhal kamulaştırılmalıdır. Tüm sağlık kurumlarının yönetimi, efektif bir çalışma ve koordinasyon için, tüm sağlık kurumlarının yönetimi sağlık personelinin kontrolüne verilmelidir.
8) Ancak tarihte görülmemiş, devletin şiddet araçlarını yurttaşların ihtiyaçlarını karşılamakla görevlendiren ve onların yaşamlarını en az kayıpla sürdürmesinin aracı kılan böyle tedbirlerle uçuruma doğru giden arabaya ani fren yaptırıldıktan ve uçuruma yuvarlanmak engellendikten sonra, neyin nasıl yapılacağına yine halk karar verebilir.
9) Tarihte daha önce görülmemiş tüm ezberleri bozan bu pandemi ve sonuçlarıyla yine tarihte benzeri görülmemiş ezber bozan tedbirlerle baş edilebilir.”
Bunları bir, en temel bir yerde bulunma hakkı üzerinden sivil direniş önerileri yapan bir Marksistin şimdi derhal ve kesin olarak sokağa çıkma yasağı önermesi kimseyi şaşırtmamalıdır.
Çünkü soykırımı biraz olsun engellemenin ve hükümetin oyununu bozmanın tek yolu budur. Demir Küçükaydın 21 Mart 2020”.