Ya cumhuriyeti demokratikleştireceğiz, farklılıklarımızın açığa çıkardığı özgün ve özerk bir yaşamı hep birlikte deneyimleriz ya da iktidarlarca üretilmiş korkulara dayanarak düşünmenin cehenneminde birbirimize azaplar yaşatmaya devam ederiz
M. Salih Balgıç
“Biz kainatın ruhundan bir soluk taşıyoruz. Var oluşumuz değersiz ve anlamsız değildir.” Hz. Ali
Hz. Ali bu cümleyi kurarken, kendi toplumsallığın süzgecinden geçmiş tecrübe ve bilgeliğin ideolojik bir bilinçle konuşmaktadır. Doğal olarak aynı düzeyde ahlaki ve politik bir söylem ortaya koymakta ve verili olanı sorgulamaktır. Zerdüşti bilgelik “insan küçük bir dünya, dünya büyük bir insandır” derken yine benzer bir ilişkiye işaret eder.
Anlamı, her bir varlığın bir olup amacı, yeri ve değeri birbiriyle bağ ve bağlamsallığı vardır. Hiçbir şey nedensiz ve gereksiz, hiçbir şey anlamsız ve amaçsız değildir. Bir kum tanesinden su damlacığına, bir kuştan ağaç fidesine, çiçekten bal arısına ve oradan da insana uzanan tüm varoluşlar birbirimizi tamamlama özelliği gösterirler. Her biri kendi özerk ve özgür kendiliklerinde ama birbirlerini tamamlayarak varoluşlarını sündürürler. Onları değerli kılan da bu birbirimizi tamamlama halidir.
Kâinatın ruhundan bir soluk taşıyan insani varoluşun diğer varlıklarından özellikler taşıyan bir özet ve en bilinçlileri olma vasfıyla bir farklılık yarattığı kuşkusuz kabul gören bir gerçekliktir. Bu gerçekliği anlamlı ve değerli yapan şey ise onun yani insanın parçada bütünü ve bütünde parçayı görebilme ahlakı ve yetisidir. İşte tam da bu ahlak ve yetinin saldırıya ve bozuma uğratıldığı yerde Hz. Ali sesini yükseltmektedir. Toplumsal bir konu olarak iktidarın icadıyla birlikte ahlak hep saldırı altına alınmış, adeta iktidarlarının üzerinde tepindiği bir zemine dönüştürmüştür.
Hayatı kolaylaştırmak ve yaşamda kılmak için bir zamanın anlamlarını yükleyerek yaşamı belirsizliğe, “Kader”, “Kader planı” kavramlarına zaman dışı bir zamanın anlamlarını yükleyerek yaşamı belirsizliğe terk etmek ve hayatı daha da zor hale getirmek bir iktidar stratejisi olarak yaşamlarımızın her alanına yansımış durumda. İster doğadan, ister insan hatasından, tedbirsizlikten veya ihmalden kaynaklanmış olsun fark etmiyor. Bayrak gibi dini de pisliklerini örtmenin türlü haline getiren anlayışı bütün hayasızlığı ve tehditkârlığıyla bizi de kendisine ortak olmaya çağırıyor. Üstelik Allah ve iman adına ama kendisi Allah ve imandan soyunmuş haldeyken! Oysa iktidar-devlet denen insan kusurunu aradan çekip çıkarsanız, insan, doğa, etnik, dini ve sınıfsal çelişki namına pek de bir şeyin kalmadığını görüyoruz.
“Her şey Allah’tan” ve “Buna da şükretmek gerekir”, öyle mi?
Peki o zaman Hz. Ali’nin “varoluşumuz değersiz ve anlamsız değildir” itirazını nereye koyacağız? Varoluşumuzu değersiz ve anlamsız kılan bu tutumun kendisi sorunlu ve sorumlu iken bizi Allah ile sınamaya kalkışmak ne kadar tutarlı? Deyim yerindeyse Kul’un Allah’ı mülk edindiği tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Şarlatanlığın zengine vermeye çalıştığı zamanlarda kaldı ki soluğunu kâinattan alan insani varoluşun şükür edeceği adres bellidir, o da hayattır, varlıktır ve varoluştur. Duası da “Hayata varlığa ve varoluşa şükürler olsun! İnsani varoluşumuzuz ve yoldaşlığımız daim ve kaim olsun!” biçimindedir.
Mekanikliğin gri renkteki ruhsuzluğunu kuşanmak, insani varoluşumuzun ufkunu örgütlü yalan ve zulümle kuşatma çabası bu nedenle boşa çıkmaya mahkûmdur. Türkiye özelinde güncelin açığa çıkardığı yadsınamaz durum şudur; Evrendeki varoluşumuzu özgürlük ve demokrasiyle taçlandırmayan hiçbir yönetim olgusunun, bugünden itibaren yaşamımızda bir yer, değer ve anlam bulması zordur. Ya cumhuriyeti demokratikleştireceğiz, farklılıklarımızın açığa çıkardığı özgün ve özerk bir yaşamı hep birlikte deneyimleriz ya da iktidarlarca üretilmiş korkulara dayanarak düşünmenin cehenneminde birbirimize azaplar yaşatmaya devam ederiz.
Unutmayalım ki “Biz ziyandan sadece iman edenler, iyilik, güzellik ve doğruluk için çalışanlar, hak ve adalet için el birliği olanlar ve el birlik güçlüklere göğüs gerip acıları paylaşanlar kurtulmuştur.” Asr suresi.