Hiç girizgâh yapmadan, dümdüz gireceğim konuya: Allah aşkına, aranızda Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü’nün önceki gün sarf ettiği, “İsteyen 1 sene çocuğunu okula göndermeyi erteleyebilirse yoğunluğun da önüne geçilebilir” sözünü duyup da sinir krizi geçirmeyen var mı?
Nedir bu? Gerçekten nedir?
Bir bilim insanının sosyolojik gerçeklikten bu kadar uzak bir paralel evrende yaşamasını, ‘isteyen şöyle yapsın’ sözünü bu kadar rahat kullanabilmesini nasıl açıklayabiliriz? Kendisini Cem Yılmaz zannederek her akşam hiç komik olmayan ‘espri’lerle Twitter’i boş yere işgal eden bakana insan bu kadar mı uyum sağlamalı?
Kurban Bayramı geliyor, Prof Özlü, “Risk çok büyük. Bu süreç iyi yönetilemezse vaka sayısının artacağını düşünüyorum” diyor. Bir başkası, Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, canlı yayında “Allah neden virüsleri yaratmış? Yaratmış çünkü insanların belirli bir sayının üzerinde çoğalamaması gerekir” diyor ve fakat sonra Allah ne derse desin o da riskin büyük olduğunu söylüyor. Üstüne fırça da atıyor vatandaşa: “Aylardır biz anlatıyoruz, Sayın Bakan anlatıyor, devlet anlatıyor, Cumhurbaşkanı çıkıyor, maske ve mesafenin ne kadar önemli olduğunu söylüyor. Ama ısrarla ve inatla mesajı almayan bir grup var.”
Kim o grup? Sağa sola, arkama bakıyorum şöyle; sanırım bizi kastediyor.
Bir başkası, yine Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, okul önlemlerini sıralıyor. Çocuklar okula gelmeden önce ailelere her gün sorulacakmış evde bir sıkıntı var mı diye, hepsi birer pandemi uzmanı olan anne babalar ‘var’ derse çocuk okula gelmeyecek, ‘yok’ derse geleceklermiş.
Bir başkası ise Prof. Dr. Levent Yamanel, ciddi ciddi “düğün gözlemcileri”nden söz ediyor bize: “Düğünlerde daha ziyade gelin ile damadın ön planda olması gerekiyor. Halay, oynama gibi şeylerin mümkün olduğu kadar olmaması lazım. Zaten gözlemci de bu yüzden var. Eğer bir halay, oyun söz konusu olursa gözlemci uyaracak.”
“Dikkat! Kırmızı döpiyesliyle yanındaki ince bıyıklı olan şahıs! Halay girişiminde bulunduğunuzu görüyorum buradan! Ayrılın lan birbirinizden!”
Allah’ım, sen aklımıza mukayyet ol!
Tamam, safız biz! Bu iş başladığında bendeniz dâhil, en muhalif hekim örgütleri dâhil, bir sürü insan “Bunlar Bilim Kurulu filan kurdular, hadi hayırlısı” demiştik de daha üç gün geçmeden her Kurul toplantısı “Sayın Cumhurbaşkanımızın takdirlerine sunulmuştur” diye bitince, tamam dedik, eski tas eski hamam!
Tas ve hamam tamam da bu kadar mı düşük bir seviyedir bilimin durduğu yer?
Kimseyi küçümsemem, onca yıl dirsek çürütmüş insanların emeğini hiçe saymam ama kendisine Bilim Kurulu adını veren bir müessese, nasıl iktidarın basit bir aparatı haline dönüşebilir? Nasıl muktedirler adına halkı azarlama hakkını kendinde bulabilir? Resmen ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ usulüyle yürütülen bir sürecin ‘hık deyicisi’ olmayı nasıl içine sindirebilir? Nasıl olur da “gönlüm razı olmadı”yla iş yürüten otoriteye “Hemşehrim bu iş hatır gönül işi değil” demekten imtina edebilir? Nedir bilim? Politik iktidarların, sermaye güçlerinin işlerini kolaylaştırmak için mi onca yıl emek verilir tıp bilimine? Bir tek Allah’ın kulunun aklına “Karışma kardeşim bu işe, mevzu virüsle bizim aramızda” demek gelmez mi?
Geçtim bütün bunları; bu sevgili ve saygın hocalarımız, o koltuklarda “potansiyel günah keçileri” olarak oturduklarının da farkında değiller mi? İşler iyice kötüye giderse bu felaketin ihalesi kimin üzerinde kalır acaba? Trump kaç kişiyi harcadı şimdiye kadar, hiç baktınız mı? Gerek yok o kadar uzağa, siz bu ülkede herhangi bir tren kazasında bile gerçek sorumluların ortaya çıkıp ‘pardon’ dediğini duydunuz mu? Kaç gariban makinistin ocağını söndürdüler şimdiye kadar, haberiniz yok mu? Dahası, bu komplo teorileri ülkesinde havuz medyasının istediği anda bir “Doktorlar Kumpası” yaratma kabiliyeti yok mudur sizce? Enişte, kayınço, gelin, damat, herhangi bir yerden FETÖ bağlantısı bulmak zor mudur onlar için?
Yeter artık, hakikaten yeter. Anladık, bu ülkede bir salgın yönetimi yok; anladık kaderimize terk edildik; anladık kızımızı kuzu kuzu okula gönderip kendimizi Allah’a emanet edeceğiz; anladık sermayenin çıkarları için bütün ülke ateşe atılıyor ama siz niye ortak oluyorsunuz buna? Her biri akademik kariyer sahibi insanlar için ‘benden paso’ demek bu kadar mı zor? Kendinize de yazık değil mi?
“Herkes biliyor geminin su aldığını / Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini.”
Siz bilmiyor musunuz?