Kilyos’ta kaldırıma gömülen çocuğunun kemiklerini, ağzından tek bir kelime çıkmadan zafer işaretiyle alan anne Yıldırım, “Her şeyi affedebilirim ama kutsalıma saygı göstermeyenleri affetmem” dedi
Kilyos Mezarlığı’nda kaldırıma gömülen çocuğunun kemiklerini, 2 yıl sonra ağzından tek bir kelime çıkmadan zafer işaretiyle alan anne Belkize Yıldırım, “Her şeyi affedebilirim ama kutsalıma ve cenazeme saygı göstermeyenleri affetmem” dedi. Rutubet kokulu duvarda asılı fotoğrafa, bir gün çıkıp gelir diye yıllarca gözü yaşlı baktı. Acılı haberi duyduğunda sarılacağı bir mezar taşı istedi hep. Yıllar sonra çocuğunun mezar taşına kavuştu. “Acılarımızı bir nebze olsun dindirdi” dedikleri an, Garzan Mezarlığı yerle bir edildi, kemikler kepçelerle çıkarılarak, İstanbul’a kaçırıldı. Oradan Kilyos Mezarlığı’na saklama kaplarıyla üst üste istiflenmiş şekilde kaldırıma gömüldü. Çocuğunun kemikleri kaldırıma gömülen annelerden Belkize Yıldırım, bunu duyar duymaz acısı öfkeye dönüşür. Kilyos’daki manzara için “Tam bir vahşet” diyen anne Yıldırım, plastik saklama kabı içine konulan oğlunun kemiklerine bakarak, tek kelime etmeden, tepkisini sadece zafer işareti yaparak verir.
‘Behzat’ demedim
Bitlis’in Hizan ilçesinden olan Belkize Yıldırım, 1994 yılının kışında bir erkek çocuğu dünyaya getirir. Adını Berzan koyar. Ancak nüfus müdürlüğü Berzan ismi Kürtçe diye kabul etmez. Yıldırım her ne kadar itiraz etse de oğlunun ismi kimliğe Behzat olarak kaydedilir. Anne kayıtlara geçen Behzat ismini asla benimsemez ve zikretmez. Nüfus memurunun kabul etmediği Berzan ismiyle oğluna hitap eder ve şöyle der: “Onlar bizim isimleri kabul etmeyerek, resmiyete kendi verdikleri isimleri kaydetse de oğluma asla Behzat ismiyle hitap etmedim.”
Oğlu Berzan daha 6 aylıkken yaşadıkları köy askerler tarafından ateşe verilir. Köy boşaltılır, Yıldırım ailesi bir yıl kadar Bitlis’te tarlada çalışır. Daha sonra aile 1995’te İstanbul’a yerleşir. Yıldırım’ın çocukları geçimlerini sağlamak için tekstil atölyelerinde çalışır. İlkokulu İstanbul Bağcılar’da okuyan Berzan, lise öğrenimini yarıda keserek, çalışma hayatına erken yaşlarda atılır. 2010 yılına gelindiğinde henüz 16 yaşındayken Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) gençlik çalışmalarına katılan Berzan, gençlik faaliyetlerinden kaynaklı sürekli baskıya maruz kalır ve defalarca gözaltına alınır. Yaptığı politik faaliyetlerden kaynaklı “örgüt üyesi” olduğu iddiasıyla 2013 yılında cezaevine giren Berzan, bir yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilir. Cezaevinden çıkan Berzan, gençlik faaliyetlerine kaldığı yerde devam eder. Berzan 20 yaşına geldiğinde artık kabına sığamaz olur ve 2014 yılı Kurban Bayramı’nda yönünü dağlara verir.
Gömlek kokusu
Dönmeye hazırlandıklarında oğlunun, “Anne sen git ben bir hafta sonra geleceğim” dediğini aktaran Yıldırım, “İstanbul’a döndüm, bir hafta geçti oğlum gelmedi. Onu aradığımda telefonları kapalıydı. Bir hafta oldu 2 hafta, 2 hafta oldu 1 ay adeta dünya başıma yıkıldı. Uzun süre oğlumdan haber alamayınca benim için hayat donmuştu. Aradan bir yıl geçtikten sonra oğlumun DAİŞ’e karşı savaşmak için Kobanê’ye geçtiğini öğrendim. Uzun süre sonra oğlumdan haber almam beni mutlu etmişti. Bir gün onu yeniden görme umuduyla hep yaşadım. Şimdi oğlumun bana bıraktığı bir beyaz gömleği ve o gömlekteki kokusuyla yaşıyorum” dedi.
Bayramda gitmişti
Berzan, Kobanê’ye geçtikten bir yıl sonra girdiği bir çatışmada 2015 yılının Kurban Bayramı’nda yaşamını yitirir. Bir müddet sonra oğlunun ölüm haberini alan anne Yıldırım, o anı şöyle aktardı: “Oğlum bir bayram günü gitmişti. Yine bir bayram gününde ölüm haberini aldım. Haberi aldığımda dünya başıma yıkıldı. Bir daha toparlayamam diyordum kendimi ancak onun anısına sahip çıkmak ve yaşatmak önümde bir görev gibi duruyordu. Bu yüzden oğlumun hem acısını hem de hatırasını yüreğime gömdüm ve hayata tutundum.” Oğlunun ölüm haberi geldikten sonra Yıldırım yönünü, Urfa’nın Suruç ilçesine verir. Burada oğlunun cenazesini alan anne, gerekli işlemler yapıldıktan sonra oğlunun vasiyet ettiği gibi Bitlis’e götürerek Garzan Mezarlığı’na defneder. Ancak 2 yıl sonra mezarlık askerler tarafından yıkılıp cenazeler önce İstanbul Adli Tıp Kurumu’na, ardından da Kilyos Mezarlığı’nda bir kaldırıma gömülür.
Yerle bir edilen mezarlık
Garzan Mezarlığı’nın yıkım haberini alan anne Belkize Yıldırım, Bitlis’e gider ancak gördüğü manzara karşısında yıkılır. Mezarlık yerle bir edilmiş cenazelerin de nereye götürüldüğü bilinmiyor. Uzun süre aileler ve kamuoyunun baskısından sonra cenazelerin İstanbul’da olduğu öğrenilir. Yıldırım oğlunun cenazesini alabilmek için önce Bitlis Cumhuriyet Başsavcılığına başvurur, ardından İstanbul ATK’ye kan örneği verir ve beklemeye başlar. 2 yıl boyunca oğlunun cenazesini almak için mücadele eden Yıldırım, 2 yılın sonunda DNA eşleşmesi sağlanır ve oğlunun cenazesi kendisine teslim edilir.
Yeniden defnediyor
Oğlunun cenazesini almak için Kilyos Mezarlığına giden Belkize Yıldırım, burada bir yıkım daha yaşar. 2 yıldır cenazesini almak için verdiği mücadele sonuç vermişti ancak oğlu Kilyos’ta bir mezara değil kaldırıma gömülmüştü. Gördüğü manzara karşısında acısı daha da katmerleşen Yıldırım, yaşadığı tüm acılara rağmen oğlunun kemikleri başında bile mücadeleyi elden bırakmaz. Jandarma ve polisin tüm baskılarına rağmen oğlunun cenazesini plastik bir kap içinde teslim alan Yıldırım, oğlunun kemikleri başında zafer işareti yaparak, oğlunun anısına sahip çıkar. Oğlunun kemiklerini alan Yıldırım, tekrardan Bitlis’e giderek çocuğunu defneder.
‘Kürt düşmanlığıdır’
Cenazelere yapılanların saygısızlık olduğunu belirten Yıldırım, “Cenazelerin Kilyos’ta bir kaldırıma gömülmesi tam bir vahşettir. Bu yapılanı ne vicdanla ne de ahlakla açıklayabiliriz. Bu uygulama devletin Kürde ne kadar düşman olduğunu bir kez daha net bir şekilde gösteriyor. Her şeyi affedebilirim ama kutsalıma ve cenazeme saygı göstermeyenleri affetmem ve buna karşı her zaman mücadele edeceğim” diye konuştu.
Erdoğan Alayumat/İstanbul-MA