‘Ah bu Metin Yeğin güzel konuşuyor, heyecanlı filan ama ütopik’ diyenler en büyük düşmanım artık. Tabii ki ütopik konuşuyorum ama size böyle gelmesinin nedeni, bir distopyada yaşıyor olmamız. Bir distopyadan sıyrılmak için en gerçekçi şey ütopik olmaktır ki ütopya gerçekleşmezse yok hükmündedir. Basitçe bir kere daha vurgularsak, bir distopyadan ancak ütopyalarla çıkabilirsiniz. O zaman “Yerel yönetimler mesela 6. sınıfa giden her çocuğa bedava bisiklet vererek bu işe başlayabilir” sözünün neden ütopik olmadığını, ekonomistlerin çok sevdiği gibi içine biraz sayılar katarak anlatalım.
Tam sayılara ulaşamazsam da mesela Diyarbakır’da bu sene TEOG sınavına giren 33 bin öğrenci varmış. Buradan yola çıkarak 35 bin 6. sınıf öğrencisi olduğunu düşünelim. Bu, Diyarbakır ölçeğinde 35 bin öğrenciye bisiklet dağıtmak demektir. Bu kadar çok sayıda bisiklet ürettiğinizde -bir kez daha vurgulayayım, ürettiğinizde-(Dolar bu şekilde patlamadan önce) bisiklet çok rahat bir şekilde her şey dahil 230 liraya mal edilebiliyordu. O zaman hesaplıyoruz: 35.000 çarpı 230 lira eşittir 8.050.000 lira ediyor. Yani yaklaşık 8 milyon lira. Çok para değil mi? Değil. Birincisi, bize göre çok para ama bir belediye için hiç de çok para değil. Halkın belediyelerinin elinin altında tuttuğu, doğru ama haklı olmayan ‘Bize yeterince bütçe vermiyorlar’ bahanesine hiç başvurmayın. Bu para çok rahat bu bütçeden çıkar.
Ayrıca bir belediye için çok para olmadığını, başka bir çarpıcı karşılaştırma ile göstermek isterim. Son Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamasına göre 1 kilometre asfalt 1.000.000 liraya mal olmaktadır. Yani halkın belediyesi, sadece ve sadece 8 kilometrelik asfalt dökme yerine 35 bin çocuğu mutlu etmeyi tercih etmeyecek midir? Ayrıca bu çok daha ekonomiktir. Çünkü basit ve doğrudan bir hesapla, her gün 35.000 öğrencinin taşınmasından doğan asfalttaki eskime ortadan kalkacağından, her yıl kilometre başına 1 milyon harcama, daha doğrusu müteahhitleri beslemekten tasarruf etmiş olunacaktır.(Ki bunu bir de dolar patladığında düşünün.) Her gün taşımacılığa harcanan yakıt, daha fazla sıkışan trafik, otomobillere, otobüslere verilen parayı filan hesaplayın, üstüne gençlerin ve çocukların gittikçe obezleşmesi ve hareketsizlikten doğan sağlıksızlıklarını ekleyin; hangisi daha iyidir, asfalt mı, bedava bisiklet mi?
Nasıl üreteceğimizi, yani tabii ki işçilerin kendilerinin sahip olduğu bisiklet üretme kooperatiflerini de gelecek haftaya bırakalım.
O zaman bu gerçek dünyadan ütopyaya (!) dönersek, 35 bin çocuğun kullanabileceği bir ulaşım aracı, ulaşımın demokratikleştirilmesinin başlangıcı değil midir?
Ve çocuklara bisiklet dağıtan hangi belediye en az 30 yıl seçimi kaybeder?