Seydi Fırat
NATO’nun ve Avrupa’nın her şart altında Kürt sorununda Türkiye’ye desteği Kürtler açısından ve Kürt sorunu üzerine etkisi hayli yıkıcı olmuştur. Sınırsız destek NATO’nun bir üye ile dayanışma standartlarını dahi çok çok aşan bir düzeyi ifade ediyor. Söz konusu yaklaşımın Türkiye’nin Kürt sorununun çözümüne yönelik asgari düzeyde de olsa bir yaklaşım göstermemesine büyük bir etkisi olduğu açık.
Bir askeri pakt olarak NATO ve arkasındaki temel bileşim olarak Avrupa, Kürt sorununda en az Türkiye kadar çözümsüzlüğün failidir.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in gözetiminde ve teşvikiyle İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine alınması temelinde Kürtlere karşı Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında gerçekleştirilen anlaşma (Memorandum) NATO’nun ve Avrupa’nın Kürt sorununda çözümsüzlük pozisyonunun güncellenmesi olarak da okunabilir.
Memorandum ekseninde İsveç ve Finlandiya’nın demokratik değerleri, ahlaki değerleri ve hukuklarını AKP-MHP iktidarına peşkeş çekmesi ve bu peşkeş çekmede Avrupa’nın ve NATO’nun sergilediği teşvik edici tutum esef vericidir.
Geçen yüzyılın başında dönemin küresel güçleri kendi kirli çıkarları için nasıl Abdülhamit’e, akabinde İttihat-ı Terakki’ye yaltaklanıp, Ermeni soykırımına çanak tuttularsa ve Ermeni soykırımına zemin hazırladılarsa, benzeri bir tutumu bugün Kürtlere yönelik sergilemekte ve bu temelde Kürtler üzerinden süregiden imha uygulamalarına güç ve destek sunmaktalar.
AKP iktidarı bundan aldığı güç ve destekle Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarını artırdı.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, Türkiye’nin tehdit ve saldırılarına karşı olağanüstü hal ilan etti.
Özerk Yönetim yaptığı açıklamada şunlara dikkat çekti: “Türk devleti Suriye’nin diğer bölgelerini işgal etmek, demografik değişim yapmak, yerli halkı göçertmek, güvenlik krizi çıkarmak ve göç dalgası başlatmak istiyor. İşgal alanlarını genişletmek istiyor.” Bu yönde Özerk Yönetim iç ve dış kamuoyuna uyarıda bulundu.
AKP iktidarı, son on yıldır Kuzey ve Doğu Suriye’de, Rojava’da, Başurê Kurdistan’da ve Türkiye sınırları içinde sürdürdüğü savaşı Rusya Ukrayna savaşı zemininde daha bir üst aşamaya çıkarmayı amaçladığını ortaya koymuş bulunuyor.
AKP iktidarı 2012 ile 2016 arası dönemde başta DAİŞ olmak üzere Selefi çetelerle yürüttüğü saldırı konseptinin başarısızlığa uğramasıyla, 2016’da direk orduyu devreye sokarak Suriye topraklarını ve Rojava’nın bazı bölgelerine peyderpey saldırdı. Saldırıların yaratığı çıkmaz tüm yoğunluğuyla sürüyor.
İktidarın yol açtığı çıkmazı yeni bir saldırı ve savaş konseptiyle aşma amacıyla küresel ve bölgesel güçlerle yürüttüğü bir trafik var.
AKP iktidarı Neo-Osmanlıcılık politikasıyla bölge üzerinde yürüttüğü egemenlik hülyasıyla, bölge halklarının ve Kürtlere yönelik imha eksenli bir politikayla, Kürt halkının tepkisini ve direnişini, bölgesel ve küresel güçlerle yaşadığı çelişki ve çatışma yönelimiyle yol açtığı güvensizlik ve istikrarsızlık tükenişin ifadesi olmakta. Ekonomiden diplomasiye ve kurumsal işleyişine dek uzanan bir tükeniş her yönüyle ortaya saçılmış bulunuyor.
Tarihin en ağır, en insanlık dışı saldırılarına maruz kalmasına rağmen Kürt halkının ve Kürt özgürlük mücadelesinin baskın etkisi tüm yoğunluğuyla sürüyor ve hiçbir güç, hiçbir saldırı, tehdit ve katliam uygulaması Kürt halkını ve özgürlük mücadelesinin yol açacağı büyük gelişmelerden alıkoyamaz ve hiçbir güç Kürt halkını özgürlüğünden alıkoyamaz.