Başkaldırı artık başlamıştı. Ankara hükümetine bir muhtıra gönderilerek, ‘İstanbul hükümetinin Kürtler için kabul ettiği muhtariyet konusunda Ankara hükümetinin düşüncelerini bildirmesini isterler’
Yusuf Serhat Faik
1920 yılının Mart ayında Alişer Efendi, Dersim’de Ovacık ve Hozat’ta halkı harekete geçirmek için ateşli konuşmalar yapar. Yanında Refahiye Şadilli aşireti reisi Paşo Bey ve maiyeti de vardır. Tahrifatçı istihbarat teğmeni Nazmi Sevgen tahrifatlarına (çarpıtmalarına) devam ediyor: “Alişer bu cüreti Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı Seyit A. Kadir’den almaktadır. Çünkü Dersim’e gelmeden önce Koçgiri’nin Armuda köyünden Mığırdıç isimli bir Ermeni’yi İstanbul’a gönderip Seyit A. Kadir’den talimat almıştır” diyor. Seyit A. Kadir’in o dönemde özerk bir Kürdistan kurulması gibi bir amacı yoktur. Ona göre işgal sona erdiğinde Osmanlı hudutları içerisinde Kürtler de haklarını alacaklardır. Zor günlerde Osmanlı’yı (Türkleri) arkadan hançerlemek Kürd’ün şanına yakışmaz.
Ankara’ya muhtariyet telgrafı
Alişer’in Dersim’deki çalışmaları semeresini vermeye başlamıştır. Ovacık (Zérenik) kazasının Tarpazin nahiyesi eski müdürü Mustafa Ağa, Kemah köylerine giderek asker toplanmasının padişahın emri olmadığını, Dersimlilerin asker vermediğini, Kemahlıların da vermemelerini söyledi. Başkaldırı çalışmaları artık başlamıştı. Hozat’ta yapılan toplantıda Ankara hükümetine bir muhtıra gönderilerek, “İstanbul hükümetinin Kürtler için kabul ettiği muhtariyet konusunda Ankara hükümetinin düşüncelerini bildirmesini, Ankara’nın muhtariyet konusundaki düşüncesini açıklamasını, Elazığ, Malatya, Sivas ve Erzincan bölgelerindeki tüm tutuklu Kürtlerin serbest bırakılmasını, bölgedeki Türk memurların geri çekilmesini, bölgeye sevk edilen askerlerin derhal geri alınmasını isterler (20 Ka-sım 1920). Bu muhtıra üzerine bölgeye bir “Öğüt Heyeti” gönderilir. Heyet temaslarından olumlu sonuç alamadan geri döner. 1921 yılının başlarında Kangal, Divriği, Zara, Kurçay, Refahiye ve Kemah Koçgiri, Kürt kuvvetlerinin denetimindedir. Koçgiri milli hareketinin başlangıcında Kürt kuvvetleri göreceli başarılar sağlarlar. Alişer Efendi, Alişan Bey ile birlikte Dersim’dedir. Ovacık aşiretlerinden oluşturduğu kuvvetler ile birlikte Ümraniye üzerine yürümektedir. Ümraniye üzerine yürürken Kürt kuvvetleri tarafından alınan yerlerde özerk bir Kürt bölgesinin kurulması talebini Ankara’ya bildirirler. Telgrafın altında Koçgiri Aşiret Reisi Muhammet ve Taki, Saadattan Alişer, Dersim aşiret reislerinden Mustafa, Seyithan, Muhammet, Munzur imzaları vardır. Bunun üzerine Ankara hükümeti Sivas, Elazığ ve Erzincan’da sıkıyönetim ilan eder. Merkez ordusunu Sakallı Nurettin Paşa komuta- sında Koçgiri’ye gönderir. Sakallı Nurettin’in kurmayı ise ileride Dersim Valisi ve 4. Genel Müteffiklik Komutanı olan ve Dersim tenkil ve tedip hareketini yöneten damadı General Abdullah Alpdoğan’dı.
Önce Zo sonra Lo…
General Alpdoğan, Kürtleri katletme pratiğini Koçgiri’de yapacaktı. Sakallı Nurettin’in niyeti gayet açıktı: “Zo (Ermenileri) diyenleri temizledik, Lo (Kürtleri) diyenleri de ben temizleyeceğim”. Dört ay devam eden Koçgiri milli harekâtının başlangıcında Kürt kuvvetleri başarı sağlamasına karşın kuvvetler arasındaki dengesizlik, sivillere yönelik katliam -ki özellikle Topal Osman’ın Giresun alayının yaptığı- sonucunda 21 Nisan 1921 tarihinde Koçgiri harekâtı söndürülmeye başlanmıştı. Koçgiri soykırımı TBMM gündemine getirildiğinde M. Kemal, Sakallı Nurettin hakkında kovuşturma yapılmasını engelledi. Koçgiri harekâtı nedeniyle yargılananlardan Zalim Çavuş ve Hasan idam edilirler. Diğer ele geçen sanıkların hakkında idam kararı verilmesine karşın Dersim aşiretlerinin tavır alması üzerine Alişer ve Dr. Nuri Dersimi’nin dışındakiler M. Kemal tarafından affedilir. Alişan Bey, Refahiye Kaymakamlığı’na, Haydar Bey ise Kuruçay Kaymakam Vekilliği’ne atanır. İstiklal savaşının bitmesi ile Alişan ve Haydar Beyler İstanbul’da mecburi iskana tabi tutulurlar. 1931 yılında Koçgiri’ye dönen Alişan ve Haydar Beylerin evlerine bombalı saldırı yapılır. Alişan Bey ölür, Haydar Bey ise suikastten yaralı olarak kurtulur. Dr. Nuri, Alişer ve Zerife Xanım ise Dersim’e kaçarlar.
Köprünün yakılması
1921-1937 yılları arasında Alişer Efendi, Dersim’de Seyit Rıza’nın yanındadır. Alişer, Kürtlere milli bilinç aşılamak için devamlı çalışmalar yürütmektedir. Eşi Zerife Xanım ise Dersimli kadınlara ajitasyon yapıp onlara askeri eğitim vermekle meşguldür. 1937 yılının Mart ayı boyunca Dersim’de çatışmalar sürmektedir. Dersim’e yapılan kışlalardan ve karakol inşaatlarından tedirgin olan Dersimliler sık sık bu karakol ve kışlalara saldırmaktadır. 21-22 Mart gecesi Pax ile Kalmut bucağını birbirine bağlayan Harçık üzerindeki tahta köprü yakılır. Köprüyü yakan Demanan ve Haydaranlar yakındaki karakola da baskın düzenleyip içindekilerle birlikte imha ederler. Resmi kaynakların dışındaki kaynaklar köprünün yakılmasını ve karakolun imha edilmesinin nedenini karakolda daha önce bir kadının ırzına geçilmesine bağlarlar. Seyit Rıza olayların durdurulması için büyük oğlu Bra İbrahim’i (Seyit Rıza’nın babasının ismidir) Hozat’a elçi olarak gönderir. Dönüşte Bra İbrahim, Kırgan aşiretine bağlı Deşt köyünde uyurken öldürülür. Bu olay üzerine Seyit Rıza, Kırgan aşiretinin bulunduğu Sin bucağına ve buradaki karakola baskın düzenletir. Ordu birlikleri Kırgan aşireti ile birlikte Seyit Rıza’nın güçleri ve silahsız halka karşı harekete geçerler.
Hedef Alişer Efendi
Dr. Nuri Dersimi’ye göre Seyit Rıza’nın oğlunun öldürülmesini planlayan istihbarat binbaşısı Şevket’tir. Binbaşı Şevket aynı zamanda Seyit Rıza ile bir arazi anlaşmazlığı nedeniyle husumet halinde bulunan kardeşi Ali’nin oğlu Rayber ile de irtibatlıdır. Rayber, Hozat’a bağlı Pehami köyünde oturmakta, tarafsızlığını ilan etmiş bulunmaktadır. Binbaşı Şevket ve Teğmen Nazmi Sevgen onunla irtibat halindedirler. Türk istihbaratı bir bildiri yayınlayarak Rayber’in de kaçarak Kürt güçlerine katıldığını ilan eder. Rayber, Bahtiyar aşiretinin saflarında savaşmakta, gelişmeleri günlük olarak Türk güçlerine iletmektedir. Bu arada amcasına haber göndererek elini öpmek istediğini, affedilmesini söyler. Seyit Rıza yeğenini çok iyi tanımaktadır. Ancak diğer aşiretlerin rica baskılarına karşı koyamaz. General Alpdoğan’ın hedefi Alişer Efendi’dir. Alişer Efendi’nin yetenekleri ve Koçgiri hareketindeki rolü nedeniyle ortadan kaldırılması gerekmektedir. Rayber, Alişer Efendi ile ilişkiye geçer. Daha önce Kürtlerin safında çatışmalara katılan Zeynel Kop’u da kendisi ile hareket etmesi için ikna etmeye çalışır. Onu devlete ihbar etmekle tehdit eder. Zeynel’i yanına alan Rayber, amcazadesi Vanikli Mısto’nun oğlu Efendi’yi de ikna ederek yanlarına katar. Temmuz ayına doğru çatışmalar şiddetlenmekte, sivil insanlar katledilmektedir.
‘Hevalê min kuştin’
Seyit Rıza, Alişer Efendi’yi yurt dışına çıkıp olayları dünya kamuoyuna anlatmasını, destek sağlamasını ister. Alişer Bey teklifi kabul etmemesine rağmen Seyit Rıza kendisini ikna ederek hazırlıklara başlamasını sağlar. Bu gelişmelerden haberdar olan devlet, Alişer Efendi’yi ortadan kaldırmak için Rayber ve adamlarını Tujik Bavo (Sultan Dağı)’da Palaxin mıntıkasındaki Alişer’in bulunduğu mağaraya gönderir. Zeynel Kop’un iddiasına göre Alişer Efendi kendilerini mağaranın kapısında karşılar. Alişer, Zerife Xanım’ın uyarısına rağmen kirvesi Zeynel’in böyle bir hainliği yapacağını tahmin etmemektedir. Zeynel mağaranın kapısında Alişer’i öldürür. Zerife Xanım hevalinin üzerine atılıp “Hevalê min kuştin” der. Belindeki tabancayı çekerek Zeynel’e ateş eder. Seken kurşun Efendi’yi öldürür. Bunun üzerine Zeynel ve yanındakiler Zerife Xanım ve Alişer’in mağarada bulunan yeğenini öldürüp, başlarını keserek bir çuvala koyup Rayber’in bulunduğu Mezike’de buluşurlar (Mehmet Yürek’in Kovarabir’deki anlatımı). Rayber, Zeynel’den aldığı kesik başları Elazığ’a götürerek General Alpdoğan’a teslim etmiştir. Kesik başların fotoğrafını çeken Teğmen Nazmi Sevgen şunları söylemiştir: “Alişer’in kesik başının resmini ben aldım. Fakat kesik başın resmini alırken ürperdim, tüylerim diken diken oldu. Günlerce o baş gündüz hayalimde, gece rüyamda yaşadı. (Yeni İnci, sayı:44 1953. Aktaran Mehmet Bayrak, Bitlisname, Koçgiri İsyanı, Alişer ve Zarife).
İhanetin iç yüzü
Muhbir gazeteci Nişyazi Ahmet Banoğlu, 1951 yılında yayınladığı “Dersim İsyanı’nın İçyüzü” başlıklı yazı dizisinde Zeynel Kop’u göklere sığdıramamakta, onu tam bir Türk tipi insan olarak nitelemekte, aralarında geçen konuşmayı nakletmektedir:
-Zeynel, Alişer’i nasıl öldürdün?
-Kurşunla vurdum, sonra başını kestim,
-Neden yaptın bu işi?
-Fena mı yaptım Dersim’i fenalıktan kurtardım. (İnci dergisi sayı:3 sene:1951 Mehmet Bayrak agy)
Rayber: Yüz karası
Dr. Nuri Dersimi ise Kürdistan Tarihinde Dersim kitabında olayı daha değişik anlatmaktadır: “Daha fazla kan dökülmesini önlemek amacı ile Seyit Rıza, Alişer’in İran veya Irak’a iltica ederek Fransa ve İngiltere hükümetlerinin aracılığını dilemesini istemişti. Bu kararı öğrenen Rayber, Alişer’in savaş alanından ayrılmasından bir gün önce sekiz silahlı arkadaşı ile birlikte Alişer’in ziyaretine gitmişti. Bu ani ziyareti soran Alişer’e aç ve yorgun olduğundan birkaç saat istirahat edeceğini söylemişti. Zavallı Alişer misafirlerine yemek hazırlamakla meşgul iken namert Rayber, Alişer’in üzerine aniden ateş açmış ve bu eşi görülmemiş kahramanı şehit etmiştir. Şaşalayan eşi ‘aman hevalê mın mekujin’ demiş. Eşinin öldüğünü görünce tabancasını çekip Rayber’e ateş etmiş, mermi Vanklı Efendi’ye isabet etmiş onu öldürmüş, ancak alçaklığı sonuna kadar devam ettirmek isteyen Rayber, silahını Alişer’in değerli kahraman Kürt kızına yöneltip onu da kocasının cesedi üzerine cansız düşürmüştür. Kürtlüğün ve insanlığın yüz karası olan ve Kürdistan kurtuluş savaşları tarihinde adı sonsuza kadar lanetle anılacak olan alçak Rayber; Alişer ve eşinin başlarını kestirmiş, torbalara koydurmuş ve aynı günün gecesi tasarlanmış parolayı vererek Türk mıntıkasına geçmiştir. Rayber bunları bizzat General Alpdoğan’a dairesinde teslim etmiştir.”
Sonları ibretlik
Sömürgecilere uşaklık yapanların sonu hep ibretlik olmuştur. Zeynel Kop’un daha sonra kendisine güvenilmediği için idam edildiğini anlatan muhbir gazeteci Niyazi Ahmet Banoğlu, cüsseli iri yarı olan Zeynel’in idam sehpasında ufaldığını anlatır. Rayber ise Seyit Rıza idam edildikten sonra Teştak mıntıkasında oğlu ile birlikte öldürüldü. Devletin kendisine verdiği ajanlık paraları da müsadere edildi. Eşi ise sürgüne gönderildi. Bütün malına el konuldu. Sömürgecilerle işbirliği yapanların ders alması umuduyla!
KAYNAKLAR:
-Kürdistan Tarihinde Dersim Dr. Vet M. Nuri Dersimi, Zel Yayıncılık, Ağustos 1994
-Koçgiri İsyanı ve Alişer ile Zarife Mehmet Bayrak- Bitlisname
-Dersim Dersim Yüzleşmezsek Hiç Bir Şey Geçmiş Olmuyor Cafer Solgun- Timas Yayınlar 2010
-Doza Kürdistan Zınar Silopi- Özge Yayınları 1991.
BİTTİ
*Dosyanın birinci bölümü için tıklayınız