Gazeteci-yazar Kemal Can ile Sinan Ateş cinayetini, iktidar içi çelişkileri ve bürokrasiye yansımalarını konuştuk
Hüseyin Kalkan
Bu karmaşıklıktaki hadiseyi çoğu zaman tek gerekçe ile açıklamak zor ama şu açık: İşin siyasi atmosferin terörize edilmesi ve şiddetin önemli bir siyasi enstrümana dönüşmesi açısından önemli. 70’lerde, 90’larda yaşadığımıza benzer bir atmosfer de yaratılıyor
Tam anlamıyla profesyonel bir suikast. İlk etapta sızdırılan bilgilere göre öldürmek için ateş edilmemişti. Ama Adli Tip Raporu’na göre öldürmek kastı ile Sinan Ateş’e ateş edilmiş. Suikastin azmettiricisi MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde yakalandı. Kılavuz zanlıyı vermek istemedi ama bir başka ekipte olduğu anlaşılan polislerin ısrarına boyun eğmek zorunda kaldı. Ancak daha sonra bu kişinin apar topar bırakıldığı ortaya çıktı. Anlaşıldı ki tetikçiyi özel harekat polisleri İstanbul’dan Ankara’ya götürmüş. Bu olayı gazeteci-yazar Kemal Can gazetemize anlattı. Can, cinayetle ilgili şunları anlatıyor: “Biraz olayın kendi hikayesini algılamak ya da tam anlamıyla anlamak ve tarif etmek zor çünkü çok fazla faktörün birbiri ile örtüştüğü karmaşık bir hadise gibi görünüyor. Bir yanda tabii ki bir siyasi cephesi var. Ama birtakım kriminal unsurlar ya da gerekçelerin de işin içine girmiş olduğuna ilişkin bulgular var. Ülkücü hareket içindeki bazı gerilimlerin uzantıları var. Daha önce başka vakalarda gördüğümüz gibi güvenlik bürokrasisinin çeşitli aşamalarda içine dahil olduğu taraflar var. Onun için bu karmaşıklıktaki hadiseyi çoğu zaman tek gerekçe ile açıklamak zor ama şu açık: İşin siyasi atmosferin terörize edilmesi ve şiddetin önemli bir siyasi enstrümana dönüşmesi açısından daha önce de Türkiye’de çeşitli dönemlerde 70’lerde, 90’larda yaşadığımıza benzer bir atmosferde yaşadığımızı biliyorduk zaten, bunun çeşitli görüntüleri önümüze geliyordu. Bir kere bununla örtüşen bir hadise, bu sefer bir cinayetle sonuçlandı ama bu ilk saldırı değil, daha önce pek çok benzer türde saldırı yaşanmıştı. Burada bir sürpriz yok, dolayısıyla böyle bir döneme girilmiş olmasının bu olayda önemli bir etkisi var. Ama işin yaşanma biçimi itibariyle basit bir örgüt içi hesaplaşma mıdır, sadece ideolojik farklılıktan doğmuş, sadece o gerekçe ile açıklanacak bir şey midir, yoksa orada devreye sokulan diğer unsurların rolü başka nedenlere dayalı mı? Onu biraz süreç içinde ya öğreneceğiz ya da hiç bilemeyeceğiz. Olay kapatılırsa da hiç bilemeyeceğiz büyük ihtimalle.”
Kanatların rekabeti
Peker’de olduğu gibi normalde görülmeyecek kadar çok bilginin dolaşıma girdiğini görüyoruz. Bu olayda da öyle oldu. Bunun gerekçesi siyasi rekabetin parçası haline gelen güvenlik bürokrasisi içinde kanatların tamamlanmamış mücadelesi ile ilgili olduğunu düşünüyorum
Sinan Ateş öldürüldükten sonra saldırıya karışan isimler ve olayın nasıl geliştiği şaşırtıcı bir çabuklukla ortaya çıktı. Bu gelişme bazıları için şaşırtıcı oldu. Kemal Can bu gelişme ile ilgili şunları anlatıyor: “Bu Sedat Peker hadiselerinde, birtakım yolsuzluk hikayelerinde, yine uyuşturucu trafiğine dair haberlerde falan bu tür normalde görülmeyecek kadar çok bilginin dolaşıma girdiğini görüyoruz. Bu olayda da öyle oldu. Bunun gerekçesi güvenlik siyasetinin parçası haline gelen, siyasi rekabetin parçası haline gelen güvenlik bürokrasinin içinde rekabet halindeki çeşitli kanatların, tamamlanmamış mücadelesi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Çünkü çoğu bu bilgiler o kaynaklardan geliyor. Daha önce bir takım yolsuzluk hikayelerinde de bu görüldü. Ama bunların çoğu bir süre sonra bir kanadın ya da en tepedeki siyasi iradenin müdahalesi ile ya kapatıldı ya yatıştırıldı. Ama bir süre o rekabetten kaynaklı olarak karşılıklı bilgilerin sızdırıldığı, bilgilerin aktarıldığı, Sedat Peker’in ifşalarına da çok uzun süre müdahale edilmedi. Ama bir süre sonra tamamen durduruldu. En üstten müdahale ederek. Hatta bizzat Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) gidilerek hal edildi o mesele. Ama o ifşaların devam ettiği süreçte bir miktar bilginin yayılmasına belki de bilinçli olarak izin verilerek gündemde tutuldu. Bu olayda da çok sayıda bilginin dolaşımda oluyor olması kesinlikle bu bilgilerin açığa çıkarak bir nihai sonuca varacağı anlamına gelmiyor bence. Bunun en çarpıcı örneğini Susurluk’ta yaşadık. Susurluk’ta koskoca raporlar, kitaplar, envai çeşit bilgi ortaya çıktı. Ama bunların sonuçlarının tamamlandığı ve bunun sonuna kadar gidilerek siyasi ve adli sonuçlar yarattığını söyleyemeyiz. Ve dolayısıyla sadece bilgilerin sızmasından dolayı bu işin farklı gideceği kanaatine varmanın erken olduğunu düşünüyorum.”
Yeni bir Susurluk mu?
Kemal Can yeni bir Susurluk olabileceğini ama henüz Susurluk kadar bir medya ilgisinin olmadığını söylüyor. Can bu konu ile ilgili şunları söylüyor: “Susurluk’taki kadar kuvvetli bir medya ilgisi yok ana akım medyada. Evet alternatif medyada çok sayıda bilgi dolaşımda, sosyal medya bu konuda çok hareketli, ama Susurluk’u uzun süre gündemde tutan şey etkili bir medya faaliyeti idi. Medya üzerine üzerine yürümüştü. Onun birtakım sivil ve siyasi ayakları da oluşmuştu. Bu olay evet çok konuşuluyor ama henüz bu tür reaksiyonlar oluştu mu emin değilim. Bunun sonuçlarının daha çok iktidar içi gerilimler yaratabilir diye düşünüyorum. Yani iktidar dışındaki çevrelerin bu gündemi sıkıştırarak, bu gündemi yükselterek bir sonuç baskısı yaratma kabiliyeti olduğuna da çok emin değilim.”
Erdoğan kendisi konuşmuyor
Tayyip Erdoğan’ın başsağlığı dilemesi ve nereye kadar gidecekse gidilecek mesajı verilmesi, Erdoğan olayı çözmek mi istiyor yoksa kontrol altına almak mı istiyor sorularını doğurdu. Kemal Can bu konuda şu gelişmelerin altını çiziyor: “Bu konuda sonuna kadar gidilsin talimatı verildiği, aileye başsağlığı mesajı gönderdiği, daha sonra da birtakım aracılar gönderdiği söyleniyor cumhurbaşkanın. Ama Cumhurbaşkanı’nın çıkıp kendisinin bunu söylediğini duymuş değiliz. Yani yine birtakım duyumlarla işte ‘Beyefendi çok rahatsız’ bilgisi dolaşımda. Ama bunu açıktan söylememesi için hiçbir neden yok. Ülkede bir cinayet işlenmiş, siyasi bir cinayet. Birçok haber dolaşıyor. Normal olan bunu böyle haber göndererek, ima ederek, birilerinin onun adına ses vermesi değil. Doğrudan kendisinden duymaktır normal olan. Dolayısı ile bunu bu açıklıkta duymadığımızda daha önceki olaylardan farklı davranıyor şeklinde düşünmemiz için bir verimizin olmadığını düşünüyorum. Görüyoruz ki sessiz kaldığı söylenen MHP ve Devlet Bahçeli hiç de sessiz değil. Son grup toplantısı da dahil olmak üzere aslında çok net şeyler söylüyor. ‘Surda gedik açtırmayız, üç hilali yargılatmayız, hiçbir arkadaşımızı vermeyiz’ şeklinde gayet net bir tutum almış durumda. Buna karşılık dolaylı biçimde sadece bilgiler ortalığa yayılıyor ve birtakım kulisler dolaşıyor diye bu sefer farklı olacak diye düşünmüyorum. Olabilir ama burada bu karineyi çıkarmıyorum açıkçası.”
İktidara faturası
Tabii bunun iktidar ittifakına bir faturası olur. Ama zaten bu iktidar ittifakının fazla iç içe geçmesi böyle simbiyotik bir ilişkiye dönüşmesi zaten ciddi bir tahribat yapmıştı her iki tarafta da. Ancak seçime çok yakın bir konjonktörde çok sert kopuşlar görmüyorum
Kemal Can, Türkiye’de MHP konusunda uzman sayılacak bir isim. Tanıl Bora ile birlikte yazdıkları ‘Devlet ve Kuzgun’ kitabının yan sıra yine Bora ile birlikte MHP ile ilgili hazırladıkları yeni bir kitabın da yakında yayınlanması bekleniyor. Yani söyleşimize konu olan olayla ve olaydan sonra gözlerin döndüğü partiyi iyi tanıyan bir isim. Can, bu suikastin AKP-MHP iktidarına getireceği faturayla ilgili şunları söylüyor: “Tabii bir faturası olur. Ama zaten bu iktidar ittifakının fazla iç içe geçmesi böyle simbiyotik bir ilişkiye dönüşmesi zaten ciddi bir tahribat yapmıştı her iki tarafta da. Hem AKP’de ve MHP’de bir alerji yaratıyor. Zaten bu alerjinin sonucu olarak bir tane önemli hareket ortaya çıktı ve İYİ Parti doğdu oradan. Partinin içinde bir muhalefet hareketi doğdu. Kopmanın dışında da İYİ Parti ile birlikte davrananlar dışında şu anda İYİ Parti’ye geçmemiş olsa bile pek çok eski yönetici, eski siyasetçi MHP’ye mesafeli duruyor ya da onun içerisinde muhalif bir konumda yer alıyor. Dolayısıyla zaten önemli bir alerjisi var, bu ittifak meselesinin. Tabii bu ittifakta bu tür gerilimler hem rekabetle dışa yansıyan hem böyle kriminal birtakım hadiseler halinde kamuoyuna da mal olan şeyler bu gerilimi artırıyor. Bu gerilimden rahatsızlık duyan kesimler bu olayı büyütmek ve bundan avantaj elde etmek için hamleler yapıyorlar. Muhalefet de büyük ölçüde bu gündemi biraz bu sonucu zorlamak için yükseltiyor. Yani iktidar içinde bir gerilimi kışkırtabileceğini düşünüyor. Ama iktidarı içindeki gerilimi belirleyecek şey gündem olan konular değil, o ittifakın geleceğine dair tahayyüller. Dolayısıyla seçime çok yakın bir konjonktörde çok sert kopuşlar anlamında tablonun değişeceği anlamında bazı kopuşların meydana gelmesini çok yüksek bir olasılık olarak görmüyorum.”
Açık açık yapılıyor her şey
Bahçeli ‘Yargılatmayız’ diyor ama bir kısım eski MHP’li ısrarla Ateş’in öldürülmesini gündemde tutmaya çalışıyor. Bahçeli’nin tehditlerine rağmen bunu yapıyorlar. Bir yanda da kamuoyu bunu yargılıyor. Bunun olayın aydınlanmasında etkili olup olmayacağına dair Kemal Can, şunları söylüyor: “Tabii bu ve önceki hadiseler çok gizli saklı bir halde yaşanmadı. Çok aşikar, herkesin gözü önünde hatta herkesin gözüne sokularak yaşanmış işler dolayısıyla birtakım gizli saklı ilişkilerin ortaya çıkmasından doğan bir şaşkınlık yok. Tam tersine bunun fazla açık hatta pornografik bir içerik kazanmasına bir reaksiyon var. Ve daha önemlisi tabii bunun bir tür kayırma ve cezasızlıkla sonuçlanmasına dair bir yaklaşım var. Daha önce pek çok gazeteci, siyasetçi saldırıya uğradı. Tamam cinayetle sonuçlanmadı ama ciddi saldırılardı. Hiçbirinde önemli sayılabilecek bir adli sonuç ortaya çıkmadı. Sınırlı sayıda birkaç basit kişinin üstüne yıkılarak, önemli bir kısmı küçük cezalarla bu işler kapatıldı. Tabii bu hadise biraz büyük ve özellikle söylediğin gibi ülkücü camia ve hareketin içindeki muhalif çevrelerde bu konuyu üstü kapatılmayacak şekilde canlı tutmak gayretleri var. Ama ben yine söylüyorum buradaki neticeyi bu çabalar değil asıl olarak bunun iktidar içerisine ve iktidar geriliminin kendisine nasıl yansıyacağı belirleyecek diye düşünüyorum.”