Seçimlerden uğradığı başarısızlık (“yenilgi”) sonrası “Cumhur İttifakı” artık dikiş tutmayabilir. Ne AKP ne de MHP bu seçimlerden kârlı çıktılar. Her şeyden önce kendi içlerinde bir psikolojik gerginlik yaşadıkları daha şimdiden görülüyor. İstanbul başta olmak üzere birçok büyükşehirde belediyeleri kaybetmiş olmaları onların ekonomik kaynaklarının büyük bir kısmını kesmiştir. Bu durumun “ganimeti” paylaşmada sorun yaratacağı kesin. Daha önemlisi iktidarın desteğini aldığı “derin güçler” ile arasındaki “balayı” bozulabilir. İçişleri Bakanı başta olmak üzere birçok kimse koltuğunu kaybedebilir. Bunlardan daha önemlisi devasa ekonomik dayanaklar elden gideceği için eskisi gibi Ortadoğu’da savaş naraları atamaz ve “bir gece ansızın geleceğiz” diyemez duruma düşebilirler. Üstelik, Kürt ve demokratik hareketlerin güçleri tarafından Suriye’de IŞİD’in bel kemiği tamamen kırılmış ve bir daha toparlanması mümkün görülmüyor.
Büyükşehir belediyelerinin kaybedilmesiyle birlikte yitirdikleri rant nedeniyle “ulufelerle” besleyip sokaklarda devrimcilerin üzerine saldıkları mafya bozuntuları ve çapulcu kesimleri beslemekte zorlanacaklardır. Can simidi gibi sarıldıkları ilişkilerden biri olan Rusya “ittifakı” da yara alabilir. Çünkü S- 400 füzeleri ayaklarına dolanabilir. Sadece bu ve başka kimi nedenlerle CHP’nin kazandığı İstanbul Belediye Başkanlığını geri almak için bir kılıfına uydurarak iptal ettirebilirler. Bu tehlike halen vardır. Bahçeli’nin, Çubuk’ta Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimi üzerine YSK’ya İstanbul seçimini iptal etmesi “direktifi” manidardır. CHP’nin “zafer sarhoşluğuna kapılması” sadece cumhur ittifakı’nın işini kolaylaştırır. CHP bu seçimlerden ders çıkarmalıdır. “Biz HDP’yi öbür seçimlerde destekledik, onlar da bu seçimlerde bize oy verdiler” gibi söylemler kadar sığ ve oportünistçe laflar olamaz. Bir kere Kürtlerin kapsamlı politik tahlilleri ve bu tahlil üzerinde yükselen pratik destek adımları olmasaydı “CHP’nin elde ettiği kazanım” asla olmayacaktı. Daha önemlisi CHP bundan sonra da Kürtlerin desteğini almadan kazandıkları belediyeleri yönetemez ve genel demokrasinin gelişmesine katkı yapamazlar. CHP aklını başına almalı. Başta “Kürt sorununun çözümü” olmak üzere Kürt halkına yönelik tüm duruşunu köklü ve demokratik bir şekilde değiştirmesinin zamanı gelmiştir. CHP’ye demokratik yapı kazandıracak ana yol; Kürtlere eşit, adaletli ve kardeşçe bakacak bir duruş sergilemekten geçer. Kürt değerlerine korkusuzca saygı göstermesi ve onlarla dayanışma içine girmesi zorunluluktur. Selahattin Demirtaş başta olmak üzere legal mücadelede simge haline gelmiş tüm Kürt liderlerine demokratik dayanışma göstermesi CHP’nin demokratik bir parti olması açısından önem arzetmektedir. En önemlisi Abdullah Öcalan üzerindeki anti demokratik uygulamaların kalkması, tecridin son bulması ve insani yaşam hakkını yok edecek olan açlık grevlerinin adil ve demokratik şekilde son bulması için çaba sarfetmesi gerekir. Bu davranış CHP’yi hem global dünyada hem de tüm halklar ve emekçilerin gözünde saygın bir yere getirecektir. Yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem Kürt halkı ve tüm demokratik yapıları için de geçerlidir. Legal siyasi mücadele ve o alandaki demokratik partiler bizim ilgi alanımızdadır. Daha doğrusu bu alanda söyleyecek sözümüz var. Yeni koşullarda Kürt paradigmasını özenle ele almak ve içeriğini halk kitlesiyle buluşturup yaratıcı bir şekilde yeni yöntemlerle ve devrimci bir taktikle geliştirmek legal siyasetin temel görevlerinden biri olmalıdır. Hemen söyleyelim; bugün Türkiye’nin ve dünya demokrasi güçlerinin ilgi odağına oturmuş açlık grevleri kitlelerde yeterince ilgi “görmüyor” ve “sahiplenilmiyorsa” legal hareketin dağınıklığının payı büyüktür. Unutmayalım; bir haksızlığın olduğunu yerde var olan haksızlığa karşı mücadele etmenin gerekli olduğunu halka anlatacak temel gücün başında devrimci partiler ve demokratik yapılar gelir. Baskı ve zulümden kurtulmanın yolunun başında devrimci bir yol haritası gelir. Kürt özgürlük hareketi bu yolu çoktan bulmuş ve bu yolda ilerlemek için gerekli olan pusulayı da yaratmıştır. Şimdi koşullara uygun olarak yürümek için bu pusulayı iyi kullanma dönemidir. Bilindiği gibi, bir siyasi yapının eksiklerini giderebilmesi için somut koşullara uygun devrimci taktik geliştirme yeteneğine bağlıdır. Bunun yolu ise öncelikle örgütsel yapısını güçlendirmesinden geçer. Bu da gelişmiş parti içi bir demokrasiye ve kurtuluşa götürecek paradigmayı özümsemiş yetişkin ve özveriyi ilke edinmiş kadrolara sahip bir yapılanma ile mümkündür. Bu ilke HDP için de geçerlidir ve yeni dönemin devrimci-demokratik görevlerini yerine getirebilmesi için seçim sonuçlarını da dikkate alarak yenilenmelidir. Legal hareketin eksik ve “zaaflarını” yok edebilmesi için herkese görev düştüğü açıktır. Elbette “kaybedilen” belediyelerin nedeni de mutlaka yeni döneme tecrübe olmalıdır…