Artık 2023 seçimleri için kritik bir zamana girmiş bulunuyoruz.
Geçtiğimiz haftadan bu yana siyaset, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen cezayı ve siyaset yasağını konuşuyor. Altılı Masa etrafındaki partiler, bu mahkeme kararına 2023 seçimlerine yönelik siyasi darbe gerekçesiyle tepki gösterdi. İmamoğlu’nun çağrısı üzerine Saraçhane’ye koşan binlerce insanın önünde İYİ Parti lideri Akşener’in verdiği mesaj ise günlerdir siyaset dünyasında çeşitli şekillerde yorumlara neden oluyor.
Diğer taraftan HDP’ye yönelik iktidarın tasfiye politikası yol almaya devam etmekte. Cezaevlerindeki hasta tutsaklarla ilgili eylem sırasında İstanbul İl Eşbaşkanı’na polis tarafından atılan tokat bunun bariz yeni örneği. Sonrasında Kadıköy ilçe binasına Eş Genel Başkan’ın sokulmayarak abluka altına alınması ise siyasetin yüz karası fotoğrafı olarak hafızalara kaydedildi.
İktidarın siyaset alanına yönelik müdahalesi ve siyasi darbe operasyonları ilk değil tabii. Yıllardır HDP’ye ve HDP’li siyasetçilere yönelik siyasi operasyonlar ne yazık ki sistem içi muhalefet kesimleri açısından can yakıcı bir gündem olmadı. Kürtler ve Kürtlerle birleşik bir mücadele içinde olanlar bütün bu süreçlerde büyük bir yalnızlık yaşadılar.
HDP eşbaşkanları, belediye eşbaşkanları, milletvekilleri ve binlerce partili yönetici ve üyeler çeşitli başlıklar altındaki operasyonlarla haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanırken, hızlandırılmış mahkeme süreçleriyle ağır hapis cezalarına çarptırılırken ses vermeyenlerin, şimdi yangın var diye bağırmasının geç kalmış bir çığlık olduğunu hatırlatmak isterim.
HDP hakkında açılan kapatma davası hâlâ seçimler öncesi önemli bir başlık olarak gündemdeyken, Saraçhane Meydanı’nda bu yaşanmış ağır saldırılara cümle kuramayan muhalefetin, nasıl bir demokrasi arayışında olduğunu sorgulamak gerekir. Bugünkü bu otoriter tekçi sistemden canı yananların, baskı görenlerin, kimliği ve inancından dolayı ayrıştırılanların birbirini görmesini sağlamadan bu dönemi aşabilmek, başarılı olabilmek mümkün değildir.
Bugün artık demokratik siyaset alanı iktidarın vesayeti altında, her çeşit manipülasyonun devreye girdiği kirli bir saray oyununa dönüştü. Hak aramanın mümkün olmadığı, adaletin herkese artık lazım olduğu bu ortamdan farklı kulvarlardan yürüyerek çıkış bulabilmek imkansız.
İktidar bloku 2023 başarısını esas olarak HDP ve HDP ile büyük bir “Demokrasi İttifakı’nı” inşa etmeye çalışan demokratik kesimleri siyaset dışına itecek yol yöntemlerde görmektedir. Savaş, çatışma ve kutuplaştırma üzerinden bu başarı hikayesini gerçekleştirmek için mevcut muhalefeti de milli ve yerli politika ekseninde etkisiz kılmaya çalışmaktadır.
Elbette iktidar blokunun başarmak istediği şey tek başına seçim başarısı değildir. Aynı zamanda Türkiye’nin yine çoğulcu, çok kültürlü toplumsal gerçekliğini baskı altına almak ve tek millet, tek bayrak, tek vatan çizgisini güçlü kılmaktır. Başta Kürtler olmak üzere bütün toplumsal muhalefet kesimlerine yönelik siyasi hamlelerin arkasına sistem içi muhalefeti de dizerek yol almaktır.
İstanbul Belediye Başkanı’na yönelik yargı eliyle süren operasyon ve bu operasyonun etrafında yaşananlar saldırı konseptinin çoklu bir özelliğe sahip olduğunu gösteriyor. İktidarın derinliklerindeki çoklu yapı içinde de sürecin yönetilmesi konusunda farklı hamleleri de bu süreçte görmek mümkün.
Devleti yöneten erkin olası bir iktidar değişikliğine karşı da planları olduğunu İmamoğlu meselesinde görmüş olduk. Muhalefetin özellikle Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusundaki tartışma ve arayışına iktidar blokunun içinden de bir müdahalenin ve planın olduğunu görmek gerekir.
Altılı Masa’nın homojen olmayan yapısı ve özellikle demokrasi perspektifindeki açmazlar HDP ile kurulacak ilişkide kendisini göstermektedir. Aslında Altılı Masa’nın rejimin esasına yönelik bir değişikliğe değil, daha çok yıpranmış olan devlet yönetiminin yeniden güven tazelemesine yönelik bir mutabakat içinde saklı her şey. Dolayısıyla nasıl bir cumhurbaşkanı adayından nasıl bir parlamenter rejim tartışmalarına kadar her şey bu çerçevede ele alınmalıdır.
Önümüzdeki dönemin esas yükü demokrasi güçlerinin omuzlarındadır. Bir yandan yeni yüzyılda “Demokratik Cumhuriyet’in” inşası için güç biriktirmek bir yandan da sistem içi iktidar ve muhalefet arasındaki rejime güven tazelemekle sınırlı arayışları boşa çıkarmak gerekecek. Bu ikili görevi birbirinden bağımsız değil, iç içe bir hat üzerinden ele almak ve ilerlemek önemli.