Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, önceki bakanları hiç aratmıyor. HES yapımının ülke için bir zaruret olduğunu belirten Pakdemirli, cari açığın nedeninin enerji ithali olduğunu iddia etti
Tarım ve Orman Bakanı Ekrem Pakdemirli, DSİ tarafından düzenlenen “Üst Yönetim Değerlendirme ve Eğitim Semineri”ne katılarak bir Enerji bakanı gibi yaptığı konuşmada, “Hidroelektrik santralleri inşa etmek ülkemiz için bir zarurettir” dedi. Bu zarureti ise Türkiye’de cari açığın en büyük sebebi enerji ithal edilmesi olduğunu belirtti. Pakdemirli, “HES’ler cari açığı azaltacak, en önemli yenilenebilir, yerli kaynaklardır. HES’lerle alakalı bölge halkının, zaman zaman doğru şekilde bilgilendirilmesi gerekmektedir. Şayet bölge halkına doğru olanı biz anlatmazsak, başkaları yanlış şeylerle onları yanıltabilir” ifadeleri, sanki dışarıdan enerji ithal edildiğini vurgular nitelikteydi. Ayrıca bölge halkına ‘yanlış’ bilgi verenlerin olmadığı aksine bakanın vurguladığı yanlış bilgilerin hepsinin bugün doğru çıktığı çok iyi biliniyor.
Cari açık böyle kapanır mı?
Doğalgazla çalışan santrallerin bir bir kapandığı, kapanmasın diye açıktan üretmedikleri elektrik için para ödeniyor olması bakanın ilgisini çekmezken yaptığı vurgular manidar bulundu. 89 bin MW güce ulaşan enerji üretimlerinin en çok yüzde 40’nın kullanılıyor olması doğalgaz gelmesede Türkiye’deki üretim gücünün yeterli olacağı açıkken, bakanın ithal edilen doğalgazı sanki bir zorunluluk gibi ele aldığı anlaşılıyor. Doğalgaz dışında elektrikle ilgili olarak ithalat yapılan bir başka kalem ise ithal kömür. İthal kömürle çalışan santrallere de kapasite bedeli altında üretmedikleri elektriğin parası ödenirken, HES’leri ithalattan kurtuluş olarak göstermesi inandırıcı olmaktan uzak görülüyor. Keban gibi HES’ler yüzde 10-20 kapasite ile çalıştırılıp yerine şirketlerin sahip olduğu her türden enerji üretim merkezlerinin elektriğine öncelik veren hükümetin bakanı samimi olmaktan çok uzak bulunuyor. Cari açığın kapatılmasına yönelik bulduğu yolu sayın damat Bakan Berat Albayrak’a anlatması belki kendileri için iyi bir yol olabilir.
Tarımda Avrupa’da birinciyiz
Konuşmasında bakanlığını hatırlayıp bu konulara da değinen Pakdemirli, “Tarımsal hasılada Avrupa’da 1., dünyada 7.’yiz. Tarımsal toprak varlığı olarak yine dünyada 17. sıradayız. Bu durum, elimizdeki toprak kaynağını, iyi kullandığımızı göstermesi açısından da önemli aslında” sözleri şaşkınlık yaratırken, konuşmasının devamında daha da ilginç konulara girerek şunları söyledi, “Küçükbaş hayvan ve Süt sığırı varlığında Avrupa Birliği’nde 1. sıradayız. Büyükbaş hayvan varlığında da Avrupa Birliği’nde, Fransa’dan sonra 2. sıradayız” dedi. Pakdemirli’nin bu konuşmaları hangi amaçla yaptığı anlaşılamazken Türkiye’de en temel gıda ihtiyaçlarını içeren tarımsal tüm ürünler sıfır gümrükle ithal ediliyor. İthalatın azaltılmasına vurgu yapan bakanın, hangi hasıladan söz ettiği ise belirsiz. Çünkü vurgulanan tarımsal hasıla aynı zamanda ithal edilen ürünleri kapsıyor olması ve gerçek olmayan verileri gerçekmiş gibi paylaşıyor olması ya yanlış bilgilendirildiğini ya da bu tutumu AKP iktidarının genel tutumunun bir parçası olarak ele alıyor olduğunu gösteriyor.
Havza bazlı yönetim planı
Türkiye’nin dört bir yanında doğal yaşamı alt üst eden adımlar sadece şirket çıkarları için gerçekleştirildiği açıkça görülüyor. Pakdemirli’nin “16 yıllık süreçte baraj sayımızı 276’dan 563’e, HES sayımızı 105’ten 547’e, içme suyu tesis sayımızı ise 31’den 236’a çıkardık” diye konuştu. Pakdemirli konuşmasının son bölümünde ise, “Yakın zamanda havza bazlı yönetim sistemine geçiyoruz. Artık, Ankara’dan değil, yerinden yönetim söz konusu olacak. HES’ler cari açığı azaltacak” iddilarını içeren bazı hedeflerini açıklamış olması ise ‘hamuduyla götürmek’ tabirine denk düşüyor. HES kurulan havzalarda derelerin kuruduğu, bu derelerde yaşayan canlıların yaşamını yitirdiği, bu derelerden faydalanan üreticilerin artık suya para vererek ancak ulaşabildiği bir Türkiye’de, HES’lerle övünen bir bakanın bu işin havza bazlı ele alınacağını belirtmesi şaşkınlık yaratıyor. Su olan bir havzada aynı zamanda maden varlığı varsa ya da enerji üretecek kömür gibi yataklar varsa bu havza topyekün ele alınıp yıkıma uğratılacağı birçok bilim insanı tarafından belirtiliyor.
EKOLOJİ SERVİSİ