Prof. Dr. Melek Göregenli, Sur’da yaptıkları alan araştırmasının sonuçlarını değerlendirdi. Çocukların olumsuz etkilendiğini belirten Göregenli, ‘Hayatta her zaman yapabileceğimiz şeyler vardır. Eğer onlar için daha iyi yaşam koşulları yaratabilirsek bütün bunları atlatabilirler’ dedi
Dünyanın en uzun sokağa çıkma yasağının uygulandığı Diyarbakır’ın Sur ilçesinde Diyarbakır Barosu avukatları ve psikologlar tarafından, yaşanan çatışmalar sonrasında yerinden edilen ailelerin durumunu ve çocuklara yönelik hak ihlallerini saptamak için yüz yüze yapılan görüşmeler yoluyla gerçekleşen alan araştırmasını yöneten Prof. Dr. Melek Göregenli, 561 aile ile görüştüklerini aktardı. Göregenli, çalışmanın amacını şöyle özetledi: “Çocukların Sur’daki yaşam koşulları, şimdiki yaşam koşulları değerlendirilip genel olarak fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak Sur’da yaşanan çatışmalı sürecin çocukların hayatında yarattığı etkilerin anlaşılmasını ortaya koymaktı.”
Tüm raporlar ortada
Çalışma süreci sırasında ve sonrasında uluslararası hak örgütlerinin, Birleşmiş Milletler’in (BM) ilgili kurumlarının raporları gerekse ulusal ve yerel sivil toplum örgütleri, siyasi oluşumların raporları, kayıtları ve gözlemleri, bu süreçte çocukların temel haklarının ihlal edildiğini ortaya koyduğunu söyleyen Göregenli, “Bu araştırmanın bulguları da benzer biçimde, çocukların sadece fiziksel ve psikolojik sonuçlar açısından olumsuz etkilendiğini değil, temel insan ve çocuk hakları bakımından da haklarının ihlal edildiğini görmek açısından önemlidir” dedi.
Yaşamları daha kolaydı
Sur’da sokağa çıkma yasağından önce yaşam koşullarının olumsuzluklarıyla başa çıkmanın daha kolay olduğunu belirten Göregenli, görüştükleri ailelerin bunu “Başta sağlık olmak üzere genel kamusal hizmetlere coğrafik olarak daha yakın olmaya, evlerin avlulu olmasına, akrabalar, komşular ve genel sosyal ağların güçlü olduğu bir ortamda yaşıyor olmaya bağladığını” söyledi. Sur sakinlerinin şu anda yaşadıkları yaşam çevrelerinde çocuklar için güvenli ortamlarının olmadığına dikkat çeken Göregenli, “Eğitim ortamlarının sık sık değişmesi, yeni çevrelerinde sosyal destek mekanizmalarının bulunmaması nedeniyle, en büyük sorunun çocuklarının yalnızlaşması” olduğunu söyledi. Kentte Sur’a karşı bir kayıtsızlık gördüğünü de dile getiren Göregenli, “Bir terk edilmişlik görüyorum. Kimsenin umurunda olmadıkları, onlar dile getirmedi ancak ben öyle hissettim. Çaresizlik içinde kendi kendilerine hayatla başa çıkmaya çalışıyorlar. Onlar olup bitenlerin sorumlusu değillerdi. Sur’un gerçek sahipleri, kendi sakinleri oraya dönemeyecek. Çünkü konulan tüm şartlar engel oluşturuyor” ifadelerini kullandı.
‘Yapabileceğimiz şeyler var’
Sur için yapılması gereken çok şeyin olduğunu söyleyen Göregenli, “Yaşadıklarımızın kaderimiz olduğunu düşünmem. O yüzden hayatta her zaman yapabileceğimiz şeyler vardır. Çok kötü deneyimler yaşamış olabiliriz. Bu çocuklar çok kötü koşullara tanık oldular ve halen kötü koşulların içinde yaşıyorlar. Çatışmanın, her türlü şiddetin tanığı oldular. Hayatları karardı diye düşünmem. Eğer onlar için daha iyi yaşam koşulları yaratabilirsek bütün bunları atlatabilirler, atlatmaları gerekir” dedi.
Surluların desteğe ihtiyacı var
Çatışmalı sürecin çocukların psikolojisi üzerinde bıraktığı etkinin canlı olduğunun altını çizen Göregenli, “Yaşanan olaylar üzerinden oldukça uzun zaman geçmiş olmasına karşın, o dönemde çocuk olan şimdi bir kısmı genç yetişkinler olan kişilerin, psikolojik olarak yaşadıkları olumsuz sonuçların anlamlı oranlarda halen devam ettiği tüm açıklığıyla ortada” diye konuştu. Sur’daki çatışmalı süreç sonrasında ortaya çıkan sağlık, eğitim, barınma yaşam çevresindeki yoksunluklar ve hak ihlallerinin halen devam ettiğine dikkat çeken Göregenli, “Surluların çok ciddi desteğe ihtiyacı var” vurgusu yaptı. Sur sakinlerinin ekonomik şartlarının kötü olduğunu belirten Göregenli, “Çatışmalı süreç sonrasında yerinden edilen ailelerin, örneğin çocukların okula devam edebilmeleri için ikametleri değiştirilmiş aileler, kira yardımı alamamaları ya da bu yardımların düzensiz olması nedeniyle, zaten oldukça yoksul olan ailelerin yaşam koşulları daha da zorlaşmış ve bu durum çocukların daha da olumsuz etkilenmelerine, eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşamamalarına, temel yaşam giderlerinin karşılanamamasına neden oluyor” dedi.
Evi olanlar şimdi kirada
Kendi evi olduğu halde pek çok ailenin şimdi kirada oturduğunu dile getiren Prof. Dr. Melek Göregenli, “Aşina oldukları sokak ve arkadaş gruplarından uzak kalmaları, ebeveynlerinin ifadeleriyle, çocukların evle okul arasında tekdüze bir yaşam sürmesine yol açmış, bu durum da Sur’da yaşanan olumsuz deneyimlerin sonuçlarının atlatılmasını zorlaştırıyor” dedi. Bu sürecin yükünü üstlenenlerin kadınlar olduğunu ifade eden Göregenli, “Sur süreci yoksulluk ve toplumsal cinsiyet ideolojisinin belirleyici rolünü, yaşanan her türlü toplumsal çatışmadan kadınların çok daha ağır etkilendiğini açıkça göstermektedir” diye vurguladı. Kayyumların atanmasından önce, yerel yönetimlerin kadınlara yönelik destekleyici hizmetlerinin de artık olmadığını, olan hizmetlerden haberdar olma imkanlarının ve bunlara ulaşma şanslarının da düşük olduğu düşüncesi hakim olduğunu kaydeden Göregenli, “Erkeklerin bir bölümü çeşitli nedenlerle evden ayrılmış; kadınlar, genel olarak zaten yaşamakta oldukları sorunların daha da ağırlaşmasının sonuçlarıyla, herhangi bir kamusal ya da sosyal destek sisteminden mahrum olarak başa çıkmak zorunda kalmışlardır ve bu durum sürmektedir” dedi.
Lezgin Akdeniz/Diyarbakır-MA