Paris Katliamı’nın 9. yılında Hasan Doğan ve Metin Cansız gazetemize konuştu
Nevin Cerav
Bugün Paris Katliamı’nın 9. yıldönümü. Kürt siyasetçiler Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledilmeleriyle ilgili tutuklanan zanlı Ömer Güney’in ölümünden sonra kapatılan dava, ailelerin ısrarıyla 2018’de yeniden açıldı
Hasan Doğan: Dünya biliyor, bu siyasi bir davadır. Böyle olunca nasıl sonuçlar alındığını biliyoruz. Uğur Mumcu’ların, Taner Kışlalı’ların failleri ortaya çıktı mı? Türkiye’de devletin yapmış olduğu bir sürü katliam ortaya çıktı mı, failler bulundu mu? Bulunmadı
Metin Cansız: Katliamla ilgili Türkiye ile birçok bağlantı olduğunu biliyoruz. Türkiye’nin, istihbarat elemanlarının bu işin içinde olduğunu gösteren birçok veri var elimizde, dosyada da var. Fransa kendi işine gelmeyen yerleri karartıyor
3 kadın siyasetçiye suikast yapıldığında tarih 9 Ocak 2013’ü gösteriyordu. Merkezi Fransa’nın başkenti Paris’te olan Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda gerçekleşen katliamda PKK’nin kurucularından Sakine Cansız, Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Paris temsilcisi Fidan Doğan ve Kürt Gençlik Hareketi Üyesi Leyla Şaylemez yaşamını yitirdi. 11 Ocak’ta çıkan ön otopsi raporu üç kadının başlarından vurularak öldürüldüğünü ortaya koydu.
Türkiye ve dünyada büyük yankı uyandıran katliam, tam da PKK lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da çözüm sürecinin başlatılmasının ardından gerçekleştirildi.
Zanlı ölünce dava kapatıldı
Katliamdan günler sonra Ömer Güney isimli zanlının tutuklandığı olayda aradan geçen 9 yıla rağmen adalet sağlanmadı. Siyasi katliamla ilgili birçok ayrıntı ve açıklama Türkiye’yi işaret etse de açılan dava bir adım dahi ileri taşınmadı.
Katliamın üstünden geçen 3 yılın ardından tutuklu yargılanan ve beyninde tümör olduğu söylenen zanlı Ömer Güney, tedavi gördüğü hastanede 2016 yılında şüpheli şekilde öldü. Güney’in ölümünden sonra ise dava dosyası kapatıldı.
Her ayrıntı Türkiye’yi işaret ediyor
Zanlı Güney’in ölümünün ardından katledilen siyasetçilerin aileleri, cinayetlerde MİT bağlantısını kanıtlayan belgeler olduğuna işaret ederek soruşturmanın devam ettirilmesini istedi.
Basına yansıyan bilgilere göre, Ömer Güney’in Türkiye’de bulunan çok sayıda kişiyle gizli temasının ve soruşturma sırasında firar etme planlarının olduğu açığa çıktı. Yanı sıra soruşturma sırasında, Ömer Güney’in 2012 yılında bir Türk cep telefonuyla Fransa’dan Türkiye’de “teknik bir numarayı” 214 kez aradığı tespit edildi.
12 Ocak 2014’te Ömer Güney ile MİT mensubu olduğu söylenen iki kişi arasında bir ses kaydı çıktı ortaya. “MİT yetkililerinin imzasının olduğu” ve “Sakine Cansız’ın ortadan kaldırılması için 6 bin euro ödeme yapıldığını” gösteren bir belgeye ulaşıldı. Ömer Güney’in MİT bağlantısının ön plana çıkması üzerine adli makamlar, Fransız gizli servislerinin elindeki Ömer Güney dosyaları üzerindeki “gizliliğin” kaldırılması talebinde bulunmuş, fakat olumlu yanıt alamadılar.
Dava yeniden görülecek
Katil zanlısı Ömer Güney’in ölmesinden sonra kapatılan soruşturma ve dava dosyası ailelerin Mart 2018’deki başvurusu üzerine yeniden açıldı.
Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez suikastının 9. yıldönümü vesilesiyle son gelişmeleri almak için Fidan Doğan’ın babası Hasan Doğan ve Sakine Cansız’ın kardeşi Metin Cansız’la konuştuk.
Sara, Rojbin, Ronahi…
Paris’te katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez, yaşamlarını Kürt Özgürlük Hareketi’ne adamış, karar mekanizmalarında söz sahibi, mücadeleye isimlerini kazımış önemli isimlerindendi.
Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in 9 Ocak 2013’te erkek egemen sistemin erkek iktidarlarının eliyle katledilmesi hem Türkiye’de hem de dünyada büyük infial yarattı. Katliamın ardından cenazeleri İstanbul’da binlerce kişi tarafından “Şehit namırın” sloganıyla karşılanan ve ardından Diyarbakır’a götürülen üç fidan için hayat durduruldu. On binler hastane önünden cenazelerle beraber “Güneşin yoldaşları ölümsüzdür” sloganıyla yürüyüşe geçerken, kentin tamamında esnaf kepenk açmadı, okullar boykot edildi.
Sonsuzluğa uğurlandılar
Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) ve Leyla Şaylemez’in (Ronahi) cenaze töreni Diyarbakır’da yüzbinlerin katılımıyla gerçekleştirildi. Törenin ardından 18 Ocak’ta Sakine Cansız’ın cenazesi memleketi Dersim’de, Fidan Doğan’ın cenazesi Elbistan Hançıpak köyünde, Leyla Şaylemez’in cenazesi ise Mersin Toroslar ilçesinde toprağa verilerek sloganlar eşliğinde sonsuzluğa uğurlandı…
Adalet arayışımızdan hiç vazgeçmedik
Fransa’da yaşayan Fidan Doğan’ın babası Hasan Doğan, sözlerine adalet arayışından vazgeçmediklerini söyleyerek başlıyor.
Katil zanlısı Ömer Güney’in ölümünden sonra davanın kapatılmasını eleştiren Doğan, “Dava kapandı ama biz ısrarla peşini bırakmadık ve son aşamada başvurumuzu Fransız yargısı kabul etti. Ama kabul etmesinden sonra uzun zaman geçse de davayı üstlenen yeni savcı bizimle daha görüşmedi, normalde görüşmesi lazımdı” diyor.
Savcı ‘duvara çarpıyorum’ dedi
Dava kapatılmadan önce soruşturmayı yürüten savcı için “Savcı sizin gibi bir bayandı. Demokrat bir insandı. Bu savcının başına neler getirmediler ki” diyen Doğan, şu sözlerle devam ediyor anlatmaya: “O savcının söylediği bir söz var, aklımdan hiç çıkmıyor. Şöyle demişti bana: ‘Sayın Doğan, ben soruşturmayı bir yere kadar götürüyorum, bir yerden sonra bir duvara çarpıyorum, ilerleyemiyorum’ dedi. Sonra o savcıyı görevden aldılar. Davaya müdahale ettiler o zaman. Almanya’nın eli var, Hollanda’nın, Fransa’nın, Türkiye’nin eli var.”
Bu siyasi bir davadır
3 yıl önce kaleme aldığı bir yazıda da belirttiği gibi, “Bırakın dünyayı kadınlar yönetsin” düşüncesini koruduğunu vurgulayan Doğan, “Türkiye başbakanlarından biri dedi ki, ‘Bombalar patlıyor, oylarımızı artıyor.’ Ya hangi devletin başbakanı böyle bir söz söyler? Sen halkını öldüreceksin, o halk da sana oy kullanacak, olacak bir şey mi bu?” diye soruyor.
Yanı sıra suikastın Fransa’da işlense de katilin Türk asıllı olduğuna dikkat çeken Doğan, “Dünya biliyor, bu siyasi bir davadır. Böyle olunca nasıl sonuçlar alındığını siz daha iyi biliyorsunuz. Uğur Mumcu’ların, Taner Kışlalı’ların failleri ortaya çıktı mı? Türkiye’de devletin yapmış olduğu bir sürü katliam ortaya çıktı mı, failler bulundu mu? Bulunmadı. Türkiye Meclis’ine defalarca mektup yazdım, hiç birine cevap alamadım. Cevap da veremezler zaten” sözlerini sarf ediyor.
Katliamın devamı cezaevleri
Siyasi katliamların devamı olarak on binlerce siyasi tutuklunun cezaevlerine atıldığını da dile getiren Doğan, “Neden yatıyorlar cezaevinde, niye bırakılmıyorlar? Nicesi cezaevinde şehit oldu. Mesela Aysel Tuğluk çok sevdiğim bir insan, niye cezaevinde? Selahattin Demirtaş ne yaptı, Osman Kavala’nın suçu ne? Kimi öldürdüler, ne yaptılar? Maalesef Türkiye’nin sonra aydınlık değil” diyerek, iktidarın politikalarını eleştiriyor.
2022 özgürlükçü bir yıl olmalı
Son olarak yeni yıl mesajını da paylaşan Doğan, şu sözlerle bitiriyor konuşmasını: “Umarım bu yıl geçmiş yıllara benzemez özgürlükçü bir yıl olur, cezaevindeki insanlar özgürlüklerine kavuşur. Devrimci ve demokrat herkesin yeni yılını kutlarım benim güzel yeğenim. Tüm arkadaşlara selamlar. Ayın 9’unda Paris’teyiz yine…”
Davanın peşini asla bırakmayız
Hasan Doğan’ın ardından Sakine Cansız’ın kardeşi Metin Cansız’a uzattık mikrofonumuzu. Metin Cansız, şu bilgileri veriyor: “Suikastın ilk gününden itibaren dava dosyasına konulan gizlilik kararı hala devam ediyor maalesef. Dolayısıyla biz dava içeriği ile ilgili bilgi veremiyoruz. Yeniden bir dava, bir soruşturma başlatıldı, yeni bir sorgu hakemi atandı. Geçen yıl haziran ayında bize gelişmelerle ilgili bilgilendirmede bulundular ama biz maalesef bunları kamuoyuna aktaramıyoruz çünkü gizlilik kararı nedeniyle yasak.”
Gizlilik kararı kaldırılmıyor
Dosyadaki gizlilik kararının kaldırılmamasına tepki gösteren Cansız, avukatlarının birçok kez başvuru yaptığını ama bu talebin her seferinde reddedildiğini söylüyor. Dava dosyasındaki yasağın kaldırılmasına en büyük engelin Milli Savunma Bakanlığı olduğunu belirten Cansız, “Baştan itibaren tek sanıklı bir dava olarak tuttular dosyayı. Sanık olarak adlandırdıkları kişinin bağlantıda olduğu hiç kimse davaya dahil edilmedi. Bu da çok garip bir durum ve zaten o sanık da öldü. Ayrıca bu sanık öldüğü güne kadar katliamı üstlenmedi. ‘Ben yapmadım’ diye ısrarla reddetti” diyerek dava üzerindeki şüpheleri dile getiriyor.
Türkiye’nin katliamdaki rolü net
Katliamdan sonra derinlikli hiçbir araştırmanın yapılmadığını, azmettirenlerle, perde arkasındakilerle ilgili adım atılmadığını dile getiren Cansız, bu nedenle Fransa’ya da dava açtıklarını ifade ediyor. Şöyle diyor: “Her şey bir tarafa cinayetin engellenmesi ya da cinayetin aydınlatılması konusunda Fransa’nın sorumluluk sahibi olduğunu, üzerine düşeni yapmadığı konusunda başvuruda bulunduk, şikayetçi olduk. Ayrıca, katliamla ilgili Türkiye ile birçok bağlantı olduğunu biliyoruz. Türkiye’nin, istihbarat elemanlarının bu işin içinde olduğunu gösteren birçok veri var elimizde, dosyada da var. Fransa kendi işine gelmeyen yerleri karartıyor. Bu da tabii ülkeler arasındaki ilişkilerle ilgili.”
Önemli belgeler sümen altı edildi
Katliamla ilgili yeniden açılan soruşturma ve yeniden ele alınacak davayla ilgili edinilen bilgi ve bulguların bugünkü teknolojiyle tekrar inceleneceği bilgisini de veren Cansız, bunun önemli olduğunu belirtiyor. “Dava dosyası yeniden ele alınacak. En baştan itibaren tekrar bir soruşturma yapılacak” diyerek konuşmasını sürdüren Cansız, önemli bir gelişmeyi paylaşıyor: “Belçika’da bazı yakalamalar olmuştu; Kürt siyasetçilere yönelik suikast yapacak birkaç kişi yakalanmıştı. Yakalananların, edinilen bilgilerin Paris Katliamı’yla da bağlantılı olduğu söyleniyor. Farklı yerlerle ilgili açığa çıkan belgeler de var. Bizi sevindiren tarafı bu davayı tekrar açmayı kabul etmeleri fakat önemli bir sorun var; dosyada olması gereken bazı bilgiler dosyadan çıkarılmış, çok garip bir durum bu.”
Sonuna kadar mücadele edeceğiz
Devletlerarası ilişkiler nedeniyle katliam davasının bir adım ileri bir adım geri gittiğine dikkat çeken Metin Cansız, son olarak şu mesajı veriyor: “Bu davanın peşini bırakmamızı istiyorlar, ısrarla kapatmaya çalışıyorlar. Biz de aileler olarak, arkadaşları olarak direniyoruz. Halk bu konuda duyarlı oldukça, tepki yükseldikçe bir adım ileri gidiliyor. Biz adalet arayışımızı sonuna kadar sürdürmeye kararlıyız. 9 yıldır bize destek veren herkese çok teşekkür ediyoruz ve bundan sonra da dayanışmalarını eksik etmemelerini rica ediyoruz…”