1 Mayıs yaklaşırken gazetemize konuşan emek örgütleri, AKP’nin emekçileri değil sermayeyi koruduğuna dikkat çekerek, krize, yoksulluğa, işsizliğe, sefalete, açlığa ve savaş politikalarına karşı ortak mücadele çağrısı yaptı
Yadigar Aygün/ İstanbul
Çin’in Wuhan kentinde 29 Aralık’ta ortaya çıkan yeni tip koronovirüs (Covid-2019) salgını tüm dünyaya yayıldı. Salgından en çok etkilenen kesimler emekçiler, yoksullar, dezavantajlı gruplar ve ezilen sınıflar oldu. AKP, salgın sürecinde emekçilerin yanında olmak yerine sermaye güçlerini korumaya devam etti. Emekçiler her yıl olduğu gibi bu yıl da ekonomik kriz, artan yoksulluk, asgari ücret ve yüksek vergiler altında ezildi. AKP salgın sürecinde bile savaş politikalarından vazgeçmeyerek yurttaşlara, emekçilere harcanması gereken parayı mermiye, topa, tanka harcayarak faturayı emekçilerin sırtına yükledi. ‘Açım, evde çocuklarım aç’ diyerek toplu intiharların yaşandığı bir coğrafyaya dönmüş durumdayız.
Her yıl tüm dünyada emek sömürüsüne, iş cinayetlerine, ekolojik talana, savaşa, baskı politikalarına karşı kutlanan 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ne ilişkin emek örgütleri gazetemize değerlendirmelerde bulundu.
Ölüm riskine rağmen çalıştırıldı
Kapitalizmin ve neoliberal politikaların Kovid-19 ile birlikte sorgulandığını bir belirten KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, emekçilerin ölüm riskine rağmen zorla çalıştırdığını söyledi. Bozgeyik, “Sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde bile işçiler zorla çalıştırılıyorlar. İnşaatlarda, tersanelerde atölyelerde, kamuda işçiler ölüm riskine karşı çalıştırıldı. Baktığımızda yüzyılın en büyük salgını. Kapitalizmin uzun süredir yaşamış olduğu hem finansal kriz, hem de yönetememe krizi, hem ulus devletlerin yaşamış olduğu sorunlar hem de AB’nin içerisine girmiş olduğu mali kriz açısından baktığımızda bir küresel kriz ile karşı karşıyayız. Sanayi Devrimi’nden bu yana kapitalizm, ekolojiyi, tarımı, suyu, emeği sömürüyor. Bu açıdan bu yıl kutlanacak 1 Mayıs hem küresel anlamda hem de enternasyonal dayanışma açısından çok önemli. Bizlere yeni bir dünya kurulması açısından oldukça önemli imkanlar sunuyor. Kapitalist sisteme ve siyasal iktidarların politikalarına baktığımızda giderek artan yoksulluk, işsizlik, tamamen otoriterleşen bir süreç ile karşı karşıyayız. AKP iktidarı salgın sürecinde bile savaş politikasından vazgeçmiyor. Emekçilerin, toplumsal muhalefet örgütlerinin yeni bir dünya şiarıyla ortak mücadele etmesi gerekiyor. Virüse karşı, işsizliğe karşı, yoksulluğa, açlığa, savaşa karşı emekten yana politikalar olması için ortak mücadele yürüteceğiz. Her ne kadar salgından kaynaklı sesimizi sokakta duyuramıyorsak da bulunduğumuz yerlerde 1 Mayıs’ı kutlayacağız” dedi.
‘Sözümüzü birleştirmeliyiz’
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Seyit Arslan, kapitalizme karşı ortak mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Arslan, “Türkiye’de emek ve demokrasi güçlerinin ortaklaşacağı gün olarak bakıyoruz aynı zamanda. Tüm emekçi, demokrasi, muhalif sosyalistlerin birlikte sözümüzü söyleyeceğimiz gün de olsun istiyoruz. Geçmiş yıllarda konfederasyonların, farklı siyasal yapıların ayrı ayrı kutladıkları oldu ama bugün dünyada hem salgına hem de emperyalist sisteme karşı, onların savaş politikalarına karşı, işçilerin hayatını hiçe saymalarına karşı bizim de sözümüzü birleştireceğimiz, aynı sözü söyleyeceğimiz bir gün olsun istiyoruz” dedi.
‘Yaşam için genel grev’
DİSK’e bağlı Gemi Yapımı ve Deniz Taşımacılığı, Ardiyecilik ve Antrepoculuk İşçileri Sendikası (Limter-İş) Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı, AKP’nin emekçileri açlık ve Kovid-19 arasında bir ikileme soktuğuna dikkat çekti.
Ekonomik krizin giderek derinleştiğini hatırlatan Saygılı, işsizlik ve yoksulluğun arttığının altını çizdi. Saygılı, “AKP, emekçilere işsizlik, yoksulluk, ekonomik kriz, savaş politikaları ve aynı zamanda virüsle açlık arasında bir yaşam sunuluyor. Evde oturun çağrısı yapılıyor; evde oturmanın hem koşulları yaratılmıyor hem de evde oturun çağrısı yapılırken bu memleketin yarısını oluşturan işçiler ölümle yüz yüze bırakılıyor. Evde kalmanın koşullarının yaratılmadığı, ücretli izin uygulanmadığı koşullarda yaşam hakkı grevi ve toplumsal direnişin tercihten ziyade zorunluluk haline geldiğini düşünüyoruz. Ücreti izin için grev, yaşam hakkı için 1 Mayıs’a yürüyoruz” dedi.
‘Kaynaklar savaşa’
AKP’nin emekçileri değil sermayeyi koruduğunun altını çizen Saygılı, AKP’nin yurttaşlara, emekçilere hiçbir şey vaat etmediğini belirtti. AKP’nin emekçilere yoksullara harcaması gereken kaynakları savaş politikalarına harcadığına dikkat çeken Saygılı, “Bu zamana kadar çok saraylar yıkıldı, saltanatlar ortadan kalktı. İşçiler, emekçiler yoksullar ancak asla ve asla bu sistemle ebediyen yürümez. Bunun farkında oldukları için saldırarak bunun üzerinden gelmeyi düşünüyorlar. AKP, 20 yıl boyunca toplu iğnenin ucu kadar emekçilere bir şey sağlamadı. Toplumsal özgürlük noktasında, adalet noktasında, barış noktasında hiçbir şey sağlamadılar. Bu saatten sonra da yapamayacaklarının farkındalar. AKP ve patronlar anlaşmış durumdalar. İşçilerin yaşamlarını gasp ediyorlar. Açık ve aleni bir şekilde çarklar dönsün, patronların kasası dolsun, işçiler ölsün hiç önemli değil diye bakıyorlar. AKP’nin savaş politikaları hala devam ediyor. Emekçilere harcanması gereken kaynaklar savaşa harcanıyor. 1 Mayıs bizim tarihimiz, aynı zamanda hafızamız. Dolayısıyla işçi sınıfı tarihine sırtını dönen hiçbir toplumun geleceği kazanma şansı yok. Biz 1 Mayıs’a sahip çıkacağız. 1 Mayıs’ı yasaklamayı düşünebilirler. Biz bu yasakları asla ve asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz” diye konuştu.
‘Fırsatçılık yapıyorlar’
DİSK’e Bağlı Dev Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut, sermaye güçlerinin fırsatçılık yaptığının altını çizdi. Uyarılara rağmen inşaatlarda önlem ve tedbir alınmadığını belirten Karabulut, “İnşaat patronları fırsatçılık
yapıyor. Siyasi iktidar en büyük rant ve talanın yaratıldığı inşaatlarda kendi çıkarları doğrultusunda adım atıyor. Salgını durdurmak yerine sanki sürü bağışıklığı kazanılsın diye bir anlayış olduğunu düşünüyorum. Ölümlerin, hasta sayısının artmasına rağmen sıkı önlemler almak yerine milyonlarca işçi emekçiyi zorla çalıştırmak başka türlü değerlendirilemez. Tüm uyarılarımıza rağmen, önlem alın çağrılarımıza rağmen önlem almak yerine bu süreçte on binlerce inşaat işçisi salgın riskinin en fazla olduğu dip dibe burun buruna çalışma ve barınmanın olduğu şantiyelerden işten çıkarılarak memleketlerine gönderildiler. Hiçbir kontrol sağlık denetimi yapılmadan evlerine döndüler. Böylelikle virüsün ülkenin dört bir tarafına, en ücra köşelerine yayılmasına yol açtılar. Önlem almayanlar işçilerin ölümlerinden de sorumlular er ya da geç hesap verecekler” diye konuştu.
‘Örgütlü olmak zorundayız’
Kovid-19’dan iş cinayetiyle yaşamını yitiren işçileri hatırlatan Karabulut, örgütsüzlük devam ettikçe ölümlerin artacağını vurguladı. Karabulut, “Yaşamını yitirenlerden birisi de arkadaşım Hasan Oğuz’du. Hasan genç, dinamik, temas ettiği herkese umut veren, bulunduğu her alanda toplumun ve işçi sınıfın çıkarları için mücadele eden bir işçiydi. İşçilik yaşamı küçük yaşta inşaat işçiliği ile başlamıştı. 3 yıldır birlikte çalıştığımız Hasan fedakarlığı, öncülüğü ile bilinen bir işçi önderiydi. İnisiyatif alan, pratikte uygulayan biriydi. Sendikamız inşaat işçileri ve işçi sınıfı yiğit bir neferini üretim baskısı ve alınmayan önlemler sonucu kaybetti. Üzüntülüyüz öfkeliyiz. Biz işçiler açısından virüs kadar daha öldürücü olan bir şey var o da örgütsüz olmamız. Biz örgütsüz olduğumuz için ölümüne çalışma dayatılıyor. İş sağlığı ve iş güvenliği olmayan işyerlerinde maalesef pozitif vakalarda ölümler devam ediyor. Bizler yaşamak istiyoruz. Yaşamak ve yaşatmak için mücadeleyi büyütmekten başka bir yolumuz yok” diye belirtti.
Toplum açlıkla karşı karşıya
TÜRK-İŞ’e bağlı Deri Dokuma ve Tekstil İşçileri Sendikası (DERİTEKS) Başkanı Musa Servi, işçiler açısından her gün sorunların büyüdüğünü dile getirerek, Kovid-19 için açıklanan paketin işverenlerin lehine olduğunu belirtti. Servi, “Açıklanan ekonomik pakette, işçiler lehine hiçbir şey yoktu. Salgının yayılmaması için tedbir ve önlemler alınması
gerekiyordu. Görüyoruz ki siyasiler salgını kontrol altına almakta samimi değil. Samimi olmuş olsalardı 2 günlük sokağa çıkma yasağına rağmen işçiler çalıştırılmazdı. İşyerlerinde çark dönsün diye işçileri yasaktan muaf tutuyorlar. Diğer ülkelerde olduğu gibi üretim durdurarak işçiler ücretli izne çıkarılmalıydı. Bu iktidar sermayeyi koruyan, ne olursa olsun çarkların dönmesini sağlayan bir iktidar. Üretim devam ettiğinde işçiler akşam eve gittiğinde virüs evdeki herkese bulaşacak. Ülkenin kalkınmasının yolu üretimden geçiyor. Üretimdeki işçi sağlıklı olsun ki üretebilsin. Sendikasız olan, sigortasız olan işçiler var. İşten çıkarıldılar. Bu insanlar açlıktan ölecek. İktidar buna çözüm bulmalı. İktidar sermayeyi değil, emekçiyi, yoksuları, ezilen kesimleri, köylüleri korumalıdır. Sosyal devlet olmanın gereği budur” dedi.
Tutuklu gazetecilere özgürlük
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş tutuklu gazetecilere ve gazeteciler üzerindeki baskılara dikkat çekti. Durmuş, “İşçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü 1 Mayıs bu yıl tüm dünyada etkisini
gösteren salgın nedeniyle alanlarda kutlanamayacak. Ancak bu işçilerin taleplerini haykıramayacağı, vazgeçeceği anlamına gelmez. İşçilerin bulundukları her alandan seslerini yükselteceğinden hiç şüphemiz yok. Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak bizler de gazeteciler için özgürlük, iş güvencesi ve sendika hakkı taleplerimizi kamuoyuna açıklayacağız. 1 Mayıs bu yıl alanlarda kutlanamayacak olsa da her kesimin taleplerini duyurmanın yolunu bulacağına eminiz. Bu vesileyle işçi sınıfının uluslararası birlik mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nı kutluyoruz” diye belirtti.
YARIN: SİYASİ PARTİLER