Amasya merkezi ile Taşova ilçesi arasındaki vadiye kurulan HES’ler nedeniyle tarımın dibe vurduğunu belirten Yeşilırmak Çevre Platformu Sözcüsü Kuru, çiftçinin borç batağında olduğunu söyledi
Tolga Güney/Amasya-MA
Orta Karadeniz’de bulunan Amasya şehri doğal güzelliğinin yanı sıra şehrin içinden geçen Yeşilırmak ile bölgenin önemli tarım şehirlerinden birisi. Fakat şehrin farklı bölgelerinde kurulu madenler ve Hidroelektrik Santralleri (HES) tarımı bitirme noktasına getirdi. Kentte aktif halde bulunan 21 HES’in 16 tanesi merkez ile Taşova ilçesi arasında tarım yapılan vadi üzerinde kurulu. HES’lerden kaynaklı Yeşilırmak adeta kuruma noktasına gelirken, halkın gelir kaynağı tarım da bitme aşamasında. Yeşilırmak Çevre Platformu Sözcüsü Fazlı Kuru, kentte yaşanan doğa talanının tarıma verdiği zararları değerlendirdi. Kent merkezi ile Taşova arasındaki vadinin binlerce yılda hazırlanmış mikro klima iklime sahip bir vadi olduğuna dikkati çeken Kuru, HES’ler için seçilen bölgenin özellikle bu alan olduğunu vurguladı. Bu bölgeye HES yapmanın tarıma darbe vurmak olduğunu belirten Kuru, “Bizim de HES’lere karşı çıkış sebeplerimizden birisi de bu. HES’ler suyun kullanım hakkını almak demek, bu suyu istediği zaman satabilmesi anlamına geliyor. Eğer koşullar uygun olursa, bu vadideki sebze üreticilerine suyu parayla satacaklar” dedi. HES’lerle suyun topraktan koparıldığını dile getiren Kuru, bunun da yeraltı ve yer üstü suları arasındaki sirkülasyonun önünün kesilmesine yol açtığını belirtti. “Yeraltı sularının daha derine gitmesi toprağın nemini koruyamamasına yol açıyor” diyen Kuru, “Bu durumda da tarım üretimi olamayacaktır. Bundan dolayı bu bölgedeki tarım üretiminin dibe vurması anlamına gelir. Ziraat Odaları ile beraber yaptığımız tespitlere göre bölgede zaten büyük toprak sahipleri yok. Bölgede kendi mülkünde kendi çapında üretim yapıp, pazara sunarak kendi masrafını karşılayabilecek üreticiler var” diye konuştu. HES’lerle birlikte doğanın talanının yaygınlaştığını ve tarımın önünde bir engel olarak ortaya çıktığına dikkat çeken Kuru, “Şirketler ‘Bu tarıma zarar vermiyor, ırmaklarda can suyunu bırakıyoruz’ diyor. Oysa tüm canlıların ihtiyacı olan su HES ile engelleniyor. Köylüler ile konuştuğumuzda bu seneki hasatta büyük zarar ettiklerini söylüyorlar. Özellikle sebze üretimi yapanlar masrafların altından kalkacak durumları olmadığını söylüyor. Karadeniz’in sebzesi Taşova Umutlu köyünden giderdi. Ama şimdi böyle bir durum yok. Şimdi üretim olmamış. Hasat, masrafı bile karşılamıyor” diye belirtti.
Toprağa göz diktiler
Köylünün her sene zarar etmesinden kaynaklı bankalara borçlu olduğunu sözlerine ekleyen Kuru, Amasya-Taşova arasındaki verimli arazilerin büyük çoğunluğunun özel bankalara ipotekli olduğunu kaydetti. Köylülerin borcu borçla kapatma yoluna gittiğini dile getiren Kuru, “Bankalar ele geçirdiği bu verimli toprakları şirketlere satacak. Bunun altında yatan da endüstriyel tarıma yönelik planlardır” şeklinde konuştu. İktidarın tarımı bilinçli bir şekilde tasfiye etmeye çalıştığını ifade eden Kuru, bölgedeki yurttaşların artık tarım ile geçinemediğini söyledi. Ulusal bir tarım politikası olması gerektiğin belirten Kuru, şöyle devam etti: “Her üretimin belli bir tüketim oranının hesaplayarak, ne kadar ihracat yapılacağını ya da üretim yapılacağını hesaplayan bir model yok. Herkes kendi bildiği gibi yapıyor, iktidar da bunu teşvik ediyor zaten. Bu yüzden tarım bu bölgede dibe vurdu.” Kuru, ayrıca eskiden balık çeşitliğinin olduğu Yeşilırmak’ta, artık balığın yok denecek kadar az olduğunu da dikkat çekti.