15 Ocak’ta gece yarısına doğru yaklaşıldığında Hewlêr’de büyük patlama sesleri duyuldu. Hamas ile İsrail arasında yaşanan son savaştan bu yana saldırılara alışıktı Hewlêr halkı. Ancak yaşanan bu son saldırının boyutu, önceki tüm saldırılardan daha büyüktü.
Filistin ve İsrail arasında yeniden başlayan son savaştan bu yana Hewlêr’de ABD ve Koalisyon Güçleri’ne ait askeri üsler, Irak İslami Direniş Güçleri adıyla bilinen ve İran yanlısı oldukları ifade edilen silahlı gruplarca hedef alınıyordu.
Söz konusu süreç içerisinde Pentagon’dan gelen son resmi verilere göre Irak ve Suriye’de ABD ve Koalisyon Güçleri’ne ait üslerine yönelik 100’ü aşkın saldırı düzenlendi. Saldırılarda şu ana kadar sivil olduğu iddia edilen bir personel dışında herhangi bir can kaybı yaşanmadığı bildiriliyor.
ABD, söz konusu saldırıların hepsinden İran’ı sorumlu tutarken, İran, saldırıların kendileriyle ilgili olmadığını ifade eden açıklamalarda bulundu.
Hewlêr’in de içinde olduğu son saldırıyı ise İran, resmi bir şekilde üstlendi. İran Devrim Muhafızları Ordusu, 15 Ocak’ta Hewlêr ve Suriye’nin İdlib kentine eş zamanlı saldırılar düzenledi. Hemen ertesi gün Devrim Muhafızları Ordusu, söz konusu saldırılarda 24 balistik füze kullanıldığını duyurdu.
Suriye’nin İdlib kentine 4 adet orta menzilli “Hayber Şiken” füzesinin Huzistan’dan ateşlendiği belirtilen açıklamada, Hewlêr’e yönelik saldırıda ise 4 adet Kirmanşah’tan, 7 adet de Doğu Azerbaycan’dan balistik füze ateşlendiği kaydedilmişti.
Hewlêr’e yönelik saldırda iş insanı Pêşrew Dizeyî’nin evinin hedef alındığı öğrenildi. Evi hedef alınan iş insanı Pêşrew Dizeyî, Hewlêr’in en büyük projesi olan Empire’in sahibi ve aynı zamanda dev şirketlerden biri olan Falcon Group’un CEO’su.
Hewlêr’e yönelik düzenlenen saldırıda Pêşrew Dizeyî, Filipin asıllı bir kadın çalışan, henüz bir yaşını doldurmamış olan küçük kızı Jîna ile İngiltere doğumlu Iraklı bir iş insanı hayatını kaybetti.
İçerisinde henüz bir yaşını doldurmamış küçük bir bebeğin de katledildiği böylesi bir saldırıyı gerekçelendirmek İran için meşru olabilir ancak insanlık için meşru ve etik olmayacaktır. Sivil alanların balistik füzelerle hedef alınmasının hiçbir gerekçesi olamaz.
Saldırıyı kınamak ve reddetmenin yanı sıra kendisine dokunamayacağını bildiğinden İran’a katil diyenlerden de olmayacağız. Saldırıyı katledilen 9 aylık Jîna’ya üzüldüğü için değil, Hewlêr’de kovalayacağı ihale nedeniyle kınayanlardan olmayacağız. İran’a ekonomik ambargo kaldırılsa Amed’den Tahran’a doğrudan uçuş gerçekleşmesi için devlet içerisinde diplomasi yürütecek olanların soysuz duygularıyla da gelişmeyi okuyamayız.
Türk devletinin tokadı ensesinde diye Rojava’ya yönelik saldırıları kınayamayanlardan değiliz. Hewlêr’de katledilen Deniz Bülbün için bir baş sağlığı bile dileyemeyenlerden değiliz. Amediye’de, Duhok’ta, Kandil’de Kürtler Türk savaş uçaklarıyla katledilince aklına Kürdistan Bölgesi’nin statüsünü savunma olmayanlardan değiliz. Türkiye’de Kürt sorununa duyarsız olup Kürdistan Bölgesi’ne gelince en değme Kürdistan savunucusu olanlardan da değiliz. Çok şükür ki Efrîn’in işgal edilmesi sürecinde davul zurna çalanları Kürdistan Bölgesi’ne sanatçı diye taşıyıp rant devşirenlerden de değiliz.
Peki bizler nasıl ve hangi pencereden bakacağız bu saldırıya ve nasıl yorumlayacağız?
Bizler İran’da darağacında idama mahkum edilirken ve işkence görürken İran rejim güçlerinin yüzüne tükürebilenlerin gözüyle bakacağız olaya. Hewlêr’e, Rojava’ya bir saldırı olduğunda eline silah alan annelerin, yaşlı amcaların gözüyle bakacağız. Saldırıya Türk devleti Rojava’ya saldırdığında tutuklanacağını bile bile Türkiye’de sokağa akın eden kadınların, annelerin ve yoksul yurtseverlerin gözüyle bakacağız. Yok öyle gücü yetiyor diye İran’a sallayıp, gücü yetmiyor ve konforu bozuluyor diye Türk devletine sessiz kalmak! Kürdistani olan beri gelsin de hazır Hewlêr saldırısını kınarken kınamamız gereken ‘öteki’ katliamları da aradan çıkaralım!
Her şeyden önce saldırıya ilişkin şu sorunun sorulması gerekiyor: İran neden Pêşrew Dizeyî’nin evini hedef aldı? İran’dan gelen açıklamalar oldukça ilginç. Yok, bizler Türk devleti Rojava’ya saldırdığında saldırıda yaşanan katliamı görmek yerine Türk devletinin açıklamalarına yer veren gazeteciler de değiliz. Haşa. İran, açık ve net bir şekilde hedef alınan evin MOSSAD üssü olduğunu, söz konusu evde özellikle geçtiğimiz günlerde Kasım Süleymani anması sırasında DAİŞ tarafından gerçekleştirilen katliamın planlandığı yer olduğunu iddia ediyor. İddiadır elbette, kabul edecek değiliz. Ama soracağız: O gece o evde kimler vardı?
Bu sorunun yanıtı bizde yok elbette. Ama KDP’nin kendi medyasında var. Saldırının gerçekleştiği gece o evde ‘özel bir kutlama’ var. Bu kutlama nedeniyle de ailecek toplanılmış, davetliler gelmiş vs. KDP medyası, ev kalabalık olduğu için ‘çok sayıda güvenlik gücünün de’ o gece evde olduğunu yazıyor.
Aile içi bir kutlamaysa bu nasıl bir aile ki çok sayıda güvenlik gücü o evde oluyor? Aile bireyleri güvenlik güçleriyle korunuyorsa bu aile nasıl bir konuma sahip? Veya kendilerine yönelik bir saldırı tehlikesi mi vardı?
Aile, sıradan bir Kürdistan Bölgesi ailesiyse ve korumaları yoksa, çok sayıda güvenlik gücünün o akşam orada ne işi vardı? Güvenlik güçleri kimlerin korumasıydı? Saldırının boyutlarına bakıldığında evde geriye bir şey kalmamış. Bu evde 4 kişi yaşamını yitirip ev çalışanı oldukları ifade edilen 6 kişi de yaralanırken, evde bulundukları iddia edilen güvenlik güçlerine hiç mi bir şey olmadı?
Evde hayatını kaybettiği açıklanan tek kişi 1981 yılında İngiltere’de doğan Kerem Mikail. Hristiyan olduğu ve Dubai’de bazı şirketlerinin olduğu ifade ediliyor. Kerem Mikail, İran’ın iddia ettiği gibi bir ajan mıydı yoksa gerçek anlamda bir iş görüşmesi için mi oradaydı? Aile içi kutlamanın yapıldığı bir gecede Kerem Mikail’in orada nasıl bir iş görüşmesi olabilir?
Hewlêr’de daha önce KAR Group’a yönelik İran tarafından resmi bir şekilde üstlenilen bir saldırı gerçekleşmişti. Amerika Konsolosluğu’na 12 adet füze ile gerçekleştirilen saldırı sonrası Kürdistan Bölgesi İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, saldırıda 1 sivilin yaralandığını ve maddi hasar oluştuğunu iddia etmişti.
İran resmi ajansı MehirNews, o gece Hewlêr’de gerçekleşen saldırıda ölen veya yaralanan 9 İsrailli yetkilinin adını paylaşmıştı. Kürdistan Bölgesi Hükümeti’nin yaptığı açıklamaya göre saldırıda hedef alınan alan, sivil yerleşim alanıydı. Kimi kaynaklara göreyse ABD Başkonsolosluğu olduğu iddia edilen yerde Barzani ailesinin kara kutularından biri olan KAR Group’a ait bir villa vardı.
İran Devrim Muhafızları, resmi olarak Hewlêr’de Amerika Konsolosluğu’na yönelik gerçekleştirilen bu saldırıyı üstlendi ve İsrail’in stratejik bir istihbarat (MOSSAD) üssünün hedef alındığını iddia etmişti.
Kürdistan Bölgesi Bakanlar Kurulu ise söz konusu iddianın asılsız olduğunu ve hedef alınan alanın sivil yerleşim alanı olduğunu belirtmekle yetindi.
MehirNews ajansı, saldırıda öldüğünü veya yaralandığını iddia ettiği 9 İsrailli yetkilinin ismini açıklamıştı.
9 Haziran 2022’de de Hewlêr-Pîrmam karayolunda lüks bir araç füzelerin hedefi oldu. Irak ve İran medyasına göre, düzenlenen bu saldırıda bir MOSSAD yetkilisi hayatını kaybetmişti.
İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani’nin o dönem gerçekleştirdiği Bağdat ziyareti, Tahran’a sırt çeviren Şii lider Mukteda es-Sadr’ı eldeki delillerle Hewlêr’deki MOSSAD varlığına ikna etmeyi hedefliyordu. Irak ve İran medyası, Kaani’nin o dönem KDP ile ilişki ve ittifak halinde olan Sadr’a Hewlêr’de MOSSAD üslerinin somut bilgi ve belgelerini gösterdiğini belirtmişti.
Son bir soru sormayı hak görüyorum kendimde: Pêşrew Dizeyî’nin evi iddia edildiği gibi bir MOSSAD karargahı ise bu bilgi İran’a nasıl ulaşabilmiş olabilir?
DAİŞ, son olarak İran’da Kasım Süleymani anmasına saldırıp katliam gerçekleştirmiş, katliamda 100’ü aşkın insan katledilmişti.
Ertesi günlerde konuyu Yeni Özgür Politika’daki köşesine taşıyan Selahattin Erdem, saldırıyı daha DAİŞ üstlenmeden DAİŞ tarafından gerçekleştirildiği düşüncesinin kendisinde geliştiğini ifade etmişti.
Erdem, ayrıca DAİŞ’i İran’a saldırtanın da Türkiye olduğunu belirtiyordu. Erdem’e göre Türkiye, İran’ı böylesi bir katliamla harekete geçirip bölgesel bir savaşa sürükleyecekti. Çıkan kaostan ise Türk devleti istifade edecek ve işgal saldırılarının sınırlarını daha da genişletecekti.
Bu olasılık göz önünde bulundurulduğunda Parastin’ın böylesi bir iddianın bilgisine sahip olması, sahip olunan bu bilgiyi de Türk devletine pazarlaması yüksek bir ihtimaldir. Türk devleti de Parastin’dan aldığı bu bilgiyi İran’a pazarlayarak Hewlêr merkezli bir kaos çıkarıp İsrail ve İran’ı karşı karşıya getirmeyi hedeflemiş olabilir.